Pazar Sohbeti

Güncelleme Tarihi:

Pazar Sohbeti
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2000 00:00

Haberin Devamı

Çocuklara özgürlük

Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı İzmir Şube Başkanı Sabah Şardağ, kendisini ıslahevindeki çocukların kurtulmasına adamış bir eğitim gönüllüsü.

Çok uzun süredir Türkiye gündeminin ilk sıralarını işgal eden af yasasının doğumuna, annesiyle cezaevinde kalan bir çocuk neden olmuştu. Bu sorun bir yana, pek çoğumuzun hiç bilmediği, düşünmediği, belki düşünmek bile istemediği çocuklar da var. Islahevlerindeki, sübyan koğuşlarındaki çocuklar. Yasayla başları derde giren ve ‘‘ıslah olsunlar’’ diye dört duvar arasına kapatılan bu çocuklar aftan sonra ne olacak? Kaçı çıkacak, kaçı kalacak? Çıkanlar gidecek yer bulacak mı? Ve kaçı yine dört duvar arasına dönecek? Bir pazar günü için hiç de iç açıcı konular değil belki. Ancak çocuk sözkonusu olduğunda ‘‘yarın’’ demek mümkün değil. Bugün konuğumuz Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı İzmir Şubesi Kurucu Başkanı Sabah Şardağ. Bu sohbetin amaçlarından biri vakfı tanıtmak, ıslahevlerindeki çocuklara dikkat çekmek. Ve yalnız vakıf üyesi olarak değil, 3 yıldır Buca Islahevi’nde sanatla rehabilitasyon çalışmalarını sürdüren bir öğretmenin gözünden bu çocukların sorunlarını öğrenmek.

Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nın özelliği ne?

YASAYLA başı derde girmiş çocuklarla ilgilenen, sadece bu nedenle kurulan Türkiye’deki tek vakıf. Kuruluş senedine göre ilgi alanı, genelde çocuk hakları, özelde de suçlu çocuklar.

Vakıfla nasıl tanıştınız?

1994’DE tanıştık. Keçiören Islahevi'nde staj yapmıştım. Güney Hanım, vakfımızın genel başkanı, İzmir'e birini ararken, beni önermişler, ortak dostumuz Esin Yılmaz kanalıyla ilişki kurdular. Kurucu başkan olarak, çevremden duyarlı arkadaşlarımı toparlayıp teklif götürdüm. O zaman oldukça sıkıydı bu iş ve aramızdan devlet memuru olanlarla vakfın şubesini kurduk.

Vakfın çalışma alanı belli. Bu çalışma nasıl yapılıyor?

ÜÇ yönde yapılıyor. Çocukların başının yasayla derde girmemesini sağlamak..., Her şeye rağmen girdiyse, içerdeki günlerini bir yere yığılmış değil, doğru şekilde, rehabilitasyonla geçirmelerini sağlamak. Tabii bu rehabilitasyon bugün devletin yaptığı gibi, madeni eşya, tabure yaptırmak gibi değil. Bu durumda belki çocuğa bir iş yaptırabilirsiniz ama onun ruhuna giremezsiniz. Bu çocuğun karakterine uygun bir şekilde sanatla yapılabilir. Çalışma alanlarımızdan biri de ıslahevlerinden çıkan çocuklar.

Çocuk cezasını tamamladıktan sonra da ilgi alanınıza giriyor.

ISLAHEVLERİNDEKİ çocukların çoğu çok düşük eğitim ve gelir düzeyindeki ailelerden geliyor. Ebeveynlerden biri bazen ikisi de alkolik. Ve evde şiddet uygulanıyor bu çocuklara. Dışarı çıktıklarında bu ortamlara dönüyorlar. Bu ortamlara bile dönemeyecekler var. Çünkü aile yok. Bunlar sokaklara düşüp meşru olmayan şekilde hayatı kazanmaya çalışıyorlar. Ciddi sayıda böyle çocuk var ve toplumda artan bir şiddet var. Balici çocuklar, tecavüzler, gaspçı çocuklar. Bunları yok edemeyeceğimize, bir kampa kapatmayacağımıza göre, topluma adapte olabilecek düzgün insanlar haline getirmemiz, en azından yol göstermemiz lazım.

Nasıl olacak bu?

İZMİR Şubesi'nin kurulduğu günden bu yana bir amacı var. Bu çocuklar için Gençlik Eğitim Evi İstasyonu açmak. İstanbul bu projeyi gerçekleştirdi. 5 katlı bir bina. 20 yatak kapasiteli, banyolu, yemekhaneli, konferans salonu, işlikleri olan harika bir yer. Çocuk çıktı, gidecek yeri yok, ıslahevi savcısı müracaat etti, çocuğu oraya alıyoruz. Sabah kahvaltısı ve akşam yemeği veriliyor. Eline de çeşitli adresler veriliyor, iş istemesi için. Çocuk gidiyor, oraya gittiğini, sokakta gezmediğini imzalatarak kanıtlıyor. İşe alınıncaya, kendisine bir hayat kuruncaya kadar geçici bir süre sıcak bir yerde barınıyor, bir sosyal hizmet uzmanı ve bir psikolog yeni hayata alışması için hizmet veriyor. Çocuklar burada para ödemiyorlar ancak geliri vakfa bırakılmak üzere, diyelim ki Bodrum’daki bir otelin torbalarını dikiyorlar.

Bu amaca ulaşmak için ne yapıyorsunuz?

SEVGİ Korosu'ndan ve ya diğer etkinliklerden kazandığımız paraları olduğu gibi İstanbul’daki hesabımıza transfer ediyoruz. Paralar o havuzda birikiyor. Kurulduğumuzda dönemin valisi Kutlu Aktaş’ın sözü vardı, ‘‘Azıcık paranız olsun, ben size yardımcı olacağım, vakıflardan şuradan buradan 99 yıllığına size yer kiralayacağım’’ diye. Bir miktar paramız olduğunda yeni valimize gideceğiz.

Sanatla rehabilitasyon çalışmalarınız sürüyor mu?

PROJENİN 2001 yılı başlamadı. Sebebi, aftan sonra kaç kişi kalıyor, kalan kız mı, erkek mi, yoksa kalmıyor mu? Islahevindeki duruma bakacağız. Üç yıldır resim ve koro eğitimi veriyoruz, sanat burada bahane, bir araç. Önemli olan ilişki kurmak, doğru diyalog kurabilmek. Diğer taraftan iki yılda bir, çocuğun taraftarı olan kişilerle, yani, anne, baba, öğretmen, doktor gibi, bilgi alışverişinde bulunmak.

Buca Islahevi'nde çalışıyorsunuz. Hangi yaş grubunda çocuklar var?

NÜFUS yaşlarına göre 14 - 18. Çocukların ceza alabilmeleri için 12 yaşını doldurmuş olmaları gerekiyor. Fakat bu çocukların bazılarının nüfusları büyük. O yüzden küçük çocuk da var.

Çocuk 18 yaşına geldiyse, cezası bitmediyse ne oluyor?

O ÇOCUK aslında kalmalı, yasalarımıza göre kalabilir de. Fakat ıslahevinde genel eğilim, 18 yaşına geleni kapalıya göndermek. Basit bir hırsızlıktan giren çocuk, azılı katillerle birarada oluyor..

Islahevinde gözlemleriniz, tanık olduklarınız neler?

EN büyük itirazım, çifte standart uygulamalara. Islahevlerindeki imtiyazlılar grubu gibi. Yönetime daha yakın, daha iyi giyimli, daha temiz pak, yattığı ranzanın altı halı kaplı, bir kısmı çıplak taş oysa, işte dışarı çıkış izni fazla olanlar, hiç olmayanlar gibi. Belki de bunların ciddi bir bölümü düzelmiş vaziyette. Çünkü biz tanık olduk bu olaylara. Tanık iyi bir şey değil tabii. Çocukların lehine bir yanı oldu bu tanıklığın pek çok şey değişti.

Yasayla başı derde girmiş çocukları ıslah etmekle görevli kişilerin eğitimi yönünde çalışmanız var mı?

ADALET Bakanlığı'nda görevli kişiler içinde parmakla sayılacak kadar azı çocuk için özel olarak eğitiliyor. Sıradan klasik bir eğitim alıyorlar ve bu eğitimle buralara geliyorlar. Islahevinde olabilmek, öğretmenlik psikologluk yapabilmek ayrı bir eğitimi gerekli kılıyor. Bakanlığa böyle bir eğitim projesi sunduk. İstanbul programı hazırlandı, daha önce de yaptı. Program kabul edilirse İzmir’de de uygulanacak. Gardiyanlardan tutun müdür yardımcılarına, müdürlere, savcılara kadar, çok ihtiyaç var.

Diyelim ki 17 yaşında çocuk dışarı çıktı, ıslah edilmiş sayılabilir mi?

ISLAH sözcüğünü tarımda da kullanırlar. Bu bitkiyi ıslah edelim dediklerinde vitaminler, budamalar, toprak takviyeleri, aşılar gibi çok yoğun bir çalışma vardır. Demek ki ıslahevlerinde ıslah yapılmıyor. Gördüğüm tek çalışma birtakım atölyelerde meslek öğretmek. Tabure yapmayı öğretirken çocukla iletişim kuramazsın. Bunun için tek yol sanattır.

Tabure ustası olarak çıktı diyelim. Atölye mi açacak kendine? İş bulma şansı var mı?

NORMALDE böyle bir sistem yok. Olmadığı için o istasyonu düşünüyoruz. Özel sektörün de suçlu çocuklara cezalarının bitiminde sahip çıkıp iş vermeleri konusunda özendirilmesi gerekir. Böyle duyarlı hoş insanlar var ama bu gelenek olmalı.

Çocuklara özgürlük

Kursa iptal tehdidi

EN çok ayak direyen yer, yönetim oluyor. Bir yıllık eğitimin sonunda konser yapmak istediğimizde, sinir harbi yaparak 10 - 15 günde izin alıyoruz. Ama, itiraf etmeliyim, aracı kullanıyoruz. Her zaman kurslara son verme tehdidi var. Geçen yıl 19 Mayıs yemeği ve eğlencesinde müzikler, yemekler, halk oyunları ekipleri getirdik. Islahevinin iğrenç duvarları boyandı. Ben resim öğrencilerimi götürdüm. Bu etkinlikten sonra kursu iptal ettiler. Neden olarak, 'Çünkü siz burasını faşinge çeviriyorsunuz. Sizden sonra çocuklar öyle mutlu oluyor, öyle heyecanlanıyor ki, yemekhaneye girmek istemiyorlar, habire konuşuyorlar, bir çocuğun yazdığı mektubu bulduk, ‘‘Dün buraya vakıf geldi yine, bize yemek verdi. Eğlence yaptı. Bir eğlendik, bir eğlendik aynı zamanda da çok güzel kızlar gördük’’ yazısını gösterdiler. Islahevindeki bir çocuğun yaşıtı bir kızdan hoşlandığını bir arkadaşına yazması cürüm görülüyor. Ahlak dışı değerlendirip çalışmamıza son verdiler. Adalet Bakanlığı'ndan geri aldık ve çocukları AKM'de Sevgi Korosu konserinden sonra sahneye çıkardık. Ama her seferinde bu kadar kavga etmemiz, bu kadar üzülmemiz gerekli mi?

Yalancı duruma düştüm

RESİM koroya göre daha zor. Koroda arada kaynarsın, ancak resim bireysel bir şey. Çok zorlandılar ancak harika resimler yaptılar. Adalet Bakanlığı Çocuk Şubesi Başkanı Tülay Hanım'dan söz almıştık ki bu resimler sergilenecek. Buna dayanarak çocuklara söz verdim. Resimleri asılabilenlerin kendi kokteyllerine gelebileceğini söyledim. Sergi açılmadan 4 saat önce ıslahevi savcısının Ankara’ya gönderdiği, ‘‘Bu çocuklara güvenemem ki, sorumluluk almam, ya kaçarlarsa’’ gerekçeleriyle bakanlık izni iptal etti. Doğruluktan, dürüstlükten verilen sözlerin tutulmasının gerektiğinden bir yıl söz ettiğim halde, Adalet Bakanlığı tarafından yalancı durumuna düşürüldüm ve çocuklar kendi resimlerinin kokteyline gelemediler. Hepsi satıldı ve paraları hesaplarına yatırıldı. Ama onlar bu onuru yaşayamadılar.

KİMDİR

Ankara'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İzmir'de, yüksek öğrenimini Gazi Üniversitesi Resim Bölümü'nde tamamladı. Deneme ve şiirleri Varlık, Çağrı, Hisar, Yaba dergilerinde yayımlandı. Şiirleri Talat Halman tarafından İngilizce'ye çevrildi. Ankara, İstanbul ve İzmir'de resim sergileri açtı. Çeşitli lise ve yüksek okullarda öğretmen ve yönetici olarak çalıştı. 1993- 97 arasında Ankara'da Kültür Bakanlığı'nın güzel sanatlardan sorumlu danışmanı olarak görev yaptı. Gazi Üniversitesi'nde öğrenciyken Keçiören Islahevi'nde staj yaptı ve çocuk suçlularla tanıştı. O yıldan beri toplumun yaralı ve sorunlu çocuklarıyla ilgili düşünceler üreten görüşten hareketle Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı İzmir Şubesi'nin kurucu başkanı oldu. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda öğretim görevlisi olarak da çalışıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!