Pazar Sohbeti

Güncelleme Tarihi:

Pazar Sohbeti
Oluşturulma Tarihi: Haziran 11, 2000 00:00

Haberin Devamı

Maaşla başkan tutacaklar

DYP İl başkanlığı görevini kağıt üstünde sürdüren Soner Göksel, partinin durumu hakkında vahim bir tablo çizdi, ‘Gelen bir yılda zor düzeltir’ dedi.

1995 seçimlerinde yedi milletvekiliyle İzmir'de birinci parti olan DYP şu anda İzmir'de sadece iki milletvekili ile temsil ediliyor. Seçimden bu tabloyla çıkan DYP İzmir örgütü karıştı. İşadamı Soner Göksel İl Başkanlığı'na atandı. Göksel, Ekim ayında gidilen kongrede yeniden Başkan seçildi. Ancak, Yönetim Kurulu'ndaki 28 isimden 21'i milletvekili Yıldırım Ulupınar'a istifa mektuplarını teslim edince ortalık toz duman oldu. Göksel'i düşürme çabası sonuç verdi ve Göksel önce 4 Nisan, ardından 9 Nisan'da istifa ettiğini açıkladı. Tam 60 gündür Soner Göksel, İzmir DYP'de kağıt üzerinde Başkan. Ama yönetim yok. Bir türlü yeni yönetim atanamıyor. DYP'nin İzmir'deki tarihinde yaşanmamış durumunu konuştuğumuz Göksel, hem rakiplerine yüklendi, hem özeleştiri yaptı.

Milletvekilleri Yıldırım Ulupınar ve Ufuk Söylemez ile beraberliğiniz, büyük bir kavgaya döndü. Bu ayrılık nerede ve neden başladı?

İlk büyük tartışma kongreden bir gece önce yaşandı. Büyük Efes Oteli'nde liste yaparken, Yıldırım Ulupınar, 51 kişilik Büyük Kongre delegelerini kendisi belirlemek istedi. Tansu Hanım'a karşı bir tutumu vardı. 'Ankara'da havaya göre oy kullanacağız' dedi. 30 dolayında isim belirlendi. 01.30 sıralarında orada ilk kavga patlak verdi; ben, Ufuk Söylemez ve Yıldırım Ulupınar'ın yaptığı toplantıyı terk ettim. Aslında benim o dakikada adaylıktan çekilmem gerekiyordu. Ancak Tansu Çiller'in seçilmesinin riske girmesini göze alamadım, seçime girdim. En büyük hatam Yıldırım Ulupınar'ın listesiyle seçime girmek oldu. Liste yapsaydım belki çok yüksek oy almayabilirdim ama kazanırdım. Acemiliğimin kurbanı oldum.

Yönetim Kurulu'nda büyük çoğunluk size karşı çıktı, Yıldırım Ulupınar'a istifa mektuplarını verdi.

Daha ilk toplantıda, bu kişiler laubali biçimde bana 'Ben Yıldırım'cıyım, burada Yıldırım Bey'in dediği olur' dediler. Beni kukla konumuna sokmak istediler. Dört toplantı yaptık ve karar alamaz hale geldik. Partiye zarar verdikleri kesinlik kazanan bazı kişilerin ilişkisini kesme düşüncem de bazı insanları iyice delirtti. Bu insanların burada söyleyemeyeceğim bazı yanlış ilişkileri sürekli zarar veriyordu. Bu mücadeleyi yürütürken, daha önce partiye büyük zarar vermiş kişilerle de ilişkiye geçtiler. Bu aşamada Genel Merkez'e durumu anlattım ve toplantı yapmadım. Bunun üzerine istifa operasyonunu gerçekleştirdiler.

Yönetim Kurulu Üyeleri, sizi agresiflik ve kavgacılıkla suçladı. İstifa etmenizi beklediler. Bu kadar sıkıntıya karşın niye bu görevi sürdürdünüz?

İsteseydim Yönetim Kurulu ile çok iyi ilişki içinde olabilirdim. Ama onlarla İzmir'in hiçbir yere gitmeyeceğini gördüm. Bunlar sadece parti üyesi. Hiçbir kariyeri, çevresi, arkadaş kitlesi yok. Bunlar delege ağası. 3 - 5 delegesi olan parti yönetimine giriyor. Yıldırım Ulupınar İzmir'de DYP'ye tarihin en büyük kötülüğünü yaptı. Tüm bunları göğüsler, yok ederim diye düşündüm. Bir il başkanına 2.5 ay küfür edilip, ölümle tehdit ediyorsa ve 2.5 ay ayakta duruyorsa, nedeni var. Öyle zihniyetteki insanlar partinin etrafına çöreklenmiş ki, bunları yok etmek için çalıştım. Sanıyorum bunların yüzde 80'i yok olmuştur.

60 gündür parti bomboş. Atama bekleniyor ama yapılamıyor. Bu durum partiye zarar vermiyor mu?

Bu durum DYP'de değil, hiçbir siyasi partide yaşanmamıştır. Türkiye'nin üçüncü büyük kenti 60 gündür, il başkansız durabilir mi? Burada en büyük suç iki milletvekilinin. Çünkü, Genel Başkan'ı abondone ettiler. Tansu Hanım, İzmir'de ciddi bir oluşumdan yana. Birkaç isim üzerinde duruldu. Ama iki milletvekili bunları kabul etmedi. Birinin kabul ettiğini, diğeri kabul etmiyor. Genel Başkan ise iki milletvekilini kırmak istemiyor. Genel Başkan, partiyi parçalamak istemiyor ama İzmir'deki olumsuzluk tüm teşkilatlara sirayet etti. Gelecek olan başkan bir yılda teşkilatları toparlayamaz.

Yeni il başkanı bu tablo altında atanacak. Başarı sanşı var mı?

İl başkanı, 28 Yönetim Kurulu Üyesi'ni kendi seçerse, o zaman bu ilin yaşama şansı var. Ancak, milletvekilleri yine karışırsa, il yönetimi kurulamaz. İl başkanı da bulamazlar. Çünkü kimse aptal değil. Eğer bir milletvekili parmağını kaldırıp 21 tane Yönetim Kurulu Üyesi'ni istifa ettirebiliyorsa ve hala, bu yönetim kurulundan 10 - 15 kişiyi yeni oluşacak yapıya sokmaya çalışıyorsa, teşkilat kurmak çok güç. Maaşla il başkanı bulmak zorunda kalacaklar.

Peki bundan sonraki rolünüz ne olacak?

Ben şu anda aktif politikayı bıraktım. Bundan sonra da yapmayacağım. Siyasi partilerin içinin bu kadar çirkin olduğunu bilmiyordum. Dışarıdan cazip görünüyor ama içine girdiğiniz zaman sizi yok etmek isteyen yüzlerce insan çıkıyor karşınıza. Benim hiç düşmanım yoktu. İl başkanı olunca 10 bin tane düşmanım oldu. Parti görüşleri doğrultusunda bazı kişilerin canını yakacak biçimde konuşuyorsunuz. Onlar da düşmanınız oluyor.

Sade vatandaş bunları bilmiyor. Bir anlamda kandırılıyor sanırım?

Birçok platformda bunları anlatıyorum. İzmir siyasetinin düzelmesi için sivrilmiş işadamlarının, bürokrasiden gelen iyi insanların mutlaka partilere kazandırılması lazım. Gençlerin, kadınların mutlaka kazanılması gerekiyor.

Teşkilat dediğiniz kavram ne işe yarıyor. Sözü geçmiyor mu?

28 ilçe başkanı, il başkanı biraraya gelecek 'İki milletvekili çok ileri gidiyor' diye bir açıklama yapsa ertesi gün tüm teşkilatları temelden iptal ederler. Teşkilatın verdiği karar kanun olması lazım. Onun için, bundan sonra bu politikayı kim yaparsa yapsın. Kısa sürede oluşacağına inandığım yeni yönetime yanlışların önlenmesi için elimden gelen yardıma hazırım.

Daha ilk toplantıda, bu kişiler laubali biçimde bana ‘Ben Yıldırım'cıyım, burada Yıldırım Bey'in dediği olur’ dediler. Beni kukla konumuna sokmak istediler.

Ben, şu anda aktif politikayı bıraktım. Bundan sonra da yapmayacağım. Siyasi partilerin içinin bu kadar çirkin olduğunu bilmiyordum.

Dışarıdan cazip görünüyor.

Söylemez

yanlış yaptı

YILDIRIM Ulupınar'ın yarattığı kaosu Ufuk Söylemez ile işbirliği yapıp, önlemeye çalıştım. Bu noktada Söylemez'in en büyük handikapı ise 'Ben nasıl olsa partinin ekonomiden anlayan tek adamıyım. Sayın Genel Başkan, beni bugün İzmir'den aday yaptı, yarın Ankara'dan da aday gösterir' diye laflar etti. Bu teşkilatta antipati yarattı. Bu antipatiyi kırmak için Ufuk Bey'le ilçe örgütlerini dolaştım. Kendisi iyi bir insandır, konusuna vakıftır ama en büyük yanlışı İzmir'de bir kişiye inanmasıdır. İl başkanına inanmıyor, bir dostu var ona inanıyor. Son aşamada da 14 ay omuz omuza çalıştığım Ufuk Söylemez, İzmir'e geldiğinde 3 gün 3 gece kalıp, hala il başkanı sıfatıma rağmen bir telefon etmiyor. Gidiyor, falancanın yazıhanesinde il başkanı seçmek için çalışıyor.

Batur'u engellemedi

YILDIRIM Ulupınar en talihli il başkanlığını yaptı. Ulupınar teşkilatları ayakta tuttu diye Genel Başkan kendisine çok şık, çok zarif baktı. İmparatorluğunu ilan etti. Astığı astık kestiği kestik. Ama partiye bir yeni üye dahi kazandırmadı. 1.5 yıl iktidar partisi il başkanı olarak yaşadı. Şimdi bakın partinin haline Yönetim Kurulu'na yazacak insan bulunamıyor. Yaratılan kaos ortamında Narlıdere Belediye Başkanımız Abdül Batur istifa etti. Birçok belde başkanının istifa niyetini önledim. Batur ile 3 kez görüştüm. Bu sıkıntı 3 aydır yaşanıyor. Batur'un sorunlu olduğu İlçe başkanı Hasan Uçak ile de görüşüp, Ankara'yı uyardım. Yıldırım Ulupınar, isteseydi bunu önleyebilirdi. Çünkü, Abdül Batur'a da söz geçirir, hele Hasan Uçak onun sözünden çıkmaz. Seyirci kaldı. Bunun da nedeni ‘Parti gidiyor benim dediğimi yapın' demek için.

Kimdir?

1943 yılında İstanbul'da doğdu. İlk ve ortaokulu İzmir'de tamamladı. Lise eğitimini yarıda bıraktı. Askerlikten sonra iş hayatına atıldı. Halit Tatari ile Nakış Konfeksiyon'da çalıştı. 1970 yılına kadar firmanın Genel Müdürlüğü'nü yaptı. Bu tarihte Prenses Nakış firmasını kurdu. 18 Aralık 1998 tarihinde şirketin iflası ile sanayiciliği bıraktı. İş yaşamı sırasında Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyeliği, Ege İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu üyeliği, Türkiye İhracat Meclis Üyesi olarak görev yaptı. Çok ortaklı EGS'nun kurucularından. İyi derecede İtalyanca bilen Göksel, evli ve 4 çocuk babası.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!