Mrs.Gourme: Masam var, İzmir’e karşı

Güncelleme Tarihi:

Mrs.Gourme: Masam var, İzmir’e karşı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2000 00:00

Haberin Devamı

SON hayal kırıklığından sonra yaklaşık bir yıl Asansör Restoran’a gitmedim. Ekibin değiştiğini, mönünün yenilendiğini öğrenince bu hasrete son vermeye karar verdim. Asansör, İzmir’de en sevdiğim mekanlardan biri. Üst yoldan da gitmek mümkün ama hep Mithatpaşa yolunu tercih ederim. 100 bin lira ödeyip tarihi asansöre binmek, yavaş yavaş yükselirken bulanık camlarından sanki sisin içindeymiş gibi İzmir’i izlemek keyif verir bana. Yazın dışarıda oturmayı, soğuk günlerde ise 'şadırvan' denilen camlı köşke kurulmayı severim.

YENİ düzenlemede kış aylarında yeni bir seçenek sunuyor Asansör Restoran. Alt kattaki, zamanında asansörün makine dairesi olan bölüm çok şık bir cafe haline getirilmiş, kitap, dergi okuyabileceğiniz, hafif bir şeyler atıştıracağınız bir yandan da dostlarınızla sohbeti koyulaştıracağınız sıcacık bir yer.

BU kez de geleneksel yolculuğumu gerçekleştirdim, asansörle yukarı çıktım ve pencere kenarında bir masaya yerleştim. Son derece nazik bir hanım servis elemanı mönüyü getirdi. İlk değişiklik mönüde. Geleneksel mutfağımızın örneklerinin yanı sıra kebap çeşitlerini de bulmak mümkün. Hatta meraklısı için özel Hint baharatlarıyla pişirilmiş piliç bile var. Dikkatimi çeken yemeklerden biri tavuk adana oldu. Ben uzun uzun mönüyü incelerken, zarif servis elemanım sabırla bekledi. Sonunda yemeğe çorba ile başlamaya karar verdim. Domates, kırmızı biber ve patates çorbaları içinden patates çorbasında karar kıldım. Bir zeytinyağlı tabağı, bahçıvan salata ve tavuk ızgara söyledim. İşe döneceğim için de şarap yerine yine light kolayı seçtim.

ADINI duyduğum, nasıl yapıldığını bilmediğim ve hiç yemediğim patates çorbasını heyecanla beklemeye başladım. Az sonra yüzünde geniş bir gülümseme elinde kocaman bir kumpir patatesle servis elemanım göründü. Kumpir patatesin içi oyulmuş, dışı kabuğuyla önce kızartılmış, sonra fırınlanmış ve patates çorbası için özgün bir kase hazırlanmış. İçine de tadına doyamadığım, yumuşacık, damakta gerçekten çok hoş bir lezzet bırakan çorba doldurulmuş.

BU görkemli açılıştan sonra zeytinyağlı tabağım geldi. Bir önceki hayal kırıklığının aksine tabak neredeyse bir sanat eseri. Közlenmiş kırmızı biber, kereviz, havuçtan incecik bir kurdeleye sarılmış pırasa, haşlanıp yağlanmış gevrek kereviz saplarıyla gerçekten nefis bir zeytinyağlı geçidi.

BAHÇIVAN salata için hiç sözüm yok. Mısırı, havucu, peyniri, tazecik marulu ve lezzetli küçük domates ve salatalıklarıyla aslında tek başına bile doyurucu olabilir.

ANA yemeğim tavuk ızgara özenle hazırlanmış. Göğüs eti olmasına rağmen ızgarada kurutulmadan ve lezzetini kaybetmeden pişirilmiş. Kızarmış patates ve haşlanmış sebze buketiyle de zenginleştirilmiş. Sunuş gerçekten iştah açıcı.

KAPIDAN girer girmez servis, mönüyü elinize alır almaz da mutfak ekibinin değiştiğini fark ediyorsunuz. Yemeğe başlayınca, değişiklikten emin oluyorsunuz.

TARİHİ bir mekanda yemek yemenin keyfi bambaşka. Gerçi özellikle öğle yemeklerinde, hava da biraz kapalıysa ve salon tümüyle aydınlatılmamışsa, mekan size biraz kasvetli görünebilir. İzmir’i karşınıza alıp masanıza oturduğunuzda bu duyguyu hemen unutuyorsunuz. O gün İzmir’le başbaşa, çok sevdiğim bir mekanda harika bir yemek yedim.

ARADA siz de yapın. İzmir’i karşınıza alın ve onu sadece görmek istediğiniz gibi görerek kendinize ziyafet çekin. Tercihiniz akşam yemeği olacaksa sakın rezarvasyon yaptırmayı da unutmayın.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!