Güncelleme Tarihi:
Hüzne çeyrek kala
ÖĞLEDEN sonra dostlarımız Sema Kaynar, Bülent Kaynar, Semiha Çevik ve Ethem Çevik ile oturmuş, kötü bir sohbete dalmıştık. Aslında kötü olan sohbet değil, konusuydu. 5 yıldır Ankara'da oturan, ancak İzmir'e dönmeye karar veren Işık Başdemir ile Baki Başdemir'in parçalanmış aile dramını konuşuyorduk. Baki, İzmir'deki görevine başlamış, çocukları okullara kaydolmuştu, ancak Işık öğretmenin tayini bir türlü çıkmıyordu ve Ankara'da kalmıştı. Hepimizin ortak dostu olduğu için bu berbat konudan başka bir şey bulamıyorduk konuşacak. Biraz konuyu dağıtıyor, sonra yeniden Başdemirlere dönüyorduk.
Eski bir dostu görmüş gibi
AMA bu sırada, günün pasını alıp giden harika iki şey oldu. İlki kış sonlarında bilinmedik bir yerlere göçüp giden nar bülbülleri yeniden döndü ve bunlardan biri boynunun altındaki kızıl-kahverengi halkasıyla bahçedeki küçücük gül dalında göründü. Çok eski bir dostu görür gibi sevindiysem de, sonbaharın yakın olduğunu da anladım, hüzünlendim. Çünkü bizim oralara sonbahar hep böyle geliyordu. Önce hava serinliyor, sonra bu küçücük bedenden nasıl bu sesi çıkardığına bir türlü akıl erdiremediğim nar bülbülleri görünüyor birer ikişer.
Kırmızı küpeleriyle
ÖNCELERİ yeni taşındığı mahalleye alışmaya çalışan küçük çocuklar gibi hiç sesi çıkmaz. Boynunu içine çeker, sessiz ve hareketsiz öylece durur. Bir alıştıktan sonra da susturabilene aşkolsun. Zaman zaman yerlere bir şeyler serpelerim, sırf yesinler de, başka yerlere gitmesinler diye. Bülbüllerin gelişini izleyen günlerde de fırtınalarla güz sağanakları gelir. Daha sonra da karşı tepelerdeki kocayemişleri, kırmızı küpeler gibi sallanarak bodur ağaçlarını süsler. Sonrası... Sonrası genellikle mart sonuna kadar süren bitmek bilmeyen yağmurların damlardaki patırtısı ile geçen rüzgarlı, uzun geceleri olan bir kış...
YENİDEN bülbüle döndüm. Birşeyler bulup da vermek için kalktım, birden dalların arasında kayboldu. Olsun, bir kez gelmişti ya, yine görünürdü aralıklarla.
Çam yapraklarındaki billur
İKİNCİSİ bir yağmur başladı. Bir yandan da güneş vardı yer yer. Yağmur incecikti. Damla desem damla değil, toz desem, toz değil. Yalnızca çamların iğnelerinin ucunda billur damlalar haline geldikten sonra görülebiliyor, bir de toprağın ıslaklığında. Sanki o anı yaşamış da, sanki o an için yazmış da, diye düşündüm ve gönül dostum Ali İşçimen'in şiirlerini yeniden taradım. Hayal meyal aklımda kalan şiirini bularak herkesle paylaşmak istedim:
SENİN DÜŞLERİN VAR DİYE
Senin düşlerin var diye,
Güneş yükseldi tepelerden.
Gezdi bahçede, çiçekten çiçeğe.
Yoksa arı, yapmazdı bal gelincikten.
Senin gülüşlerin var diye,
Bir rüzgar esti ağaçların içinden.
Bu ince yağmur, öyle deva ki içime.
Yoksa kuşlar dönmezdi ötelerden.
Senin düşlerin var diye,
Yollar uzandı yıldızlara evimizden.
Bu sevda, bak koşuyor düğüne,
Yoksa ninem, etmezdi dua yüreğinden.
BİR hüzünlü mevsimin kapımızda olduğunu anlatsa da, dostlarımla birlikte bir ikindi çayını içtiğim için, daldaki küçük bülbülü, yağmur değil de, bulut erimesi içindeymişim gibi bir ıslaklıkta seyrettiğim için dünyaya geldiğime, şu an yaşadığıma sevindim ve Sabahattin Kudret Aksal'ın bir dörtlüğünü geçirdim aklımdan:
Merhaba yeni gelen gün
Gökyüzünde beliren aydınlık
Denizde çivit mavisi
Merhaba yaşama gücüm!
SONRA akşam olmaya yüz tuttu, yer yer bulutlu olan gökyüzü yeniden mavi atlasını kuşandı, konuklarımız gitti, hava kararmaya başladı. Biraz sonra, dünya yıldızlarla bezeli yorganın üzerine çekerek, dinlenmeye çekilecek. Ben de herkes gibi gidip yatacağım.
En derin uykularda
KİMİ yatarken yastığının altına tabancasını koyar, yanına kinlerini, düşmanlıklarını, korkularını da katarak. Kimi yastığının altına cüzdanını koyar, yanına da tutkularını, cimriliklerini ekleyerek. Ben yatarken yastığımın altına sevdayı, sevgiyi ve dostluklarımı koyarım. Bir de o küçücük, kırmızı boyunlu bülbülün sesini. Gecenin sabaha dönüştüğü, karanlığın aydınlığa kestiği saatlerde, en derin uykularımın içinde ötmeye başlar. Yastığımın bir ucundan tutarak yavaşça kaldırırım. Ancak orada, sadece sevdayı, sevgiyi, dostluklarımı, bir de o ince yağmurun ferahlatan serinliğini bulurum. Bülbülün sesi pencerenin yanındaki ağaçtan gelmektedir aslında. T.K.
SEVDA KALICIDIR
Kayboldum
Bir köpeğin bir çocuğu beklediği gibi
Hasretle kamaşık yüreği
Kayboldum
Bağırırlar, seslerinin yankısı
Dönemez bir türlü
Kayboldum
Çevrilir sayılar sonuncuya değin
Ansımaz sonuncu kaçtı, biter telefon
Kayboldum
Herkesin adı okunur, düşmüştür onunki
Kayboldum
Yıllarca beraber uyumak uyanmak
Suya ve ekmeğe uzanmak birlikte
Tartışmak, küsüşmek, sevişmek
Ama sevda nerde sevda nerde
Kayboldum
Kimlere hüzündü kimlere nostalji
Kimler tutkun idi kimler unuttu
Siz hepiniz ölüleri ve mezarları seversiniz
Çoğa sürmez bir gün ben de beklerim
Gülten AKIN
YARIN
Yağmurlar yağardı sensizlik içinde
Fırtınalar kopar düştüğüm sokaklarda
Sen kalmıştın geçmişten
Bir de hatıraların
Güneşin doğmayı unuttuğu
Ya da doğduğunda
Lanetler ettiği
Sonbahar akşamlarında
Hep seni beklerdim
Uykularımın çırılçıplak saatlerinde
Yaşanası bir aşk aradım;
Ölmecesine
Ya da hiç yaşanmamacasına
Gelip giderken iklimlerde
Sevgiyi
Seni aradım
Belki bulurum diye...
Alper AKDENİZ
YALNIZLIĞIM
En çok sevdiğim çiçek; leylak...
Beni en fazla üzen,
Kanadı kırık,
Cami avlusunda kalmış; leylek
Neşelendirir beni hep,
Dünyaya gelen
Bir beğeğin çığlığı...
Kederlere boğar,
Dünya çocuklarının açlığı...
Sevinçten uçasım gelir,
Doğan güneşi görünce...
Gözlerimi buğulayan ise,
Kaybolan güneş,
Yokluğun
Ve yalnızlığım...
Şadi ALALP
Haftanın şiiri
ANIMSIYORUM
Vakit çoktan gece yarısı oldu
Birgün daha düne teslim oluyor
Ve ben yine yalnızım
Yavaşça kalkıyorum yerimden
Kapıyı açıyorum, balkondayım
DDışarısı zifir karanlık
Mis kokulu bir yağmur
Tatlı bir bahar rüzgarı esiyor
Usul usul saçlarıma dokunuyor
Ellerimi anımsıyorum
Başımı göğe kaldırıyorum
Kapkara bulutlar
Bir damla yağmur geliyor dudaklarıma
Dudaklarını anımsıyorum
Uzaklarda şimşekler çakıyor
Gökyüzü ışıl ışıl aydınlanıyor
Gözlerini anımsıyorum
Rüzgar hızlanıyor
Yağmur sağanağa dönüyor
Ürperiyor bedenim
Seni anımsıyorum
Tekrar içeriye giriyorum
Kapıyı kapatıyorum
Seni rüzgarda
Seni yağmurda
Seni şimşekte
Seni bulduğum yerde bırakıyorum
Yavaşça yerime oturuyorum
Yalnızlığımı anımsıyorum
ONLAR ANLATIR HERŞEYİ
Gözlerim aynasıdır yüreğimin,
Göstergesidir buğulu gözlerimin,
Ve uzun gece nöbetlerinde
Sırdaşı, yoldaşıdır hasretimin.
Görebilirsin onlarda senin hasretini,
Okuyabilirsin yalnızlığın nefretini,
Sadece benim gözlerimde bulursun,
Yaralı geçmişin merhametini.
Gözlerim herşeyi anlatır sana,
Yalnız, çaresiz, sürgün günlerimde
Dertli çarpan yüreğim, kararan gözlerimde,
Derin bir huzur buldum
O esrarlı, rehin alan sesinde.
Uzun zamandır sesine de hasretim
hayalinle avunur buğulu gözlerim,
Sensiz sessizliğin isyanını yaşar,
Kalemimden çıkan yaslı sözlerim.
Bir gün elbet ben de sessizliğe gömüleceğim,
Uzun bir süre görünmeyeceğim,
O sensiz, sessiz, çaresiz yıllara
Yüreğimde, hasretinle isyan edeceğim.
Çünkü sen varsın yüreğimde hasretinle,
Sen varsın uykusuz gözlerimde hayalinle,
Bir de korku, umutsuzluk var,
Seninle güzel olan, benzersiz düşlerimde.
Bu duygularımı ifade etmek
İmkansız görünüyor bana.
Sana olan hasreti,
Sensizliğe duyulan nefreti,
Gittikçe büyüyen masum sevgimi,
Anlatmak zor geliyor bana.
Gözlerime bakman yeterli,
Onlar herşeyi anlatır sana.
Tayfun UMAR
GERÇEK
Yalan dolu dünyada
Gerçeği bulamadık
Öyle bir ayrıldık ki
Dost bile kalamadık.
Dolu dolu yaşadık
Acı çektik sonunda
Hasreti yüklendik de
Hiç mutlu olamadık.
Neşe Argun S.
VARLIĞIN ANLAMI
Hepsi bitti, bırakıp gittiler
Terk ettim ve terk edildim
Karanlıklarda, yalnızlıklarımı
ve acımı dinledim
Korkutucu soğukluğu.
Yalnızlıklarımla yoğruldum
Hatalarımı taşıdım
Sorumlulluklarıma sahip çıktım
Ezile ezile ağırlığıyla.
Ve yaşama sarıldım
Acılarımı acılarla söktüm
İsteklerimi yapmak için özgür oldum
Yaşadıklarımın bedelini verdim.
Vazgeçilmiş aşklar cehennemi
Vazgeçemediğimiz sevginin kıyısındadır
İncelenmiş ise hayatın derinliğine
Varlığın anlamlıdır, yaşamalısın.
Tahsin KURTULUŞ