Güncelleme Tarihi:
Mayıs ayında kötü muamele ve işkence iddialarıyla gündeme gelen, ancak Adalet Bakanlığı’nın “İşkence yok” açıklaması yaptığı Aliağa’daki Şakran Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu’nda çok konuşulacak iddialar ortaya çıktı. İzmir Barosu, mayıstaki iddialar üzerine Şakran Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu’na heyet gönderip, incelemeler yaparak bir rapor hazırladı. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde yayınlanan raporda, insanın kanını donduracak detaylar ortaya çıktı.
Çocuk tutuklu ve hükümlüler ile müdafi avukatların, kötü muamele yapıldığı, kurum yöneticilerinin keyfi tutum ve davranışlarda bulunduğu, hastane sevklerinin zamanında gerçekleştirilmediği, sosyal ve eğitsel faaliyetlerden yararlanmada sorunlar yaşandığı yönündeki şikayetleri üzerine hareket geçen Baro’nun raporunda; hortumla dövülen, kendini jiletleyenin yarasına tuz basılan, ‘müşahede odası’nda 3.5 ay tutulup ‘5 gün kalmıştır’ belgesi imzalatılan, müşahedenin 2 ayını yataksız geçiren, 30 gün havalandırmaya hiç çıkarılmayan, tecridin yanı sıra dayakla da eğitilen, mavi süngerlerle kaplı olduğu için adı ‘mavi oda’ olan ceza odalarıyla korkutulan, sinekli/böcekli yiyecekleri yemek zorunda kalan, istemedikleri sıkıcı faaliyetlere zorlanan... gibi ayrıntılar yer alıyor.
Uyku ilacı yerine şizofreni hapı
ÇOCUKLAR BUNUN ÖCÜNÜ TOPLUMDAN ALIR |
İzmir Şakran Çocuk Cezaevi'nde yaşandığı iddia edilen ve İzmir Barosu raporlarında yer alan olayların dikkat çekici bir noktası da çocukların hemen hepsine uyumaları için çocuk psikiyatrisinde, davranış bozukluğu, bipolar bozukluk, şizofreni gibi durumlarda kullanılan bir ilacın verilmesiydi. Hürriyet.com.tr'den Buse ÖZEL'e konuşan Prof. Dr. Arif Verimli, bu işkencelerin ve verilen ilaçların çocuklar üzerindeki etkisini hürriyet.com.tr'ye şöyle yorumladı. Prof. Arif Verimli bu tür işkencelere maruz kalan çocukların, yaşadıklarının öcünü ileride toplumdan alacağını söyledi. “Çocukları odaya kapatmak, dayak atmak, tek başına bir hücrede günlerce tutmak bunun adı işkencedir. İlaç meselesi de ilk bakışta işkencenin bir parçası gibi duruyor. Bahsi geçen ilaç çocuk psikiyatrisinin genelinde kullanılır ama endikasyon dediğimiz bir sebep gerekir. Gereksiz yere kullanılan bir ilacın 1 mg'ı bile sırf uyutmak amacı ile veriliyorsa bu son derece ahlak dışıdır, insanlık dışıdır. Bu yaşadıklarının çocuklar üzerindeki etkisine gelecek olursak, oraya ıslah edilmesi amacıyla gönderilen çocuklar kendilerine yapılanların öcünü toplumdan alır. Doktorun önermediği herhangi bir ilacın verilmesi de ahlak dışıdır.” |
Raporda insanı dehşete düşüren bir ayrıntı daha var. Çocukların neredeyse tamamının “Uyku ilacı” aldıklarını zannederek aslında, “şizofreni, manik depresif, majör depresyon” gibi ağır ruh hastalığı tanılarında “doktor kontrolü” altında verilmesi zorunlu olan, başlarken de tedavi bitirilirken de dozajı yükselte/azalta ayarlanması şart olan, aksi halde ciddi sonuçlar doğuran 300’lük ilacın yaygın biçimde yutuyor oldukları iddiaları... 12-18 yaş arası çocuklarla 18-21 yaş arası gençlerin anlattıkları arasında en korkuncu, uyku ilacı olarak verilen depresyon ilacının yaygın biçimde kullanılması olarak değerlendirildi. Baro’nun talebi doğrultusunda 9 Eylül Üniversitesi Adli Tıp Kurumu da ilacın yol açabileceği etiklerle ilgili detaylı rapor hazırladı. İlacın etken maddesinin ‘ketiapin’ ve yeni nesil atipik antipsikotik grubundan olduğu, uzman hekimlerce reçete edilebileceği kaydedildi. Raporda ilaçla ilgili şu ifadeler yer aldı;
İlacın özellikleri
“İlacın kullanımı sırasında yüksek ateş, kaslarda kasılmalar, bilinç bulanıklığı, terleme, hızlı veya düzensiz kalp atışları, titremeler, kontrolsüz kas hareketleri, baş dönmesi hissi, bulanık görme, göz ağrısı, susuzluk ve idrar yapımında artış, aşırı açlık, nefes kokusu, halsizlik, güçsüzlük, mide bulantısı ve kusma gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bunun yanında anksiyete (endişe, kaygı), panik atak, uyku sorunları, tepkili, düşüncesiz, alıngan, telaşlı, heyecanlı, saldırgan, agresif, huzursuz, hiperaktif hissetme, daha depresif bir ruh hali, intihar veya kendine zarar verme ile ilgili düşüncelere sahip olmak gibi ruhsal yakınmalar ortaya çıkabilir. Ketiapin düşünce ve reaksiyonları bozabilecek yan etkilere sebep olabilir. Eğer araç veya makine kullanılacaksa ya da dinç ve uyanık olmayı gerektiren bir iş yapılacaksa dikkatli olunmalıdır. Sıcak havalarda veya egzersiz sırasında aşırı hararetten (vücut ısısının aşırı yükselmesi) veya dehidrasyona (aşırı su kaybı) uğramaktan kaçınılmalıdır. İlacın kullanımı sırasında vücuda su sağlamak için sıvı gıda alınmalıdır. Oturur veya yatar pozisyondan hızlı şekilde kalkmaktan kaçınılmalıdır. Hızlı şekilde doğrulmak veya kalkmak baş dönmesine sebep olabilir. Soğuk algınlığı veya alerji ilaçları, sakinleştiriciler, ağrı kesiciler, uyku hapları, kas gevşeticiler, nöbetler için kullanılan ilaçlar ve depresyon veya anksiyete ilaçları gibi ilaçları ketiapin ile birlikte kullanırken dikkatli olunmalı. Bu ilaçlar Ketiapin’in sebep olduğu uykulu hali daha da arttırabilir. Ketiapin geniş oranda karaciğerden metabolize edildiğinden bilinen karaciğer yetmezliği olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. Sonuç olarak ketiapin çocuk ve ergenlerde çocuk psikiyatrisi uzman hekimi kontrolünde belirli klinik durumların tedavisinde kullanılabilir. Ketiapin tedavi amaçlı kullanılmakla birlikte ciddi fiziksel ve ruhsal yan etkiler ortaya çıkabilir. Çocuk psikiyatrisi, erişkin psikiyatrisi veya nöroloji uzman hekimi dışında hiçbir hekim bu ilacı öneremez. Ketiapin reçeteye bağlı olmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz.”
Dünya Çocuk Hakları Günü’nde yayınlandı
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve İnsan Hakları Merkezi Cezaevi Komisyonu üyelerince gerçekleştirilen iki ayrı ziyarette hem yetkililer, hem de çocuk tutuklu ve hükümlülerle görüşüldüğünü ifade eden Baro Başkanı Sema Pekdaş, 3 ve 31 Mayıs’taki inceleme sonrası 30 sayfalık bir rapor hazırladıklarını ve Dünya Çocuk Hakları Günü’nde yayınladıklarını aktardı. Pekdaş, “Çocuk cezaevleri, ülkemizde çocuk hakları ihlallerinin yoğun bir şekilde yaşandığı alanlardan biri. Adalet Bakanlığı Ceza Ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı son istatistiklere göre halen 1.719 çocuk tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde bulunuyor. Gerek kurum yöneticileri gerekse çocuk tutuklu ve hükümlerle gerçekleştirilen görüşmelerde çarpıcı tespitlere ve sonuçlara ulaşıldı. Komisyondaki arkadaşlarımız müdafi sıfatıyla çocuklarla görüştüler. Şiddet ve kötü muamelenin yanında en çarpıcı olan uyku ilacı olarak kullandıkları ağır depresyon hapı. Çocukların bu ağır ilaçla fizyolojik durumlarının da etkilendiğini, ağır hasar aldığını öğrendik. Çocuklar bu ilacın adını kendileri ifade etti. Tüm hayatlarını etkileyebilecek sonuçlar ortaya çıkabilir. O yaştaki çocuklara başka tedavi uygulanır. Çocuk diye ayırmamızın sebebi onlarla ilgili ayrı çalışılması gerekliliği. Tüm hayatları etkileniyor. Mahkemelerini ayırırken, suçlu değil suça sürüklenen çocuk olarak nitelendirilirken onları koyduğumuz kurumlarda neler yaşanıyor?“ dedi.
Pekdaş, hazırladıkları raporu Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumlara göndermelerine rağmen geri dönüş almadıklarını da vurguladı.
BAKANLIĞIN YANITI
Adalet Bakanlığı yetkilileri, Şakran’da tutuklu ve hükümlü çocuklara verilen ilacın uzman psikiyatri doktorlarının yazdığını ve yeşil reçeteli ilaç olduğunu bildirdi. İddiaları doğrulamayan yetkiler şu açıklamayı yaptılar: “Adı geçen şizofren gibi ağır ruh sağlığı tedavilerinde kullanılan ilaç çocuklara uzman doktorlarca hastanede yazılmıştır. Cezaevi doktoru tarafından da yazılmamıştır. Bu ilaçlar yeşil reçetelidir. Uyku ilacı yerine verilmeleri de söz konusu değildir. Bu ilaçlar hastanede uzman psikiyatrlar tarafından yazılmasına rağmen cezaevi sağlık personelince de tutuklu hükümlü çocuklar yeşil reçeteli bu ilaçlar konusunda bilgilendirilmiştir. Bu bilgilendirme sonrası ilaçlar verilmiştir.”