Güncelleme Tarihi:
Geçmişin kültür başkenti
Tarihi Tunç çağına uzanıyor. Kırkağaç olarak kuruluşu 15. yüzyılda. O günden bu yana kütüphaneleri, medreseleri, camileriyle kültür başkenti olmuş, başta Şair Eşref pek çok ulema yetiştirmiş.
ANA yollara uzak olması, pek çok dış etkiden korumuş onu. Çok uzun yıllar, geleneklerini, göreneklerini, inançlarını, kültürünü bozmamış. Kendi halinde, gözlerden uzak yaşamını bugün de bir ölçüde sürdürüyor. Kapalı bir kutu gibi. Oysa bölgenin en eski yerleşimlerinden biri. Ve tarih boyunca kütüphaneleri, camileri, medreseleri ile bir kültür başkenti olmuş, pek çok ulema yetiştirmiş. Bugün çoğumuz, Ege'nin bu şirin ilçesini baldan tatlı kavunu ile tanıyoruz. Yılbaşı sofralarımızı süsleyecek kadar uzun dayanan Kırkağaç Kavunu’nu hepimiz biliyoruz. Yolumuz o tarafa düşünce, bu gözlerden uzak kalmış ilçemizi de tanıyalım deyip, rotamızı Kırkağaç'a çeviriyoruz.
KIRKAĞAÇ'la ilk tanışmam, ilçenin adını bütün Türkiye'nin duymasını sağlayan Jandarma Komando Alayı sayesinde oldu. Belli bir süre, Türkiye'nin her yöresinden gelen asker aileleri gibi orada askerliğini yapan kuzenimi ziyarete gittim. Hafta iznini alan yüzlerce er ve onların aileleri ile ilçeye adını veren ulu ağaçların gölgelediği parkta oturdum. Ziyaretçilerin ve askerlerin tek sorunu Kırkağaç’ta yapılacak şey bulunamamasıydı. Lokantalar yetersizdi, kış aylarında oturulacak kapalı bir mekan yoktu ve sanki esnaf ilçenin ekonomisini canlandırabilecek askere karşı ilgisizdi. Bizim kısa dönem askerliğimiz çabuk bitti ayrıldık ve hemen sonrasında hafta tatilleri için askerin artık Soma’yı seçtiğini öğrendik.
KIRKAĞAÇ kendisine ait büyüsü olan kentlerden biri bana göre. Kuşkusuz elli, altmış yıl öncesine göre çok değişmiş ama yüzyıllarca Türk, Rum ve Ermenileri barındıran ilçenin kültür mozaiği ayrıcalıklı bir yer edinmesini sağlamış. Kırkağaç’ın bu zenginliklerini Ümit Evran ve M. Selçuk Satı’nın yazdığı ‘‘Geçmişten Günümüze Kırkağaç’’ adlı kitapta bulmanız mümkün. Kitap, bir ilçeyi tanıtmak amacıyla yazılmış benzerlerinden çok farklı. Evran ve Satı, 387 sayfalık kitabı Kırkağaç’ı yaşatmak için yazmış. Söylencelerinden yemeklerine, geleneklerinden deyimlerine tarihinden sosyal yaşamına kadar ne ararsanız var. Bundan sonraki araştırmalara da ışık tutacak kitabı bize İlçe Milli Eğitim Müdürü Saruhan Bey armağan etti, teşekkür ederiz. Görüp sevdiğimiz Kırkağaç’ı çok daha iyi tanıma fırsatı bulduk böylece.
Nasıl gidilir?
BİZ Gölmarmara üzerinden gittik. Bu durum, yol tarif etmekte zaten karışık olan aklımı daha da karıştırıyor. Ama Manisa’nın Kırkağaç ilçesini bulmak için benim tarifime gerek duymazsınız herhalde. Bu arada Soma üzerinden gidildiğini hatırlatayım.
Ne yapılır?
KIRKAĞAÇ'a kültür gezisi yapabilirsiniz. Rum ve Ermeni Mahalleleri'nde hala ayakta olan evler, ilçenin zengin geçmişinin kanıtları. Türk Mahalleleri'nde, aile yaşamını yabancı gözlerden gizleyen avluların içine saklanmış evlerden örnekler de var hala. Mimber minareli Satızade Camii ile kentin en eski yapılarından biri kabul edilen, kötü restorasyon sonucu özelliğini büyük ölçüde yitirmiş olsa da, Sarı Hoca Camii görülmesi gereken yerlerden.
KIRKAĞAÇ ziyaretiniz eğer bahar aylarına denk düşerse ilçenin yaşamında çok önemli bir yeri olan 'Çam' ı görmeden gitmemek gerek. Kırkağaç’a Soma yönünden bir kaç kilometre uzaklıktaki çam korusu ile ilçenin kuruluşunun aynı yıllara rastladığı söyleniyor. (İlçenin 15. yüzyılda kurulduğu biliniyor) Buradaki ulu çam ağaçları bu inanışı kanıtlar gibi. Sadece Kırkağaç’ın değil çevredeki tüm il ve ilçelerin, (çok uzun yıllar İzmir’den Çam ziyareti için özel tren kalktığı biliniyor) akın ettiği Çam, halkın kaynaşıp eğlendiği, geleneklerini yaşattığı mesire olarak bugün bile Kırkağaçlılar'ın yaşamında çok önemli bir yer tutuyor.
KIRKAĞAÇ'ın tarihi Tunç çağına kadar uzanıyor. Milattan önce 3000 - 2500 yılları arasına tarihlenen arkeolojik buluntular var. Kırkağaç'ın Mysia kenti olduğunu söylüyor araştırmacılar. Kentin zengin geçmişini öğrenmek isterseniz çevre köylerde hayli dikkatli bir gezi yapmanız gerekiyor. Çünkü tüm bu zenginliğe yakışacak ciddi arkeolojik kazıların yapılmadığı bir gerçek. Yapıların tarihi oldukça eskiye dayanıyor ve yabancı kaynaklı bu kazılar nedeniyle pek çok eserin yurt dışına çıktığı biliniyor.
GÖRÜLECEK ilk yer Bostancı Köyü’ndeki Yortan Höyüğü. Harta (Abidintepe) Timülüsü, Nakrasos, İlyaslar Köyü civarındaki Tibbe, Gelenbe’deki Kalandos, Siledik ve Gördük Kale.
KIRKAĞAÇ'a gelip de kavun almamak olmaz. Ama her kavun iyidir diye bir şey yok tabii. Seçmeyi bileceksiniz. Yol kenarında dizilmiş kavun satıcıları eğer hemen tüketecekseniz kilosu 200 bin liradan sattıkları kavunu öneriyor. Bekletecekseniz, o zaman kilosu 350 bin liradan başlayanlardan seçeceksiniz. Asarak saklarsanız daha uzun dayandığını söylüyorlar. Kavunu asmak için özel bağlama yöntemi var, bunu da satıcınızdan öğrenebilirsiniz.
Ne yenir?
YEMEK kültürü çok zengin Kırkağaç’ta ne yazık ki bunları tadabileceğiniz bir yer yok. Pideci, köfteci ve lokanta bulabilirsiniz. Lüks aramayıp lezzet arayanlardansanız memnun
kalacağınız mekanlar bulabilirsiniz. Duyduk ki Kırkağaç’ın kadayıfı çok ünlüymüş. Ne yazık bu ünlü kadayıflardan bulamadık. Bulabildiğimiz tek kadayıfcı Somalı idi.