Şiirleriniz

Güncelleme Tarihi:

Şiirleriniz
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 25, 2000 00:00

Yöneten: Talat KIRCAN
Haberin Devamı

Yurdum adres olsun

YAŞAMIN bazı anları vardır, bütün bir ömür boyunca hayalinizden silinmez. O an öyle bir fotoğrafdır ki, kazınır belleğinize, renkleri solmaz, sararmaz, kaybolmaz. Ondan önceki ve sonraki milyonlarca anın hepsi silinir gider beyninizden, o kalır. Uzun zaman, o fotoğraftan başkası yoktur. Öncesi de yoktur, sonrası da. Bazı şairler de öyledir. Bir tek şiir yazar, bir kitaba bedeldir. Öncesi olmasa da olur, sonrası da... O bir tek şiir için, hatta bir tek dize için, o kitabı okuduğunuza sevinirsiniz. İyi ki, dersiniz, iyi ki okumuşum..

Atadost Yayınları arasından toplu yapıtları, Aslı Türküdür adı altında yayınlanan Çınar Çığ'ın şiirleri de işte bu yargıda. Onun bir tek dizesi, bir tek şiiri değil, çoğu ‘‘İyi ki bu kitabı okumuşum’’ dedirtenlerden. Anadolu, Çağrı, özellikle de kitabın en uzun şiiri olan Uzun Hava bunlardan sadece bir kaçı.

SANAT gergefinde şiirini bir oya gibi işleyen Çınar Çığ, gerçek bir sevgi şairi. Siz onun ‘‘zorlu bir kavgadır şiirim’’ dediğine bakmayın, şu dizelere bir göz atın:

çizin savaş ve kanı

kendi elinizle

söndürmeden ocağı

ya da

yalnız sevgidir ortak dili doğanın

diyen bir şairin, şiirinde kavganın yeri mi olur? Hele ki,

karım

elim ayağım

yüz yıl sonra kır çiçeğim

bin yıl sonra dağ çileğim

ben evrende yine derin bir gölgeyim

ezber bildiğim tek şiir

sevgim benim

diyorsa, gizli ya da açık, sevgiden başka ne bulabilirsiniz onun şiirinde.

ÇINAR Çığ'ın sağlam bir tekniği var, bu kolay kazanılan bir beceri değil elbette. Şiirini bu sağlam teknik üzerine bina ederken, engin kültürü ve yaşama zenginliği ayrı bir avantaj sağlıyor kendine. Bir de, taş balkonlardan, Anadolu steplerine, yüce dağlardan, balıkçı teknelerine, kültür coğrafyasında yaptığı gezinti, okuyucuyu kendine bağlıyor. Bu yüzden de her türlü okuyucu kendinden birşeyler buluyor. Örneğin ben,

kırlangıç özlemi güvercin sabrı

taş balkonlarımızda büyür

değişmenin gelişen güzelliği

çocuk gözlerinde

dizelerini okuduktan sonra, kendi kendime soruyorum: O çok sevdiğim ve özlediğim taş balkonları nerede bulacağız. Taş balkonları ve onlardan sarkan cam güzellerini, yanık yanık kokan karanfilleri, sakız sardunyalarını nerede bulacağız, onlarla birlikte yok olup giden bir kültürü nerede bulacağız.

Elbette ki toplumundan, toplumunun değerlerinden, yaşama biçiminden kültüründen kopmamış sanatçıların şiirlerinde, tablolarında, türkülerinde, şarkılarında... (Bir de güvercin sabrını öğreniyorum, bu yaşımda).

ŞİİR ÜLKESİNE YOLCULUK

Çığ'ın şiirlerini okurken, bazen ruhunuzun sonsuz dalgalarındaki bir denizde bir Zogo olup, mavi sularda kürek çekiyorsunuz.

martıların sevincidir zogo

gülünce elleri

bir deniz patlar gözlerinde

özgürlük dedikleri

......

tuz gibi sevda yakar

ırıp ayakları balıkçıların

uzunboylu ucuz şaraplarında

türkü sessizliği

Bir sayfa sonra, kaç bin yıllık Asya eskilerinde Bayramağa ile ateş yakıyorsunuz. Sevdanın, barışın ve kahırın ateşini:

Çay getir güvercin ayaklarınla

kaç bin yıl asya savaşları haklı

al gümüş takımlarını gel köşe başına

aydınlığa açılan yüzüne sokağın

bin yürek kazılı üstüne delikdeşik

mesken tut gövdesini bir çivi de sen çak

as peşkiri kur semaveri altına çınarın

yak ateşi

..

sevda ve kahır demle

Biraz sonra onunla birlikte Anadolu'ya sevdalanırken, birdenbire Gökova'da yanan yeşil değil de, siz oluyorsunuz. Canınız acıyor, ruhunuz acıyor, yoruluyorsunuz. Ama kitabı bitirip arkanıza yaslandığınızda, iyi ki okumuşum, diyorsunuz. Burada ben son bir örnekle noktalayayım. Gerisini siz, en iyisi Çınar Çığ'ın kitabından okuyun:

beni eski bir mezara gömün

mezarlık olmasın

melekler üzgün, nekir şaşkın, şairler

gecikmiş olsun

yeniden döndüğümde kendimi ziyarete

öfkem, kadınım ve rakımla birlikte

beni eski bir mezara gömün

yurdum adres olsun

Son bir söz: Sanat dostu Şadan Gökovalı, kitabın sunuş yazısında‘‘Aynı şiirleri sevmemiz hoşuma gelir’’ diye yazmış. Yalnız aynı şiirleri sevmemiz mi Şadan Hocam. Bu şiirler sayesinde aynı insanları (hatta çoğunu hiç tanımadığımız, görmediğimiz halde) sevmemiz daha hoşumuza gelmiyor mu?

T.K.

HİKAYE

Senin dudakların pembe

Ellerin beyaz,

Al tut ellerimi bebek

Tut biraz.

Benim doğduğum köylerde

Ceviz ağaçları yoktu.

Ben bu yüzden serinliğe hasretim

Okşa biraz.

Benim doğduğum köylerde

Buğday tarlaları yoktu

Dağıt saçlarını bebek

Savur biraz.

Benim doğduğum köylerde

Şimal rüzgarları eserdi,

Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır

Öp biraz.

Benim doğduğum köyleri

Akşamları eşkıyalar basardı

Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem

Konuş biraz.

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin

Benim doğduğum köyler de güzeldi.

Sen de anlat doğduğun yerleri

Anlat biraz.

Cahit KÜLEBİ

HAFTANIN ŞİİRİ

BENZETME

güneş sarının bitimsizliğinde

sarı kelebekler mor lale tonunda

atılan taş gözümün biri duran suda

diğeri fırçanın akışkanlığında

seni kimselere benzetemedim

dudakların çölde kaktüs mü ne

şiir dilinde fiiller bıçkın delikanlı

tuvalime yansır korkulu bir rüya

kanadı kankırmızı penceremde karga

seni kimselere benzetemedim

kuş yuvası kondurdum saçlarına

fırçan göğsümde çıldırırcasına

görünmez çizgiler yansır tablolara

süt sömürgeni çocuklar gelir aklıma

seni kimselere benzetemedim

saçların menderes ovasında pıtırak

telleri sınırlardan ayıramadım

göğü küçülttüm, güneşi büyüttüm

sustum gayrı, haydi sen konuş

seni kimselere benzetemedim

dudakların çölde kaktüs mü ne

şiir dilinde fiiller bıçkın delikanlı

tuvalime yansır korkulu rüya

kanadı kan kırmızı, penceremde karga

seni kimselere benzetemedim

Mehmet GENÇ

YAZ AŞKLARI

Buruk bir tadı vardır,

Şu yaşanan aşkların.

Hatırası pek çoktur,

Kaçınılmaz aşkların.

Heyecanla tanışılır,

Oturup konuşulur,

Sahilde buluşulur,

Başkadır yaz aşkları.

Gündüz güneş kavurur

Arzulu dudakları.

Gece mehtap sürdürür

O tatlı öpüşleri.

Kumsal boyu muhabbet

Deniz, çınlar neşeden.

Gecenin bitmesidir

Aşıkları kahreden.

Vururken suya tekrar,

Günün ilk ışıkları,

Silkinir rüyasından

Bitkindir yaz aşkları.

Yorgun düşlerle başlar,

Günün ilk saatleri.

Akşama buluşmaktır,

Ayrılırken sözleri.

Yazın sıcak büyüsü,

Sarar hep gönülleri.

Yaz aşkları başkadır,

Yakın eder elleri.

Gün güne eklenir de

Yazın sonu tez gelir.

Ayrılığın acısı

O zaman farkedilir.

Yaşanan yaz aşkları,

Damla damla yok olur.

Hazanında her yazın

Veda olur, küs olur.

Yokluğuna alışmak,

Bilinmez nasıl olur.

Bitiminde her yazın,

Keder olur, gam olur.

Seneye buluşmaktır,

En büyük arzuları.

Belki yeniden başlar,

Yarım kalan aşkları.

Bilinir, mevsimliktir,

Görülen rüyaları.

Gene yaşanmak ister,

O tatlı yaz aşkları.

GÜNEŞİMSİN

Güneşimsin benim.

Bugünüm, yarınım, hayatımsın.

Canımdan çok sevdiğim,

Uğruna kalbimi söküp verebileceğim,

Hayatımdaki en güzel varlıksın,

Benim babamsın.

Gözlerinde görüyorum

Sevginin en yücesini,

Fedakârlıklarının derinliğini.

Kolay mı senin hakkını ödemek!

Kolay mı şimdi, gözlerimden akan

Yaşlara hükmetmek!

Demek bu kadar seviyorum seni,

Bu kadar engin sevgimin derinliği.

Sen benim vazgeçilmezim,

Sen benim herşeyim!

Sibel DİNÇ

SAHİLDE DOLAŞIRKEN

Bir genç

Bağlamış ümitlerini

Bir oltanın ucuna; bekliyor...

İşte bir ihtiyar

Arıyor birşeyler

Denizin derinliklerinde...

Bir ihtiyar delikanlı, dalgın ve üzgün

Dikmiş bir oltaya

Ümit ve istek dolu gözlerini

duruyor hareketsiz

Yakalamak ister gibi

Hatıralarını...

Bir çocuk

Neşeli çığlıklar atıyor

Konuşmak istiyor sanki

Kovadaki, yakalanmış küçük balıklarla.

Ben olsaydım

Bırakırdım sizi tekrar denize,

Yaşayın özgürlüğünüzü,

Büyüyün kocaman balıklar olun...

Çocugun haberi yo:

Dünyanın nizamından

‘‘Yutar küçük balıkları büyük balıklar’’

Şimdi;bırak bilmesin diye geçti içimden...

Nasıl olsa öğrenecek bir gün,

Herkes gibi

Acı yaşam koşullarını,

Acımasız hayat kurallarını...

Şadi ALALP

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!