Sahur kahvaltı öğünü olmalı

Güncelleme Tarihi:

Sahur kahvaltı öğünü olmalı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 2008 00:00

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, Ramazan ayında oruç tutanları beslenme konusunda uyardı. İftar ve sahur ile ara öğün olarak nelerin yenmesi gerektiği belirtilen açıklamada, "Bilinçsiz beslenerek sağlığınızı tehlikeye atmayın" denildi.

İZMİR İl Sağlık Müdürlüğü, oruç tutanları uyardı. Ramazan ayı süresince öğün düzeni ve tüketilen besinlerde köklü değişiklikler olduğu vurgulanan açıklamada, vücut bioritmini değiştiren bu dönemde yeterli ve dengeli beslenmenin devamı için bazı tedbirlerin kesin olarak alınması gerektiğine dikkat çekildi. Oruç tutmanın metabolizmada da bazı değişiklilere neden olduğunu belirtilerek, "Gün boyunca kan şekeri düşmekte ve vücut ısısı azalmaktadır. Bu nedenle üşüme, halsizlik, baş ağrısı yaşanabilir. Bu dönemde, metabolik hızın yavaşlamasına, su ve posanın yeterli olmamasına bağlı kabızlık oluşabilir. Gün içerisinde su tüketimi olmayacağı için vücudun asit-baz dengesi bozulmakta ve uyku düzeni değişmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı Ramazan boyunca kısıtlı sürede yeterli ve dengeli beslenme ayrı bir önem taşıyor. Sağlıklı besin alımı için ölçülü ve yerinde tüketim şart" denildi.

Toplam 4 öğün

Öğünlerin sahur ve iftar olmak üzere 2 ana, iftardan sonra 1-1.5 saat aralıklarla 2 ara öğün şeklinde olması gerektiğine değinilen açıklamada, şöyle denildi: "Sahura kalkmadan oruç tutan kişilerde yeterince besin alınamadığı için vücut az ile yetinmeye başlamakta, buna bağlı olarak kilo artışı ve vücutta yağlanma gözlemlenmektedir. Sahurda tüketilen besinlerin miktarı ve çeşidi çok önemlidir. Yavaş sindirilen ve besin değeri yüksek gıdalar tercih edilmelidir. Sahuru bir kahvaltı öğünü olarak görmek en mantıklısıdır. Hamur işleri, kızartma gibi yiyecekler yerine, hafif ve protein içeriği fazla olan yumurta, süt, yoğurt, peynir gibi besinler tüketilmelidir. Bol sıvı tüketimi kesinlikle şarttır. Günde ortalama 2-2.5 litre sıvı alınmalıdır. Az ve sık beslenme tercih edilmelidir. Çünkü bütün gün aç kalan mideye birden yüklenilmesiyle midede şişkinlik, ağrı, ekşime, yanma, bulantı gibi sağlık problemleri oluşabilir."

İftar hafif olmalı

İftara da kan şekerini hızlı yükseltmeyecek, hafif, az yağlı, posa miktarı fazla besinlerle başlamanın en doğru olduğu dile getirilerek, "Hem sıvı ihtiyacının karşılanması, hem de doygunluk verici özelliği nedeniyle iftara mümkünse çorba ile başlanmalıdır. Çorbadan 15-20 dakika sonra ana yemeğe geçilmelidir. Yemeklerin yanında yüksek lif ve vitamin içeriğinden dolayı mutlaka salata bulunmalıdır. Lokma, tulumba, baklava gibi ağır tatlılar yerine sütlaç, güllaç, komposto gibi sütlü ve meyveli tatlılar tercih edilmelidir. Yemekten hemen sonra çay, kahve tüketmek doğru değildir. Anemiye sebep olması nedeniyle yemekten en az 2 saat sonra çay, kahve tüketilmelidir" denildi.

ÖRNEK MÖNÜ

Sahur: 1 haşlanmış yumurta, 30 gram beyaz peynir, 2 tane ceviz içi, 5 tane zeytin, 1 tatlı kaşığı bal, domates, salatalık, 2 ince dilim kepek ekmeği, bitki çayı.

İftar: Başlangıç olarak bir kase çorba, peynir ve zeytin. 15-20 dakika sonra etli sebze yemekleri veya ızgara et/balık/tavuk veya kurubaklagil yemekleri, mevsim salata, yoğurt/ayran/cacık, kepek ekmeği/bulgur pilavı/kepekli makarna. Ara öğün olarak meyve, daha sonra da 1 su bardağı süt veya sütlü tatlı.

Giysisi kirli fırıncıya ceza

Osman Nuri BOYACI

DENİZLİ Belediyesi, fırın ve unlu mamul imal eden işyerlerini mercek altına aldı. Zabıta Müdürlüğü’nün düzenlediği operasyonda, ilginç durumlarla karşılaşıldı. Denetimlerde, bir kişinin fırında atletle çalıştığı tespit edilirken, ekipler cezai işlem uyguladı. Ekipler, iş yeri açma ruhsatı, genel temizlik, çalışanların sağlık karneleri, fiyat listeleri, iş gömleği, işyerinde sigara içilip içilmediği, yangın tüpü ve ekmek gramajlarını inceledi. 11 fırının belirlenen standartlara uygun olarak faaliyet gösterdiği tespit edilirken, 3’ünün genel temizlik kurallarına uymadığı, 4’ünde iş gömleği giyilmediği, 5’inde de sağlık karnesi vizelerinin geçmiş olduğu belirlendi. 12 fırın sahibine para cezası kesildi. Fırın girişinde kasa içinde açığa bırakılan ekmekler de toplatıldı. Zabıta Müdürü Süleyman Erdoğan, vatandaşların Ramazan’ı huzurlu geçirebilmeleri için gerekirse 24 saat çalışacaklarını belirtti, gıda mamulleri üretimi yapan işyerlerinin düzenli bir şekilde denetleneceğine işaret etti.

EĞLENCELİK

Sen yine şükret

RAMAZAN gelince konu komşu Hoca’ya orucun kaçı olduğunu sorarlarmış. Hoca da şaşırmamak için evdeki çömleklerden birine her gün bir nohut tanesi atıyormuş. Bir gün kızı babasından habersiz bir avuç nohut atmış çömleğe. Komşuları sormaya başlamışlar, "Hocam bugün orucun kaçı" diye? Hoca, nohutları saymış. Çömlekte 105 tane nohut varmış. Hoca, bu rakamı söylese olmayacak, "Orucun 35’i" demiş. Komşuları "Ramazan topu topu 30 gün değil mi" deyince de, Hoca şöyle cevap vermiş; "Be adam, sen yine bu hesaba şükret. Çömlek hesabına kalsaydı bugün 105’i idi.."

Birlikte mutlu olmak (1)

"BİRLİKTE Mutlu Olmak.." Acaba mutluluk nedir? Aslında "mutluluk" kelimesi, çokça kullandığımız sözcüklerdendir. Bazı basın-yayın organlarının muhabirleri, dini ve milli bayramlarda veya yılbaşı öncesi kamuoyuna, halkımıza şu soruyu sorarlar; "Bayramlardan, yeni yıldan beklentileriniz nelerdir?" Halkımız da genellikle "sağlık, huzur, barış ve mutluluk" diye cevap verir. Yine tebrikleşmelerde, evlilik ve kutlamalarda da bu kelimeyi sık kullanırız. Peki, öyleyse mutluluk nedir? Bireysel veya birlikte mutluluk nasıl bir şeydir? Mutlu olmak insanın elinde midir?

İnsanın tanımı

Yüce yaratıcının en büyük eseri olan insan, madde ve manadan müteşekkil bir varlıktır. Biyolojik (fiziki-beden) yapısı yanında bir de mana (ruh) yapısı vardır. İnsan sadece etten, kemikten ibaret bir varlık değildir. Bir dizesinde Kaygusuz Abdal insanı şöyle tanımlıyor;

"Bu adem dedikleri el, ayakla, baş değil

Adem manaya derler, suret ile kaş değil"

Kaygusuz Abdal’ın belirttiği gibi insan elden ayaktan, gözden, kaştan oluşan bir varlık değildir, mana yönü de vardır. Geçenlerde İzmir caddelerinde dolaşırken reklam panolarında bir afiş dikkatimi çekti. Üzerinde şöyle yazıyordu; "Her insan bir dünyadır." Güzel, fakat bana göre eksik bir söz. Çünkü her insan bir dünya değil, her insan iki dünyadır.

Herşey elimizde

Duygular, heyecanlar, neşe, sevinç, öfke, kıskançlık, elem, kader.. Hepsi beynimizin ürünüdür. Seviyeli, başarılı ve mutlu yaşamak, öncelikle kendimizin vereceği karara bağlı. Dünyayı değiştirmeye gücümüz yetmeyeceğine göre, kendimizi değiştirmeye öncelik vermeliyiz. Nefes kesen hayat yarışında aklımızı yönetmenin yanısıra duygularımızı da yönetmek durumundayız. İmkan olsaydı sizlerle bir anket yapmayı ve "Arkadaş, hayatından memnun musun?" diye sormak isterdim. Bazılarınız daha en başta işsizlikten, yokluktan, borçlardan şikayete başlayacak, bazıları hastalıktan, evladından, komşusundan, amirinden, memurundan şikayet edecek.

İbrahim ACAR

İzmir

İl Müftusu

BİR TUTAM TUZ


Bilge bir zatın talebesi herşeyden yakınıyor, şikayet ediyor, karamsar davranışlarda bulunuyordu. Söylediklerinin birçoğunda haklıydı. Bilge kişi sürekli onu izliyordu. Birgün bir avuç tuz aldı ve onu bir bardak suyla karıştırıp, içmesini istedi. Öğrencisinin suyu ağzına alması ile çıkarması bir oldu. Bilge hoca "Neden tükürdün?" dediğinde "Çok acı" cevabı verdi. Hocası onu alıp gölün kenarına götürdü. Aynı miktar tuzu göle atıp, gölden bir bardak su aldı ve içirdi. "Nasıl?" diye sordu. Öğrencisi, "Çok nefis" cevabı verdi. Bilge "Bak oğlum, hayattaki zorluklar bir tutam tuz gibidir. Onu duygularınla geniş karşılarsan sana zarar vermez. Sarayda kederde, zindanda mutlu olmak insanın elindedir" dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!