Güncelleme Tarihi:
BATIL inanç da desek, özellikle de çocuklarımıza nazar değecek diye korkarız. Koruması için de giysilerine mavi boncuk takarız. Bunun bebeklerimiz, çocuklarımız için nasıl bir tehlike yaratabileceğini de bilmeyiz, düşünmeyiz. Yaşanan bir örnek, kulağımıza küpe olsun.
9 aylık Mine Kılıç, omuzundan çekiştirerek çıkardığı nazar boncuğunun takıldığı ağzı açık çengelli iğneyi yuttu. Uyanık anne Özlem Kılıç, Özge'nin yutkunduğunu görünce şüphelendi, iğnesiz boncuğu yerde görünce soluğu Dr. Behçet Uz Hastanesi'nde aldı. Özge'nin boğazındaki çengelli iğne mideye inince, büyük abdestle çıkar, düşüncesiyle 12 gün gözetim altında tutuldu. Beklenen gelişme olmayıp aksine iğne 12 parmak bağırsağı kıvrımları arasında kalınca Ege Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edildi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sema Aydoğdu, endoskobi cihazı yardımıyla minik Özge'yi dertten kurtardı. Özge, ameliyatsız iğneden kurtuldu ama büyük de risk atlattı. Ağzı açık iğnenin mideyi, bağırsağı delebileceğini, karıniçi enfeksiyona yol açabileceğini belirten Aydoğdu, ‘‘İğne, para gibi yutulan maddeleri ameliyatsız çıkarmasına çıkarıyoruz da olan bebeklere oluyor. Yok yere sapasağlam çocuklar hastaneye tanışıyor. Özge gibi şansı olmayanlar ameliyata kadar gidiyor. Çocukların yaşamını nazar adına tehlikeye atmamak gerek. İlla da nazar boncuğu takılacaksa iğnelemek yerine dikilsin’’ diye uyarıda bulundu.
Yaşlılara umut derneği
DEÜ Hastanesi'nde, başını nörologların çektiği bir grup doktor, merkezi İstanbul'da bulunan Alzhiemer Derneği'nin İzmir şubesini kurdu. Halk arasında bunama hastalığı olarak bilenen alzhiemerla ilgili bilimsel çalışmaların yanısıra hastalara sosyal destek de verecek, Derneğin Başkanlığını Doç. Dr. Görsev Gülmen Yener yapıyor. Dernekte ayrıca Almanya'dan gelen ve şimdi E.Ü Tıp Fakültesi Fizyoloji Bölümünde göreve başlayan Dr. Erol Başar da yer alıyor.
Yeni binada dedikodulu tefriş
İL Sağlık Müdürlüğü'nün yeni hizmet binasının tefrişi sıkıntı yarattı. Müdürlük, bina gibi donanımını da bağışlarla yaptıracaktı. Firmalardan teklif alındı mobilyaların sergilenmesini istedi. Firmalar odaları beğeniye sundu. Müdürlük personeli gezip, not verdi. Anketi değerlendiren komisyon, işi birinci sıradaki daha ucuz firma yerine ‘‘Daha sağlam’’ savunusuyla ikinci sıradakine verdi. 78 milyarlık tefrişle ilgili dedikodular da hemen başladı. İhale açılmaması, büro malzemesi üreten, Sağlık Bakanlığı'na bağlı 1 Nolu Tanıtım Bölge Müdürlüğü'ne işin yaptırılmamasının ardında başka niyetlerin yattığı öne sürüldü.
İL Sağlık Müdürü Dr. Gür Ustaoğlu ise söylentiler karşısında, tefrişi 150 hayırseverin üstlendiğini, onları yönlendirmek için bu yöntemi seçtiklerini söyledi. Ödemelerini 1.5 yılda tamamlayacak hayırseverler arasında tıbbi malzeme, ecza deposu gibi sağlık, tıp alanından ya da hizmet verdikleri kesimden tek bir kişi ya da kuruluş bulunmadığını kaydederek, suni şaibe yaratıldığını ima etti. Ustaoğlu, işi Donatım'ın yapabilmesi için 45 milyar lira malzeme parası gerektiğini, bu yüzden verilmediğini belirtti.
BU işin sancısız, şaibesiz yolu yok mu diye araştırırken, önüme bir formül koyuldu. Şöyle ki; Müdürlük her türlü bağışı Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı'na toplayıp, ihtiyaçları bu kanalla karşılıyor. Yine aynı yolla bağış alınarak vakıf ihale açar, ya da işi kendi kuruluşu olan Donatım'a verirdi. Donatım yarı fiyatına yapacağına göre, yaklaşık 40 milyar vakfa kalırdı. Formülü unutulmuştur diye hatırlatıyorum. Önemli olan devletin kazanması değil mi?
Personel tamam
ya diğerleri
ALSANCAK Devlet Hastanesi'nde pencerelere, kapılara ilginç bir duyuru asılmış. ‘‘Poliklinik muayenelerinde hastane personeli, hakim, savcı ve emniyet mensupları önceliklidir’’ yazan bu ilanı okuyanlar sesli- sessiz tepki gösteriyor. ‘‘Hastanede çalışanı anladık da, diğerleri ne oluyor. Bu ayrıcalık niye’’ diye soruyorlar. Nedenini sorduğum Başhekim Aslan Savaşan'ın tepkisi ve yorumu vatandaştan farklı değildi. Duyurunun eski yönetimden kaldığını önesüren Savaşan, bunun insan haklarına aykırı olduğunu belirterek hemen kaldırtacağını söyledi.
Rapora karşı her okula doktor
ÜNİVERSİTE, fen ve anadolu liseleri gibi büyük sınav öncelerinde alınan hatır sağlık raporları gündeme çok geldi. Çok sayıda eğitimcinin de çözüm önerisi lise son sınıf öğrencileri için öğretim yılının daha erken tarihte tatil edilmesi oldu. Bu değerlendirilir mi bilinmez. Ancak, hatır ya da sahte sağlık raporlarının önüne geçilebilmesi ‘‘Her okula bir doktor’’ önerisi yabana atılacak gibi değil. Bir okulda en az 500-700 öğrencinin okuduğu, sağlık ocaklarında kadro fazlası onca doktor bulunduğu gözönüne alındığında, doğru bir öneri. Hem koruyucu hekimlik hizmeti verirler, hem olası rahıtsızlıklarda hemen müdahale edebilirler, hem de öğrenci rapor için abuk subuk yollara başvurmaz. Veliler olarak bizim de gözümüz arkada kalmaz.
Unutulmaz anılar
GENÇ doktorların en unutulmaz anıları zorunlu hizmette yaşanır. Niğde'nin Aksaray ilçesine bağlı bir köyde yıllar önce zorunlu hizmete giden bir doktor ilginç anısını şöyle anlattı:
‘‘Gece saat 02.00'de kapımı çalan köylü ‘Koş doktor. Kızım ölüyor’ dedi. Fırladım. Evinin kapısına uzandığımda, ‘Bu tarafa gideceğiz’ diyerek beni ahıra götürdü. Hasta olan da ineği. Veteriner gerektiğini söyledikçe, adam yalvarıyor. Çaresiz penisilin iğnesi yaptım, bir enjektör ve ampül bırakıp, sabah aynısını tekrarlamasını söyledim. Sonra unuttum gitti. Akşama doğru elinde bir sepet yumurtayla yeniden geldi. Sarıkız kurtulmuş. Can sağlığı sözkonusu olunca insan ya da hayvan farketmiyor. Çok mutlu oldum.’’