Güncelleme Tarihi:
Şiirin beşiğinde büyümek
HÜSEYİN Hatipoğlu bu sayfanın ilk ve sürekli konuklarından biri. İlk şiirlerinden beri dili kullanmadaki ustalığı ve sözcüklerindeki yerli yerindelik nedeniyle, bende hep orta yaşın üzerinde biri imajı bıraktı. Geçenlerde ilk kitabı Sensizliğe Uyanıyorum elime geçince, gerçekten şaşırdım. Çünkü, henüz 21 yaşındaydı. Henüz 21 yaşında ve kitaptaki özgeçmişinden anladığımıza göre üniversite öğrencisi. Ancak bu genç yaşında bile girişte de belirttiğim gibi, gerek dili kullanmada, gerek sözcükleri seçişinde, gerekse de şiir tekniğinde belli bir olgunluğu yakalamış. Bunun en güzel örneklerinden birini Yalnızın Anları'nda görüyoruz:
Sensizlikle beraberdim hergün
Öyle sevgisizdim ki...
Çıkıp kalabalık caddelere
Hayallerimi satıyordum insanlara
Bir avuç sevgi karşılığında
Bitmişti hayallerim
Satacak bir kalbim kalmıştı
Satmadım.
Yalnızlığımla oturup bir yol kenarına
Gelip geçenden sevgi dilendim.
Umutlarımla yonttuğum heykelleri
Dizdim önüme birer birer
Önümden bir karanlık geçti
Mutsuzluk bulaştırdı heykellerime
Beyaz gölgeli bir çocuk durdu önümde
Mutlu gözleriyle gülümsedi
Sonra ne oldu bilmiyorum,
Gözyaşları göründü
Çok zaman sonra anladım;
Çocukluğumdu.
21 yaşında birinin daha çok ileriye bakması gerekirken, dönüp çocukluğunu şiirleştirmesi belki yadırganabilir. Ancak çoğu öğrenci şairde bunu görmek mümkün. Çünkü lise bitmiş, üniversiteye yeni uyum dönemiyle birlikte hayatın acımasızlıkları da başlamıştır. Çoğu ana-baba ocağından kopmuş, yeni ve yabancı bir yaşama başlamıştır. Bitirdiği liseyi her ziyaretinde tanıdık yüzler birer ikişer azalmakta, o canım arkadaşların herbirinin bir yana savrulmasının hüznü çoğalmaktadır. Buna bir de sanatçı duyarlığı eklerseniz, bir kaç yıl, bu tür şiirler yazmaları olağan. Ancak ben genç şairlerin daha çok ileriye bakmalarını isterim ve dilerim.
NEYSE... Ege'de şiirin beşiği sayılan Salihli doğumlu olması, yani şiirle haşır-neşir bir ortamda büyümesi Hatipoğlu'nun bir avantajı belki. Yani diyeceğim şiiri sanki yürümek gibi, konuşmak gibi kendiliğinden öğrenmiş gibi yazıyor Hatipoğlu:
Güneşin çocuklarıyla beraber
Yokluğun süzülüyor odama
Karanlığa vurgun düşlerimden
Sensizliğe uyanıyorum
Anılar başacumda gülümsüyor
Tüm odaya dağılıp
Her köşeye sızıyor.
Bir iki dün bırakıp yatakta
Bugüne giriyorum
Bir el uzanıp çekiyor
Direniyorum, girmiyorum içine
Gözlerime dokunuyor
Aynanın soğuk camı.
Seni görüyorum karşımda
Aynaya birikiyor acı...
Bugün bir gün daha
Sensizliğe uyandım
Anlamlar kovaladı gözlerimi
Birinde kaldım,
Uyanmasaydım
Anlardım...
HATİPOĞLU, bazı şiirlerinde aşırıya varan ‘‘son dizede espri, son dizede şaşırtma’’ diyebileceğimiz ve artık eskimiş olan bir tekniği sık kullanıyor:
Bugün
Seni dünden daha çok seviyorum
Bugün
Yarın seni bugünden
Daha çok sevebilmek için
Yarını bekliyorum.
gibi... Bu olgunluğa, hem de bu kadar genç yaşta erişmiş bir şairin bunu da zamanla aşacağına inanıyorum. T.K.
GÜL DAMLASI
Zeki Müren için
Nasıl bir damlasın bilir misin
Kan damlası değil
Yağmur damlası değil
Gül damlası gül damlası
Sesin sanatınla iç içe
Güzelliğin bir başka hece
Hem geçmişte hem gelecekte
Gül damlası gül damlası
Damla damla sıyrıldın gülden
Damla sahnede damladı birden
Gül damlası ayrılmazdı sahneden
Gül damlası gül damlası
Fatma KOŞTAN
Haftanın şiiri
SERSERİ
Kaldırım boylarına
İlk ben yazdım bahar çiçekleriyle
Seni seviyorum diye
Ben bir sabıkalı aşık
Ben sevdanın tutsağı biri
Seni polise veririm dedin, serseri!
Ben ıhlamur ağaçlarına
Adını yazdım zümrüt harflerle
Düşen avuçlarına
Gözyaşlarımdı o liman kentinde
Ben ağlarken gülen, gülerken ağlayan biri
Seni polise veririm dedi, serseri!
Ben dudaklarına
Mühür oldum bir gece yarısı
Akasya sokağında
İsmini hecelerken çiçeklerin herbiri
Seni polise veririm dedin, serseri!
Yıllar sonra
Ak düşmüş gördüm saçlarına
Sarı kordelan hala duruyor mu bilemem
Sevdamı zümrüt harflerle yazdım İzmir sokaklarına
İçimde hep aynı duygu, aynı aynı his
Tutuklamaz ki sevda tutsağını hiçbir polis!
Orbay KOPARAL
VEFASIZ
Yıllarca senin peşinden koştum
Görmedim endamını bir türlü
Şaştım feleğin işine, şaştım
Zaman geçti, gülemedim bir türlü
Senin için yüce dağları aştım
Bu feleğin elinden, usandım bıktım
Yaktın vefasız, gönlümü yaktın
Seviyorum diyemedim bir türlü
Sevgi denilen o güzel kelime
Bırak gideyim, kendi yoluma
Bahçede açan gonca gülüne
Kokmuyorsun diyemedim bir türlü
Usandım hayattan, serimden geçtim
Aşkın badesini seninle içtim
Deryalarda, denizlerde gezerken
Felek vurdu bana, çöllere düştüm.
M. İzzet KILIÇ
İSTASYONDAKİ
Niye sallıyorsun minik elini
Cici kız
Tanıdığın mı var her geçen tirende,
Yoksa, yolculuk mu istiyor küçücük kalbin?
Uzaklaşmak mı niyetin doğduğun yerden,
Sallama cici, kız minik elini
Bak sonra inerim
Seni, yalnız bırakmamak için, tirenden
Zannetme her yolcu neşeli
Zannetme her yolcu üzgün,
Bilemezsin ki...
Seni mahzun gördüm de
Benim için
Onun için
Geri dönmek geldi içimden...
Şadi ALALP