Güncelleme Tarihi:
Bir Avuç Mutluluk
SÜREKLİ mutluluk var mı? Yoksa mutluluk, Schopenhauer'ın dediği gibi, acılarımızın kısa sürelerle hafiflemesinden mi ibaret? Doğaldır ki bu bir yorum ve kişiye göre değişebilir. Ancak değişmeyen bir şey var ki, bazı insanlar az şeylerle mutlu olmasını, sevinmesini biliyor. Bazıları dünyayı versen, Mars'ı istiyor. Mehmet Akçay, birinci kategoride olanlardan. Bunu bize sürekli gönderdiği şiirlerinden anlıyorduk. Bir de kitabını göndermiş; adı kendini anlatan: Bir Avuç Mutluluk.
GENELLİKLE halk şiiri geleneklerine bağlı yapıtların yer aldığı kitapta, dostluk, sevgi, yaşama sevinci ön planda. Yapmacıksız, yalın, dümdüz bir anlatımla:
MUTLULUK ŞARKIMIZ
Dünyanın sefasını bir gün sürmedik
MuraT alıp doya doya gülmedik
Yine de sevgiden ödün vermedik
Mutluluk şarkımız olsun bir tanem
Dünyanın çarkında hergün ezildik
Kimi gün ağladık, kimi üzüldük
Bıkmadık sevgiye bir ömür verdik
Mutluluk şarkımız olsun bir tanem
Sevgi ve hoşgörü oldu yolumuz
Dilerim aydınlık olur sonumuz
Sevsin ve mutlu olsun çocuklarımız
Mutluluk şarkımız olsun bir tanem
Nasıl olsa kışın sonu baharmış
Bir umit ölürse, bini doğarmış
Sevenin halinden seven anlarmış
Mutluluk şarkımız olsun bir tanem
BAZI insanlar geniş anlamda sevgiden ödün vermeyebilir. Ama aslolan dünyanın bir gün bile sefasını sürmeden, murat alıp gülmeden sevgiden ödün vermemektir. Kimi gün ağlayıp, kimi gün üzüldüğü halde bıkmadan sevgiye bir ömür vermektir aslolan. Tabii ki Akçay'ın burada bir çelişkisi var: İçinde bu kadar sevgi olan bir insanın, hiç gülmeyip hep ağlaması, üzülmesi mümkün mü? içinde bunca sevgiyi taşıyan kişi; sevinecek, mutlu olacak birşeyleri mutlaka bulur. Bir çiçeğin renginde, bir arının kanadında, bir suyun şırıltısında, bir çocuğun gülen gözlerinde. Ne bileyim bir yerlerde mutlaka bulur.O da buluyor bunu, farkında mı değil ne:
Nice aşklar yaşadım duygular gördüm
Ne kalplere girdim sevgiler ördüm
Sevdaya adanmış şarkılar duydum
Seninkine benzer söz bulamadım
AKÇAY bir halk adamıdır. Halk neyi seviyorsa onu sever:Eşini, çocuğunu, Zeki Müren'i İbrahim Tatlıses'i, tabii ki yaşadığı kenti.
Uzun yıllardan sonra bak sana geldim
Beni kollarına alsan İzmirim
Seninle ağladım, seninle güldüm
Eski sevdalarla dolsan İzmirim
20 yıl sonra geri döndüğü kentini bir sevgili gibi görür elbette.
BEN edebi türler içinde en çok şiiri severim. Bunca yıldır da şiir okurum. Ancak bir şeyi bir türlü anlayamam: Bir şair bir şiir yazar. Başlığıyla şiirin ilk dizesinin arasına da bilmem kim için diye (genellikle de iki çizgi arasında) bir satır koyar. Ancak o şiirin, ithaf edilen kişiyle hiçbir ilgisi, ilintisi yoktur. O kişiden söz edilmez, o kişi anlatılmaz şiirde. Ancak Mehmet Akçay'da bu öyle değil, kime ithaf etmişse, şiirinde onu anlatmış. Dolanmadan, dosdoğru. Karıma demiş, eşini yazmış. Gönül dostum İbrahim Erbek'e demiş:
Sen Kemalpaşadan çağlayan pınar
Senin dergahında sevgi, saygı var
Seni unutmam ölene kadar
Sen yaşayan tarih İbrahim Erbek
diye yazmış.
MEHMET Akçay ve onun gibiler.. Ahbapçavuş ilişkilerini beceremediği için, tozu dumana katamayan, bir küçük kitabın içine hapsolmuş, gönül şairleri. Sizler ki şiirin gerçek emekçileri... Ben inanıyorum ki, yıllar sonra da olsa, bir gün o sararmış küçücük kitaplarınız, bir yerlerde gerçek şiirseverlerin eline geçtiğinde, size mutlaka bir teşekkür sunacaklardır. Gönülden, sevgiyle...
T.K.
BAĞIŞLA
Ya zamanından çok erken gelirim
Dünyaya geldiğim gibi
Ya zamanından çok geç
Seni bu yaşta sevdiğim gibi
Mutluluğa hep geç kalırım
Hep erken giderim mutsuzluğa
Ya herşey bitmiştir çoktan
Ya hiçbir şey başlamamış
Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
Ölüme erken, seviye geç
Yine gecikmişim bağışla sevgilim
Seviye on kala, ölüme beş
Aziz NESİN
Haftanın şiiri
YAŞAM HENÜZ GÖZLERİMİZE GÜLERKEN
Sana ‘Hoşgeldin’’ mi demeliyiz,
Sana bir acı kahve mi yapsak?
Resimlerimizi duvardan toplarken,
Son yudum suyumuzu eline mi koysak?
Eski bir kalem, anılarımızın tutsağı.
Hüzünle sevinci birlikte satan caddeler.
Bir martı, gözleri gün batımı, atıyor çığlığı
Soluğumuza muhtaç kalan geceler.
Neden geldiğini unut istersen.
Çekil başından can sularımızın.
Yaşam henüz gözlerimize gülerken,
Konuğu ol sen, kırk yıl sonramızın.
Ali İŞÇİMEN
SEN VE BEN
Gül yanaklarından öpmek sonra
Bir elmayı dişler gibi
En güzel yerinden
Bedenim titrer
Ellerim uyuşur
Al işte sana mutluluk
Gözlerim gözlerinde buluşur.
Bir potada erimek gibi birşey bu
Bir yarımı bütünlemek ya da
Sen ve ben sadece ikimiz
Birlikten kuvvet doğar hesabı
Günden güne büyümekte
Gönlümüzde sevgimiz...
Bedri APPAK
HER AN
Öylesine sevdim ki seni
Belki de senden çok
Öylesine herşeyin içinde
Baktığım tüm güzelliklerde
Gündüz veya gecede
Refiye BEKİR
ASİ DÜŞÜNÜŞ
Gördüğüm bu yüzü
bu zavallı, yalancı gülüşü
tanımıyorum
Bu düş, başkasının düşü.
Attığın küçük adımları
bu korkak, çekingen satırları
silemiyorum.
Bu düşüş, başkalarının ürünü.
Kavga ettiğimiz anları
O inatçı, çılgın tavırlarını
bulamıyorum.
Asi düşünüşün sana özel
Elimde değil, duramıyorum.
Hüseyin ÖZER
SENİ YİTİRMİŞLİK
Seni yitirmişliğin
Tam ortasındayım şimdi,
Yeniden başlıyor
Kâbuslar yeniden
Daha bir gün bile olmadı ayrılalı
Yüreğimin yarıldığını
Hissettim...
İçimdeki güneş batıyor
Ve ben gecenin sessizliğini
Üstüme örtüyorum yavaş yavaş
Bir rüyadayım sanıyorum
Halbuki yorganım açılmış
Seni saramamamının ezikliğiyle
Tekrar uyumaya çalışıyorum.
Oyunlar oynuyorum kendi kendime
Bana bakışın var ya
Ayrılışın,
Gülüşün
Gözlerin.
Seni özlüyorum
Her defasında
Hep seni özlüyorum
Sen korkularınla başbaşasın
Bense bir kez daha yenildim
Sana
ve sevgiye...
Alper AKDENİZ
ŞİKAYET
Böyle aşk olur mu
Bir dargın bir barışık
Bıktım artık yaşamaktan
Bu sevdadan bu aşktan
Bir dargın bir barışık
Bıktım artık yaşamaktan
Sevda böyle olur mu?
Kalp böyle kırılır mı?
Bıktım artık yaşamaktan
Bıktım seni sevmekten
Bıktım artık aşkından
Bıktım bıktım avutmaktan
O YILLAR
Hayattan çaldığımz mutlu yıllardı onlar
Tüm bir ömrün yerini tutan yıllardı onlar
Bir daha yaşanamaz belki de bir hikaye
Belki de masal gibi geçen yıllardı onlar.
Neşe Argun S.
AĞLARIM
Düşüp cenaze olan gül yapraklarına,
İnleyen şiirlerimin mısralarına,
Geçip giden o güzel zamanlarıma
Ağlarım beni terkeden sevgili sana...
Depremde inleyip, yok olan kimselere,
Anadan öksüz, babasız yetimlere,
Aşk ateşi ile yanıp, sevda çekenlere,
Ağlarım vatan için şehit düşenlere.
Metin DİKİŞ
UYKUSUZ GECELER
Sensizliğe alışmadığım
Bu soğuk yatak
Neden bana
Böylesine düşman?
Isınamıyorum bir türlü
Üşüyorum ölesiye
Duyuyor musun?
Nasıl da takırdıyor dişlerim
Seni düşleyeceğim yine
Umutsuz.
Hayaline sarılacağım sımsıkı.
Yüreğimde
Sımsıcak seller oluşacak,
Sana akacakmış gibi
hayallerim,
Taşa çarpmış bir sırça gibi
Paramparça olduğunda
Yine
Kutupların ayazında kalmışçasına
Üşüyeceğim.
Kalkıp çıkacağım
Kentin ıssız sokaklarına
Sokak köpekleri
Ters ters bakacaklar bana
Hırlayacaklar, havlayacaklar
kim bu dercesine.
Sarhoşun biri
Kırk yıllık dostummuş gibi
Sokulacak yanıma
Abi, bir sigara versene diyecek
Sigara paketini uzatacağım ona
Çakmağımın ışığında
Uzun uzun süzecek beni.
Belki de diyecek
Bu da bizden biri.
Gel be abi oturalım şuraya
Anlatayım sana, ne dertlerim var
Bir vefasızı sevdim bir zamanlar.
Beni terkettiğinden beri
Hep içerim bu zıkkımı.
Neylersin be abi,
Unutabilmenin var mı başka çaresi?
Kendi terkedilmişliğim,
Yetmezmiş gibi bana
Oturup teselli vereceğim ona.
Sigaralar yakılacak peşpeşe
Paket boşalıp bittiğinde,
Gün ağarmış olacak,
İyi uykular dileyeceğiz birbirimize.
Yitik umutlarımız peşimizde
Evlerimize yöneleceğiz.
Onda, akşam da olsa,
Yine meyhaneye gitme,
Bendeyse sana kavuşma özlemi.
Bir meyhanenin
Sigara ve anason kokulu havasında
Unutmak mümkün olsa seni,
İnan bana sevgilim,
Balik olurdum kadehlerde.
Ben ağlamakta buldum,
Sensizliğe katlanmanın yolunu.
Sensiz geceler öyle uzun
Bu gecenin de sabahı var mı?
Bilemiyorum.
Belki de bu gece
Gözyaşlarımda boğulurum.
Ve seni,
Sensiz yaşamaktan kurtulurum.
Özcan NEVRES