Güncelleme Tarihi:
Slow Food Bodrum Yavaş Gari Grubu’nun davetlisi olarak Bodrum’a gelen Dizdar, Gambilya Doğal Mutfak Restoran’da, “Sağlıklı Beslenme ve Raf Ömrü Uzatılmış Gıdalar” konulu konuşma yaptı.
Endüstrinin gıdayı ne hale getirdiğini, hangi yöntemleri kullandıklarını, raf ömrü uzatılmış gıdaların sağlığı nasıl olumsuz etkilediğini ürün ve markalardan örnekler vererek anlatan Dr. Dizdar, “Sağlıklı beslenme konusunda toplumu bilinçlendirmeye çocuklardan başlamalıyız. Bir okulda çocuklara, ‘Hamburgeri seviyor musunuz’ diye sorduğumuzda ‘Evet’ diyorlar. ‘Yiyormusunuz’ diye sorduğumuzda ise ‘Yemiyoruz’ diye yanıt veriyorlar. Çocuklarınızı okul kantinlerinde tüketilen raf ömrü uzatılmış yiyeceklerden uzak tutun, evinizde hazırlayacağınız yiyeceklerle okula gönderin” dedi.
Yasalarla değiştirdiler
Bazı düzenlemeleri uzman olmalarına rağmen kendilerinin de geç fark ettiklerine dikkat çeken Dizdar, “2001’de değiştirilen, uzman olmamıza rağmen ancak 8-9 yıl sonra bizim de fark edebildiğimiz süt tebliğlerine göre, yoğurda konulan katkı maddesi ile yoğurdun taze kalma süresini uzattılar. Yoğurdun ekşimediğini 3 yıl önce fark ettim. Yoğurt rafa gelene kadar ağır işlemlerden geçiyor. Kaymağını tuttuğunuzda tabaka halinde kalkıyor. Gerçek yoğurtta kaymak tabaka halinde kalkmaz. Mümkünse yoğurdunuzu kendiniz mayalayın. O yoğurttan yapılan ayran veya sütü içtiğinizde mideniz guruldamıyorsa, gaz çıkmıyorsa bilin ki yararı yoktur, zararı ise çoktur” diye konuştu.
Günde üç kez yumurtluyor
Gıda sektörü ve endüstrinin tavuğun genetiğiyle çok fazla oynadığını, bir tavuğun günde üç kez yumurtladığını öne süren Dizdar, “Dolayısıyla o tavuktan çıkan süt beyaz yumurta (ki, normalde yumurta kar beyaz, mermer gibi olmaz, gri olur) yenmez. Türkiye’de tavukçuluğu ilk geliştiren İzmirli Henri Benazus sektörün büyümesinde çok önemli rol oynadı. Ancak Benezus 90 günde yetiştirip kesebildiği piliçleri piyasaya sürerken, 40x40 santimetrelik kafeste 45 günde piliç yetiştirip piyasaya sürenler iflasına yol açtı. Hanri Benazus, ‘Bana değer veren halkıma bu ihaneti yapamam, 45 günde piliç kesilmez’ diyerek işi bıraktı. Yetiştirilen tavuğa bakın. Köyde tavuğu yakalamak için ağ atarlar. Ama fabrikalarda yetişen piliç yürümekte bile zorlanıyor. Canlıyken bütün kemikleri kırılıyor. 20 dakikada pişiyorsa o tavuğu yemeyin. ‘Göz görmeyince gönül katlanıyor’ diye piliç yemeyin. Et olarak koyun, keçi ve tabii ki deniz balığını tercih edin” ifadelerini kullandı.
Tüysüz tavuk yetiştirdiler
Sektör temsilcilerinin bu tür açıklamaları nedeniyle kendisine karşı iki kez dava açtıklarını ancak kaybettiklerini belirten Dr. Dizdar, “İsrail birkaç yıl önce tavuğun genetiği ile öyle oynadı ki tüysüz tavuk yetiştirdi. Şimdi bu tavuğu Türkiye dahil birçok ülkeye satmaya çalışıyor. Bu hatalar silsilesinin bir ucunda köylünün tarımdan kopması, bir ucunda ise gıda mezarlığı haline gelen ucuz şirketler bulunuyor. Çocuklar büyüme aşamasında olduklarından özellikle risk altında. Bu nedenle anne-babalar, üzerlerine düşen sorumluluklar konusunda açık bir şekilde bilgilendirilmeli” dedi.
Portakalda 20 çeşit ilaç
Dizdar, görev yaptığı üniversitede 3 doktorun birden yedikleri portakal nedeniyle hastanelik olduklarını da dile getirdi, “3 doktor da ortak tek bir portakal yemişler. O portakalı laboratuvara gönderdik. Portakalda 20 çeşit tarım ilacı çıktı. Doktorlar ölmediklerine dua etti. Yine Kaş’ta 3 yıl önce bir arkadaşım marketten kek almış. Keki açık bırakıp 1 yıl sonra geri döndüğünde olduğu gibi durduğunu, küflenmenin olmadığını görüp bana getirdi. Kek 2 yıldır da bende sapasağlam duruyor. Bu normal bir gıdada olması mümkün olmayan bir durum” diye konuştu.