Güncelleme Tarihi:
BİR ulusun yeniden var oluşunun başlangıcı sayılan Çanakkale Zaferi'ni bu hafta kutluyoruz. Çanakkale Savaşları'nın bizim ulusal tarihimizde çok büyük yeri ve önemi vardır. Bu büyük direnişte, Kurtuluş Savaşı'nın ilk tohumlarının atılması ve çok sayıda şehit verilmesi sosyal bünyemizi derinden etkilemiştir. Her büyük olay ve olgu gibi Çanakkale Savaşları da kültürel, sanatsal ve sosyal yaşamımızda unutulmayacak yapıtların oluşmasına kaynak olmuştur. Adına türküler yakılmış, şiirler, kitaplar yazılmış... Bunlardan biri de şu anda elimde. Can Polat Yücel'in Çanakkale Boğazı'ndan Geçen Gemiler adlı yapıtı. Can Polat Yücel bu yapıtında Çanakkale Boğazı'ndan geçen, daha doğrusu geçemeyen gemilerin destansal öyküsünü, o gemilerle birlikte yitip giden, gelirken düşman, savaşırken düşman, öldükten sonra dost olan insanların dramını bir nehir şiir olarak anlatıyor. Aslında nehir şiir tarzı çok zor ve ustalık isteyen bir tür. Can Polat Yücel bu zorluğu büyük ölçüde aşmış. Yalnız -tabii bana göre- ironi yer yer abartılı ve güncele kaçmış. Oldukça etkileyici olan kitabı bitirdikten sonra, keşke dedim, keşke o ‘‘hıyarağası'' nataşa-tırışka'' lara hiç girmeseydi. Zaten o da farkına varmış olmalı ki, şöyle diyor bir yerinde: Gülmeceyle soytarılığı, samimiyetle laubaliliği birbirine karıştırdık her halde... Neyse... Şaka bir yana gelelim sadede. Neyse biz de gelelim sadede... Betimlemeleri çok etkileyici ve nehir şiirin en önemli özelliği olan konuyu dağıtmadan, ustaca yapıyor sanatçı:
Saros Körfezinde güneş
Özgürlüğün şerefine kaldırılan
Bir kadeh şarap gibi
Rumeli damağından
Çekilip giderken;
Boğazdan geçen gemiler
Uzatıp dudaklarını kıyıya
Çimenlik Kalesinin
Perçemli alnından öper.
Sonra sözü Mustafa Kemal'e getiriyor. Cephanesiz, aç, yorgun askerlerine
‘‘Taarruz etmeyi değil
Ölmeyi emreden''
Mustafa Kemal'e. Askerlerine ölmeyi emreden Mustafa Kemal, sonra da diyor ki, bu savaşta ölen yabancı askerlerin mezarlarını ziyarete gelen yakınlarına, ‘‘ Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar: Gözyaşlarınızı siliniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.''
Askerlerine ölmeyi emreden, onların öldürdüğü düşman askerlerini bağrına basan, bu ülkenin evladı sayan bir başka komutan yoktur herhalde tarihte? Çünkü Mustafa Kemal biliyordu ki, onlar kendisi gelmemişti Çanakkale'ye. Can Polat Yücel de aynı düşüncede zaten
Bizim dağlarımızın çiçekleri
Şimdi onlar...
Bizim karlarımızın altında filizlenip
Bizim ilkyazımızla buluştu
Şimdi onlar...
Bizim dağlarımızın kardelenleri
Bizim yaylalarımızın sümbülleri
Bizim ovalarımızın gelincikleri
Bizim bahçelerimizin gülleri oldu
Şimdi onlar...
Eğer ki dünyada tüm komutanlar Mustafa Kemal gibi, tüm sanatçılar Can Polat Yücel gibi düşünseydi, herhalde savaşlar olamazdı. Öyle bir dünya ne güzel olurdu kimbilir, hayali bile güzel:
Çanakkale Boğazından geçen gemiler
İskeleniz martı
Sancağınız güvercin dolsun...
Ege'nin Harmandalı oynayan
Zeybek dolu sıcaklığına kavuşturan
Gelibolu ve Biga Yarımadalarının
Sahillerle yanak yanağa öpüştüğü
Bu şirin dudakları arasında
Yolunuza devam ederken
Yükünüz ‘‘umut''
Rotanız ‘‘Barış'' olsun
Haydi uğurlar olsun
Hoş, gerçi o zaman, Çanakkale Boğazı'ndan savaş gemisi de geçmezdi ya...
T.K.
GÜN BATMIYOR
Bütün ayrılıklara inat
gün ışığına yazıyorum adını
aşkın boyuyor dudağımın rengini
yanağıma papatyalar konuyor
ve bir şiir çalıp getiriyorum sana
ne olur gel gün batmıyor bu şehirde
Kar yağıyor üzerime üzerime
elimdeki fotoğrafın bakıyor gözlerime
özlem dalgalarım yükseliyor
gün ışığına yükledim kokunu
ve bir savaş türküsü çalıp getiriyorum sana
ne olur gel gün batmıyor bu şehirde
içimi ısıtan dudaklarının arasındaki söz
sevdanı kucaklıyor gözbebeklerimde
kalbimin çılgınlığını idare etmek elimde değil
sen bütün varlığımsın, bütün varlığımdan birşey eksilse
ve her mevsim birşeyler çalıp getiriyorum sana
ne olur
ne olur gel
gün batmıyor bu şehirde
Fatma KOŞTAN
Haftanın şiiri
SANA KADAR
Artık hayaller kurmuyorum
Sadece, silah sesleri var.
Sadece, çığlık dolu gökyüzü
Bir sen varsın, bir de aşk var
Herşey bu kadar.
Artık özgürlüğü aramıyorum.
Yalnızca, kalın zincirler var.
Yalnızca, kanayan birkaç kanat
Bir sen varsın, bir de sıla var
Herşey bu kadar.
Artık şiirler yazamıyorum.
Sadece esir gözlerin var.
Yalnızca haykırırcasına bakan
Çığlık çığlığa
Bir sen varsın, bir de ölüm var
Herşey sana kadar
Hüseyin SÖZER
MUTSUZLUK ŞARKISI
İşte ellerimi uzattım, yaklaşıyorum
Seni gördükten sonra, aşkı anladım
Tüm kapılarımı kapadılar, sana giden
Oysa ben herşeyimi sana adadım
Bak dinle, bu şarkı bizim şarkımız
Sana bu şarkıyla papatyalar topladım
Niye öyle yarım kalıverdi aşkımız
Niçin sular içinde, kurudu dudaklarım
Mutluluk, bir kelime şimdi dudaklarda
Saadet ‘‘eremiyeceğimiz bir dal''mış
Dinle çocuğum, şarkımız çalıyor plaklarda
Anladım, tüm sevgiler, boş bir masalmış.
İsmail BONCUKLU
AŞKA SİTEM
Ben sana şiirler yazıyorum güzelim
Sen onu ilan-ı aşk mı sandın?
Ben hayallerimde seni yaşıyorum güzelim
Sen onu aşka davet mi sandın?
Coşuyorsa eğer, duygularım seller gibi,
Bu, özlem dolu vuslatı sende bulmaktır
Akıyorsa eğer, satırlarım ırmaklar gibi
Gelmeyecek sandığım sevgiliye, sende kavuşmaktır
Yanlış anlaşılmak, ne kötü hayal kırıklığıdır
Devam ederse eğer, hep gönül dargınlığıdır.
Kal orada; buğulu güzelliğin senin olsun
Ben burada, tatlı hayalin benim olsun
İsmail EBUBEKİR
AŞKIM BİTMEYECEK
Keşke seni tanımasaydım bizim kız
Yüreğime bir girdin, çıkmak bilmiyorsun
Unutmak istiyorum, unutamıyorum
Kopmak istiyorum, kopamıyorum
Sevip koklamak istiyorum
Ne sevebiliyorum, ne koklayabiliyorum
Keşke seni tanımasaydım bizim kız
Bazen seni karşıma alıp
‘‘Kız ben seni seviyorum
kız ben seni seviyorum
Kız ben seni çok seviyorum'' demek istiyorum
Ama seni kaybederim diye
‘‘Seni seviyorum'' da diyemiyorum bizim kız
Seni yüreğimden atmak için çare arıyorum
Ama mümkün mü bizim kız, mümkün mü
Bazen seni seven o zavallı yüreğime
Hançer saplamak istiyorum
Ama sevgine zarar veririm diye, kıyamıyorum
Ve anlıyorum ki, sana olan bu aşkım bitmeyecek
Hep platonik kalacak, bizim kız
Fethi BOZTAŞ
BEN
Irmakları ve çölleri çağırdım, yalnızlığıma.
İçimdeki sevgiyi ektim
Suçluluğumun başını alıp gitmesine
İzin vermedim.
Geri döndüm aydınlığa
Karanlıkları ellerimle kovdum.
Ter içinde kaldığım zaman akşamları
Yıldızları çağırdım.
Ben, seni bulduğum zaman anladım
Ben, güneşi karşıladığım zaman aydınlandım.
Ben kaybolan yalnızlığımı,
Kendime verdiğim anlarda vardım.
Gizem ÇETİNTÜRK
HAZAN MEVSİMİ
Yüzyıllık hasretlikleri çekiyordum sanki
Oysa sen farkında bile değildin.
Bu hazin hasretliklerin
Acısını çıkartmak istediğim
Ve yarı yola geldiğimde kaybettiğim
Aşk acılarım var senden bana miras
Oysa hiçbir zaman
Gerçek varisin olamadım senin
Ya da sen bunu hiç istemedin
Yabancı sevdalarda seyrüsefer gezmelerde
Elbetteki ismimin baş harfi bile
Umrunda değildi
Ve yüreğimin depremlerini hiç hissetmedin
Özlemlerini çekmeye öyle alıştım ki
Bu kokusuna dayanılmaz sevdanın ve senin
Şimdi kapımda bir umut doğsa sevdana dair
Geri çeviririm inan
Sevdan sensiz bana dahil.
Songül KIRAÇ