Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2008 00:00
Cüneyt Özdemir uzun yıllar haberciliğin her aşamasında çalışmış önemli bir gazeteci. Gazetecilik ilk tercihleri arasında olmamasına rağmen sonradan bu mesleği çok seven Özdemir, kendisini en çok savaş bölgelerinde çaresiz hissettiğini anlatıyor.
Æ Lisede mecburi okul değiştirmek zorunda kalmışsınız. Neden? Æ Yükseliş Koleji’nde okuyordum. Banker döneminde babam da tüm birikimini tüketince
Atatürk Lisesi’ne geçtim. İyi ki geçmişim. Tabii ilk başta devlet okuluna kolejden gelen paralı çocuk olarak çok dayak yedim. Ama sonra en çok döven kişiyle arkadaş oldum. Bu furyayı atlattım.
Æ Üniversite kararınızı nasıl verdiniz. Gazetecilik ilk tercihiniz miydi?Æ "Önce mimarlık, sonra uluslararası ilişkiler olsun" dedim. Puanım yetmedi, gazetecilik bölümüne girdim. Ama gazeteciliği çok çok sevdim. Üniversite 3’te yabancı bir ajans için Hakkari Çukurca’ya gidip bir ay kaldım. Kürt göçünü ilk haberleştiren ekipteydim. Çok önemli bir tecrübeydi.
Æ Üniversiteden sonra iş yaşamınız nasıl devam etti?Æ Kameramanlık, kameraman asistanlığı yaptım. 32. Gün ekibine girdim. Yönetmen asistanlığı, yönetmenlik, muhabirlik yaptım. En son genel yayın yönetmeni olmuştum 32. Gün’de. Bir dönem Siyaset Meydanı’nı yönettim. 1999'da CNN Türk’ü kuran 5 kişilik ekipteydim. 8 yıldır 5 N 1 K’yı yapıyorum.
Æ Yapımcılık yaptığınız da oldu sanırım.
Æ Dizi sektörünü bırakmaya karar verdim. İlk neden içinde olmadığım işleri yapmak istememem. İkincisi, Türkiye’de dizi sektörü ticarete dönüşmüş. Sağır Oda ve Ölüm Çiçekleri'ni çektikten sonra idealimdeki yapımcılığı gerçekleştiremeyeceğimi gördüm. Habercilik boyutunda kalmaya karar verdim.
TÜRKİYE’DE YILLARDIR AYNI KONULARI TARTIŞIP ASIL KONULARI ISKALIYORUZÆ "5 N 1 K" jeneriğinde unutulanları hatırlatmaktan bahsediyorsunuz. Neyi kastediyorsunuz?Æ Tarihten bahsetmiyorum. Hayatta pek çok şeyi gözden kaçırdığımızı düşünüyorum. Gazetelerde ve haber bültenlerde çok da hayat yok. Siyaset, problem, kötü haberler var ama hayatın içinde iyi haberler, iyi anlar da var. İşte bu anları, bu güzellikleri unuttuğumuzu düşünüyorum. 5 N 1 K’da pozitif habercilik yapmaya çalışıyoruz. İyi şeylerin de haber olabileceğini göstermeye çalışıyoruz. Edebiyatın, şiirin de haber olabileceğini, sinemadaki bir başarının siyasettekindeki kadar önemli olduğunu düşünüyorum.
Æ
Bunlara odaklanırken neleri ıskalıyoruz sizce? Æ Yıllarca gazetecilik yaptıktan sonra Türkiye’de hep aynı şeyleri konuştuğumuzu görüyorum. Yurt dışından ya da bir adım geriden baktığımızda aslında çok kısır gündeme sıkıştığımızı görebiliyoruz. Sıradan vatandaştan, işadamına, askerine kadar hep aynı konuları tartışıyoruz ve tartışılması gereken konular değil. Hayallerimiz, yeni ufuklar yok. Türban meselesine kilitlendik yıllardır. Oysa Türkiye’nin yapacağı, konuşacağı, dinamizmini taşıyacağı çok farklı alanlar var. Ne yazık ki bunları da ıskalıyoruz.
NEREDEYSE BEN DE MEDYA MAĞDURU OLUYORDUMÆ "Magazin seviyeli olursa benim de hoşuma gidiyor" diyorsunuz. Nasıl olmalı yani?Æ Doğru olursa yeterli. Geçenlerde Şili’deydim. Bir arkadaşım aradı. 'Ooo nişanlanmışsın' dedi. 'Yok canım, nereden çıktı' deyince, gazeteden okuduğunu söyedi. Söyleyen de gazeteci. Yani bana değil gazeteye inanıyor. Tabii biraz da işin şakası var ama ben, kendimi medya mensubu olarak bile medya mağduru olarak bulabilirim. Ben gazeteciliğin hangi alanı olursa olsun belli kuralları olduğuna inanıyorum. Doğru yapılmalı bence.
BİZ GAZETECİ MİLLETİ İÇİMİZE KAPANMIŞIZÆ Medyanın misyonu nasıl olmalı sizce?Æ Önemli olan medya işindekilerin kendi küçük dünyalarından çıkıp gerçek dünyayı gördükleri zaman farklı resim çıkıyor ortaya. Biz gazeteci milleti biraz kendi içimize kapanmışız. Kendi içimizde modalarımız, konuştuklarımız, gündemlerimiz var. Hepimiz aynı kayığa binmiş gidiyoruz. Günümüzde çok seslilik sermayeye teslim olmuş durumda. Ama ben yine de çok umutsuz değilim. Gelişen teknoloji, multimedya ortamları çoksesliliğe olanak sağlıyor. Ufak da olsa sesler çıkıyor.
Æ Siz bu anlamda neler yapıyorsunuz?Æ Haberci bence haberin gerisinde durmalı. Buna dikkat ediyorum. Gazeteci olarak sakin ve mütevazi yaşamaya çalışıyorum. Kendinizi bir anda istemediğiniz yerde bulursanız o zaman şaşırıyorsunuz.
SAVAŞ BÖLGELERİNDE UMUTSUZLUĞA KAPILIP ÇARESİZLİK HİSSEDİYORUM
Æ Meslek hayatınızda dibe vurup, kendinizi çaresiz hissettiğiniz anlar oldu mu?Æ Çok oluyor aslında. Her akşam program yaparken ummadığım insanlarla karşılaşıyorum. Ama daha çok savaş bölgelerinde, oradaki insanların çaresizliği karşısında umutsuzluk hissediyorum. O zaman inanç devreye giriyor. Yaptığınız işe ve gücüne inanıyorsanız bunu aşabiliyorsunuz. Oraya giden bazı gazeteci ve haberciler dönünce büyük büyük olaylar anlatır. Oysa orada devamlı yaşayanların her gün karşılaştıklarının yanında bunlar hiçtir. Ben buna çok dikkat ediyorum. Orada gücünüz olanları değiştirmeye yeter mi, ne kadar yeter dendiğinde ise çok klasik olacak ama denize atılan bir denizyıldızı hikayesi gibi. Küçük de olsa birşeyleri değiştirebiliyorsak bu da önemli.
Æ Döndüğünüzde yabancılaşma yaşıyor musunuz?Æ Çok seyahat ettiğim zaman sabah uyanıp 'neredeyim ben' dediğim oluyor. Mesela önümüzdeki günlerde Rusya’ya gidip, dönüp 3 saat içinde Los Angeles’a gideceğim. Ama ben bundan şikayetçi değilim. Çünkü bu insanın hayatına belli bir dinamizm getiriyor. Ben bunu bir avantaj olarak görüyorum.
GELECEKTE İNTERNET, GAZETE VE TELEVİZYONLARI İÇİNE ALIP GÖTÜRECEKÆ
İngiltere’de de multimedya eğitimi almışsınız?Æ British Council bursuyla Londra’ya gidip 4 ay kaldım. Dijital teknoloji çok yeniydi. Bu dönem çok ufkumu açtı. Yurt dışında yaşama tecrübesi açısından da çok faydalı oldu. Zaten ondan beri her yılın dört ayını mutlaka yurt dışında geçirmeye çalışıyorum. Bu kimi zaman olimpiyatlar, kimi zaman savaş bölgeleri, kimi zaman tatil yöreleri oluyor.
Æ
Teknoloji hızla ilerliyor. Gazeteciliğin, haberciliğin geleceğini nasıl görüyorsunuz?Æ Buna çok kafa yoruyorum. 1999’da kurduğum deepnot.com, aslında Türkiye’de blog sitelerine ilk örneklerdendir. 2003'te Irak işgal edilirken bu siteden savaş günlüğümü yayınlamıştım. Sonra Odatv.com’u kurduk ama şimdi ayrıldım. Bence internet bütün gazete ve TV’leri içine alıp dönüştürecek bir mecra. Kendi içinde dijital kameralar, ses aktarımı, yazı hepsini barındıran bir şey. Avrupa ülkeleri şu an 3G adlı sistemi kullanıyor. Türkiye’de henüz kullanılmıyor. Gelince bence internette patlama olacak.
KİTAP YAZMAK VE BELGESEL YAPMAK BENİM İÇİN HOBİÆ İş dışında neler yapıyorsunuz?Æ Seyahat ediyorum. Bir de denizciliğe merak sardım. Yazları Bodrum’da geçiriyorum. Dalıyorum, sörf yapıyorum. Katamaran yapıyorum. Denizcilik ehliyeti almaya çalışıyorum. Denizle iç içe olmak güzel bir şey. Sinemayla ilgileniyorum. Uluslararası film festivallerine giderim, kültür etkinliklerini zenginlik olarak görüyorum. Sergiler, bienallere gitmek, dünyadaki sanat olaylarını yerinde izlemeye çalışıyorum. Bir de
yemek yapmaya merak sardım. Ama genellikle boş zamanlarımda kitap yazma, belgesel çalışmalarım oluyor. Bunları iş olarak değil, hobi olarak görüyorum.
Æ Kaç kitabınız oldu?Æ 9 kitabım oldu. Farklı türlerde yazıyorum. Yazmanın tarihe not düşmek olduğunu düşünüyorum. 3-4'ü araştırma kitabı, deneme var, tasarım ve şiir var. Ben daha çok tasarım kitaplarını seviyorum. Ah Benim Yarım Aklım adlı şiir ve tasarım kitabımla 2006’da 'En İyi Tasarım Kitabı' ödülü kazanmıştım. Bu tip kitaplar yazmayı daha çok seviyorum. Hem ekip çalışması olduğundan daha keyifli bence.