Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2007 21:55
Ege'mizin ünlü yazarı rahmetli Samim Kocagöz'ün "Islak Ekmek" isimli oyunu, İzmir Devlet Tiyatrosu tarafından sahneye kondu. "Kalpaklılar ve Doludizgin" isimli romanlarıyla yüreğimize taht kurmuş olan bu büyük yurtsever yazarımızı çok özledik, çok!..
ÜNİVERSİTE yıllarımdı.. 1960'lı yılların kızgın ikinci yarısı, tüm çatışmacı enerjisi ile sürüp gidiyordu. Doğan Avcıoğlu'nun yönettiği "YÖN" isimli devrimci dergide " Samim Kocagöz" imzalı bir makale okudum. "Sömürgecilere ilk bomba: Hasan Tahsin!" başlıklı bu yazıda, 15 Mayıs 1919'da Yunan işgalci birliklerine karşı Konak Meydanı'nda ilk kurşunu atan Gazeteci Hasan Tahsin, kitlelere tanıtılıyor, bu kişinin ulusalcı-sosyalist kimliği açıklanıyordu.Bu yazıdan tarifsiz etkilendim, defalarca okudum. O yazıyı hep sakladım. Daha sonra beni, tüm yaşamımı kapsayan Hasan Tahsin araştırmalarına ve mücadelelerine sürükleyen bu yanardağ patlaması gibi ateşli yazıyı, nasıl unutabilirdim?
GİRNE'DEKİ EVAskerden döndükten sonra, Samim Bey'in "Kalpaklılar ve Doludizgin" romanlarını bir apartmanın en üst katında okudum. Samim Kocagöz'ün "Demokrat İzmir" gazetesinde yayınlanan bir makalesinden, apartmanımızın hemen arkasındaki tek katlı bahçeli mütevazi evde yazarın oturduğunu öğrendim. Bizim apartman, o evin hem imbatını, hem güneşini, hem deniz manzarasını kesiyordu!.. Oturduğum apartmandan utanır oldum..1984'te, Yeni Asır gazetesinde yazarken, röportaj yapmak için Samim Kocagöz'ün bir edebiyat müzesi olan evine randevuyla gittim. Kapıdan girdikten az sonra, heyecanlandığımı, bacaklarımın titrediğini, utandığımı hissettim. Çünkü Samim Bey, o kadar nazik, o kadar içi dışı bir, o kadar çelebi mizaçlı ama ilkeli bir edebiyatçı idi ki, onun yanında ne kadar lüzumsuz, edebiyat dışı, cahil ve kirli olduğunuzu hissediyordunuz.. O kadar tertemiz bir insandı!..Sonra Sevinç Hanım.. Emekli öğretmen olan Sevinç Hanım, eşi Kurtuluş Savaşı’ndan, sosyalist dünya özleminden, aşığı olduğu
Atatürk'ten söz açarken, bir güngörmüş soylu gibi bize çay taşıyor, pamuk gibi yüreğini konuklarına açıp, ustalıkla ağırlıyordu. Annemin talebesi olduğunu söyleyip, beni bağrına bastığında, biraz olsun rahatladım ve onlara verdiğim rahatsızlıktan dolayı içine düştüğümü sandığım karabasandan kurtulur gibi oldum. Kocagöz'lerin Girne'deki evi, bir edebiyat tapınağı tadında; uslu, asude ve seçkin bir imbatın içinde estiği bir huzur mekanıydı.
ÖZLEDİĞİM SOHBETLERBu eve daha sonra defalarca gittim. Usta romancı, Yunan işgaline uğrayan Söke'den kaçarken tüm ailesiyle birlikte Çine Çayı'ndan öküz arabasıyla geçişlerini anlatıyordu ki, gizlediği gözyaşlarını yüreğimde hissettim. "Doludizgin" romanının son sahnesini, Mustafa Kemal Paşa'nın 10 Eylül günü İzmir'i kurtardıktan sonra, Hükümet Konağ'ndan aşağı inerken karşılaştığı Salih Efe'ye, "İyi döğüştük baba!" diye sarılışını anlatırken, apaçık ağladığımı da hatırlıyorum. İstiklal Savaşımızın 1 numaralı casusu "Gavur Mümin"i bir gün yazmam konusunda bana verdiği görevi işittiğimde, aynı yüreğimin paralanırcasına çarptığını hiç unutamam.Önce Sevinç Hanım’ı, sonra 5 Eylül 1993'te Samim Bey'i kaybettik. Tabutu, İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin önünde iken, naaşının bir ucunda Ören'den gelen rahmetli Mehmet Özgüçlü, öbür başında küçük oğlu Fadıl, tam ortada ise büyük oğlu Şükrü, rahmetli şair Şükran Kurdakul, ben ve İsmail Sivri vardık.. Şükran abinin veciz konuşması hepimizin hislerinin dışavurumuydu.Girne'deki evin bulunduğu sokağa yazarımızın ismi verildi, ama boş kalan evi, sonra sel bastı ve kütüphaneyi tarumar etti. Ev yıkılıp apatman oldu. İnanır mısınız? Benim baba evim, Samim Bey'in sokağından az ilerde, yine Girne üzerindedir. Ne zaman Samim ve Sevinç Kocagöz'ün evlerinin bulunduğu apartmanın önünden geçsem, içim bir tuhaf oluyor, o iki eşsiz büyüğümü yeniden hisseder gibi oluyorum. Ege'nin, Söke'nin, İzmir'in en değerli romancısını, Sökespor ve Göztepe aşığı Samim Kocagöz'ün dünyalar kadar büyük "yurt sevgisini" ve Sevinç Hanım’ın demlediği "uslu çayları" öylesine özlüyorum ki..
ISLAK EKMEKİzmir Devlet Tiyatrosu'nun romancımızın yazdığı kaybolmuş bir oyunundan hareketle sahneye koyduğu "Islak Ekmek"in gündeme gelmesi, beni bu düşüncelere uçurdu gitti. Islak Ekmek'in sosyalist-gerçekçi yönde yazılmış, çöplükte geçen insan trajedilerini ustalıkla yansıtan bir evrensel oyun olduğunu ekleyelim. Bu oyunun "Emperyalizm" e en ileri derecede hizmetkar olmuş bir iktidar döneminde, sanat iktidarlarını ele geçirmişlerin yönetimdeki sanat kurumunda yaşama geçmesi, Samim Kocagöz'ü yaşamı boyunca takip etmiş inatçı şanssızlıklardan bir yenisi olsa gerek! Oyuna emek veren emekçilere helal olsun!
Islak Ekmek’in kadrosuYönetmen Tayfun Orhon ve yardımcısı Devrim Akkaya, dramaturg Haluk Işık, dekorcu Candan Günay, kostümcü Yıldız İpekoğlu, ışıkçı Kemal Görgün katkısı ile sahneye konulan ve Murat Çobangil, Hülya Böceklioğlu, Türker Şenyiğit, Sadık Yağcı, Devrim Akkaya, Birsel Aygün'ün rol aldığı "Islak Ekmek"in kadrosunu izliyoruz.
Samim Kocagöz ve Sevinç Hanım1984 yılında, bir cumartesi öğleden sonra, Karşıyaka Girne Caddesi üzerindeki tek katkı evlerinin çalışma odasında Samim Kocagöz ile eşi Sevinç Hanımı fotoğraflamıştık. (Fotoğraf:Ercan İşsever)
<ımg>ımg>