Güncelleme Tarihi:
Asya’nın en batı ucu
Yüzlerce yıl korsanların sığındığı, yetmezmiş gibi yağmaladığı bir köy olmuş Babakale. Kötü kaderi onu sessizliğe, suskunluğa itmiş. Şimdi, her geçen gün ziyaretçi sayısı artsa da, sessiz duruşunu sürdürüyor.
MERHABA! Bugün Babakale’deyiz. Dünyadaki kara parçalarının yüzde 30'unu oluşturan, en büyük kıta Asya’nın en batı ucunda. Burası aynı zamanda doyumsuz güzellikleri, efsaneleri kucaklayan Edremit Körfezi'nin de başlangıç noktası. Poyrazı yaman esen, gemileri alabora eden denize uzanan Baba Burnu yüzlerce yıl teknelerin sığındığı liman olmuş. En çok da korsanların. Babakale ve çevresindeki diğer köyler ne çektiyse, poyraza liman olan Baba Burnu’na sığınan korsanlardan çekmiş. Hálá korsan teknelerini bekler gibi duran kalesinin kitabesinde, ‘‘Bu yer terkedilmiş, uykuda, sessiz sedasız bir yer idi. Nefret edilen kötü frenk korsanlarının saldırıp barındığı bir yer idi’’ yazıyor.
HAYLİ uzun bir yolculuktan sonra ulaştık Babakale’ye. Bir süredir Edremit Körfezi kıyısında, efsanevi Kaz Dağı’nın eteklerindeki birbirinden güzel yerleri anlattıktan sonra körfezin başlangıç noktasına, Asya’nın en batı ucuna gelmek boynumuzun borcuydu. Yıllar önce, mütevazı bir köy evinde tatil yaptığım Babakale’ye gelirken özellikle Akliman çevresinde oluşan yazlık site yığını (yığını diyorum çünkü bu kadar kötü, göz zevkinden bu kadar nasibini almamış bir konut topluluğuna başka ne denir bilemiyorum) beni şoka soktu. Çoğu tamamlanmamış siteleri geçtikten sonra yol hafif meyille aşağı doğru indi ve bizi Babakale Feneri karşıladı.
Köyün en keyifli yeri
KALE kapısındaki kitabede de yazıldığı gibi, Babakale sanki uykuda, terkedilmiş gibi. Büyük ve yaşlı çınarın dalları, hemen altına sıralanmış, belki de köyün en keyifli yeri olan küçük kahvehanenin tahta iskemlelerini gizliyor. Solumda önünde küçük bir Atatürk Büstü bulunan İlköğretim Okulu var. Çok yaşlı bir kadın çekiştire çekiştire bir kekik çuvalı taşıyor. Kalenin önüne, çeşitli kentlerin plakalarını taşıyan birkaç otomobil parketmiş. Etraf sessiz. Belki on yıldır tamamlanamayan limanda rengarenk balıkçı teknelerinin yanına yatlar demirlemiş.
SIRASI gelmişken; Çevredeki diğer köyler, Behram, Bektaş, Sütlüçe gibi Babakale’nin de limanı var. Yüzyıllarca korsanların sığındığı bu limana artık gırgır tekneleri geliyor. İçme suyu, yiyecek ve malzeme eksikliklerini tamamlayıp, balığın bol bulunduğu denize açılıyor. Limandaki eski zeytinyağı işliği tanınmaz hale gelmiş. Çatısı çökmüş, duvarları yıkılmış sadece temelleri kalmış. Birkaç balıkçı büyük bir sandalı, ‘‘Haya, mola’’ sesleriyle karadan yürütme çabasında. Köyün ıssızlığına inat, limanda yaşam var.
KARAYEL Restoran’da oturuyoruz. Üstü motel. Tahta taraçasının kenarları sardunya saksılarıyla süslü. Tam karşımızda Midilli Adası. Babakale’ye 4 mil uzaklıkta. Babakaleli’ler de diğer köyler gibi. Denizle içiçe yaşıyorlar, ama geçimlerini sadece balıkçılıkla karşılamıyorlar. Zeytincilik ve hayvancılık da önemli buralarda. Hani, çok uzak bir yeri anlatmak için ‘‘Allah’ın unuttuğu yer’’ deriz ya. Babakale de sanki öyle. Issızlığı içinde yaşayıp gidiyor. Her geçen yıl ziyaretçilerinin sayısı artsa da, nedense o ıssız halini hiç yitirmiyor.
Ne yapılır?
Dalgıçlara çağrı
BABAKALE çok sakin bir tatil düşleyenleri bekliyor. Sabaha karşı denize açılan teknelerinki dışında motor gürültüsü duyulmayan, kentin insanın içini sıkan tüm seslerinden uzak, elinize kitabınızı alıp, Ege’nin mavi sularına karşı oturup dinlenebileceğiniz bir yer. Denize girmek isterseniz hemen yakınınızda Akliman var. İnce kumlu sahili, mütevazı balık lokantalarıyla Akpınar yüzüp güneşlenebileceğiniz bir yer.
EĞER dalış tutkunuz varsa, tam yerine geldiniz. Babakale ve çevresi, bu işi çok iyi bilenler için uygun dalış yerleri.
KÖYDEKİ gezinizde ilk durağınız kale olacak. 1725'de tamamlanan kaleyi, Kaptan-ı Derya Kaymak Mustafa Paşa yaptırmış. Köylülerin korsanlardan çektiği zulüme son vermek isteyen Padişah 3. Ahmet, yöreye Kaymak Mustafa Paşa’yı göndermiş. Paşa, Baba Burnu’na kale yaptırmaya karar vermiş vermesine de, bu ıssız yerde kale inşaatında çalışacak adam nerede? Sonunda Osmanlı çareyi bulmuş. İnşaatta çalışacakların suçlarının bağışlanacağını duyurmuş. Osmanlı illerinin en uzağından bile ustalar gelmiş, 4 burçlu kale, bir cami, bir hamam ve çeşme tamamlanmış. Babakale’yi çok seven işçiler bir daha orayı terketmemiş, köyün nüfusu da artmış.
BABAKALE çevre gezileri için de ideal. Yakın köylerde, Sütlüce ve Bektaş gibi koyunlara ağıl olarak kullanılan ilginç taş yapılar, özellikle akşam alacasında büyülü bir görünüm kazanıyor. Adı geçen çevre köylerin limanları ve çevrelendikleri koylar da, örneğin Sütlüce doyumsuz güzellikte.Gürpınar’da yörenin en büyük Apollon Tapınağı var. Apollon Siminteos Tapınağı'nın bulunduğu Khrysa Antik Kenti'nin kalıntıları, Roma ve Bizans yapıları da görülebilir.
ÇEVRE gezisine çıkmışken, Tuzla Çayı üzerinde 14. yüzyılda yerel taşlarla yapılmış sivri kemerli köprüyü görmemek olmaz. Babakale Dağları'nda kekik ve safran yetişiyor. Köyün imbikten geçirilerek hazırlanan kekik suyu, özellikle hazımsızlık çekenlere birebir. Bıldırcın, keklik, ördek ve domuzu bol bu dağlar avcıların da cenneti.
Ne yenir?
YILLAR önce Karayel Restoran’ın sahibi Recep Reis, Babakale’ye bir hafta her öğün balık yiyip kür yapmaya gelenlerin olduğunu anlatmıştı. Gerçekten de balığın bu kadar lezzetli olduğu çok az yer var. Yerel zeytinyağı ile tatlandırılan salata ve mezeler, ızgara ya da tavada balık her öğün, hiç bıkmadan yenecek lezzette. Izgara ve kızarmış kalamar için de aynı şeyi söylemek mümkün. Karayel Restoran’a giderseniz mutlaka kalamar yiyin. Bir de közde patlıcan ve kırmızı biber salatası.
Nerede kalınır?
BABAKALE içinde moteller var. Karayel Motel en eskisi. Yeni açılanlarla birlikte yanılmıyorsam sayıları beşi buluyor. Bir de pansiyon var.
Nasıl gidilir?
İZMİR-Çanakkale arasındaki Ayvacık’a varırsınız. Ayvacık’ın içinden Babakale’ye düzgün bir yolla ulaşmak mümkün. Babakale İzmir’den yaklaşık 250 kilometre uzaklıkta. Özel otomobiliniz yoksa, Ayvacık ve Ezine’den minibüslerle gelmek de mümkün. Tekneniz varsa denizden gelin derim.