Şiirleriniz

Güncelleme Tarihi:

Şiirleriniz
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 2000 00:00

Yöneten Talat KIRCAN
Haberin Devamı

Gülmeyi öğretenler

BAZEN düşünüyorum da, bizim kuşak ne çok şeyler gördü, ne çok şeyler yaşadı. Dile kolay tam 3 darbe yaşadık. İnsanoğlunun en büyük adımı, aya ayak basmasını gördük. Duvarların yıkıldığını gördük. Milenyumu yaşadık. Cumhuriyetimizin 50. ve 75'inci yıl coşkularını yaşadık. Bir Türk takımı Galatasaray'ın üst üste Avrupa şampiyonluklarını yaşadık. Belki çoğumuz farkında değiliz ama, bunlar az şeyler değil. Ben bir de bunlara Aziz Nesin gibi, Muzaffer İzgü gibi ustalarla aynı çağda yaşamanın hazzını katıyorum. Belki çoğumuz farkında değiliz ama, bu da az şey değil.

Bir solukta

ELİMDE Türk mizahının en usta ve üretken kalemlerinden Muzaffer İzgü'nün son kitabı var: Tom Baba'nın Tombalası. Kitapta 25 mizahi öykü yer alıyor. Genelde öykü, şiir türü kitapları zamana yayarak okurum. Ancak bu kez kitaba adını veren birinci öykü Tom Baba'nın Tombalası'nı okuduktan sonra, bırakamadım bir türlü. Şunu da okuyayım bırakayım, bunu da okuyup bırakayım derken, baktım ki 204 sayfalık kitabı bitirmişim. Hele ki, Kendi Hapishaneni Kendin Yap adlı öykü, gerçek bir kara mizah şaheseri. Güncel gibi görünen öykü, insanoğlunun değişmeyen ve en önemli zaaflarından birinin gerçek fotoğrafı.

ORTAOKUL mu, lise yıllarında mıydı neydi. İzgü'nün daha sonra kitap haline getirdiği Halo Dayı, şimdi adını anımsayamadığım haftalık bir dergide yayınlanırdı. O derginin ilçemiz Ödemiş'e geldiği günü sabırsızlıkla bekler, daha sabahtan alır, aslında uzunluğu nedeniyle en sona bırakılması gereken Halo Dayı'yı bir solukta okurdum. Sonra bekle bir hafta daha...

O günlerden beri ne biz okumaktan bıktık, ne Muzaffer İzgü yazmaktan. Kızım doğduğunda Her Eve Bir Karakol'u okuyordum, şimdi kızımın kitaplığından Ayvayı Yedik'i alıp okuyorum. Her kuşağa her zaman söyleyeceği birşeyler olmuş İzgü'nün. Bu güne kadar kaç kitap yayınladığını buraya yazmak için kitabın arka kapağının önündeki listeyi saymaya kalktım, inanın -yazılar da çok küçük olduğundan- yoruldum ve vazgeçtim. Yani diyeceğim, ustalıkta olduğu kadar, üretkenlikte de şaşırtıcıdır İzgü.

O tat yok

GEREK var mıydı bilemiyorum ama, bir karşılaştırma yapmak için kitaplığımdan İsrailli yazar Efraim Kishon'un Katilini Seveceksin adlı kitabını aldım. Uzun yıllar önce okuduğum bu kitaptan bir kaç öyküyü yeniden okudum. Dünya çapında ünlü bu sanatçının hiçbir öyküsünde İzgü'nün kıvraklığı, toplumun ve kişinin çelişkilerini yakalamaktaki becerisini bulamadım. Bu karşılaştırmayı yaparken bir vatandaş kıskançlığı ve duygusallığı açısından da bakmadım. Ama, dedim ya İzgü'deki sıcaklığı asla bulamadım. Çünkü İzgü salt bir mizah yazarı değil. O, öyküleriyle, romanlarıyla çağına tanıklık yapan, gülmecenin zevzeklik kısmını tamamen ayıklayarak, toplumsal yaşamın çarpıklıklarını ders verir gibi bize ulaştıran bir sosyoloji bilgesidir aynı zamanda.

BİZDE mizahın geçmişi pek eskiye dayanmaz. Çünkü -son 50-60 yılı saymazsak- gülmek erkek ciddiyetine, kadın ağırbaşlılığına yakışmazdı. Ama Aziz Nesin gibi, Muzaffer İzgü gibi ustalar sayesinde biz de gülmeyi öğrendik. Onlar yazınca, hem de günlük hayatta en çok kızdığımız şeylere gülüyoruz. Bu bile gülünecek bir şey değil mi? T.K.

Bir Ustadan

HATIRLAMA

Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak

Rüyalarım kadar sade, güzeldin

Günlerce uzandık başbaşa, ıslak

Çimenlerine yaz bahçelerinin

Ömrümün gecesinde sükûn, aydınlık

Boşanan bir seldi avuçlarından

Bir masal meyvesi gibi paylaştık

Mehtabı kırılmış dal uçlarından

Ahmet Hamdi TANPINAR

Haftanın şiiri

ÇÜNKÜ SEN YOKSUN

Üşüyorum

Yakıcı ağustos sıcağında

Üstümdekilerin kalınlığı yetmiyor

Acımın soğukluğuna.

Üşüyorum

Çünkü sen yoksun

Oysa yaşamdaki 40 yıl seninle dolu.

Üşüyorum

Çünkü sen yoksun, evimde mutfağımda

Divanın gibi, kollarımdaki

Yaşamımdaki yokluğun gibi, bomboş her yer.

Üşüyorum

Çünkü sen yoksun vakitlerde

Çünkü saatler beşi gösterdiğinde

Beni beklemiyorsun, saatlere bakmıyorum.

Üşüyorum

Çünkü sen yoksun, çalan her telefonu

Senden sanırdım. Yüreğim çarpardı.

Şimdi yokluğunla çarpıyor.

Telefonlar susmuş değil,

çalıyorlar ama senden sonralarını

Üşüyorum

Çünkü sen yoksun yaşantımda

İzlerinle yüreğimdesin,

Pansuman yapmadan okşuyorum

Yüreğimde bıraktığın derin yarayı

Saçlarını okşar gibi okşuyorum.

Üşüyorum

Çünkü sen yoksun yarınlarda

Sen dünlerdesin, biz bugünlerdeyiz

Sen hayalimden silinmeyen sevginle

Yürekte, yüreğimdesin...

Özlem ÇETİNKAYA

GİDENLERE

Uzaklaştı... Çok uzaklaştı o gemi

Yüreğim bile yetişemedi gözlerine

Bu şiir sevgiliye değil,

Giden günlerime.

Artak yaşınmış bitmişlere

Efkârlanmak boş.

Umutlarla yaşamalı, umuda koşmalı

Ve yeni günlere kucak açmalı

Ve yeni günler umut dolmalı

Hey benim duygularım

O günlere döküldünüz hepiniz

Geleceğe nasıl döküleceğim

Ne yazarsanız yazın benimsiniz

Seni seveceğim.

Tuğçe GÜL

UYUMAK

Güzel bir karanlıktır uyumak

Rüyalara dalıp kaybolmak

Altbenlik dünyasında yüzmek

Sonsuz ve sınırsız.

İstekler serbest

Duygu dünyasında dolaş

Tüm renkleri aç, kapa

Aşılacak engellerin kısa, az.

Ruhumuzun eksik olan yarısı

Aradığı parçasını bulup

Tek parça olur, kaynaşır

Tatlı bir anısamadır uyanmak.

Tekin KURTULUŞ

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!