Güncelleme Tarihi:
ACİL Tıp Derneği Genel Başkanı Dr. Ülkümen Rodoplu'ya kınama cezası verilmesi, sağlık dünyasına bomba gibi düştü. Çünkü cezanın nedeni, Düzce depremine giderken, o dönemde başhekim yardımcısı olduğu Alsancak Devlet Hastanesi yetkililerine haber vermemesi, izin almamasıydı.
SUÇLA cezayı ölçtüm biçtim, örnekledim, haklılık aradım.
ÖYLE ya, il dışına izinsiz çıkma yasağıyla ilgili prosedür işleyecekse- işliyorsa gerekçesi ne kadar insani olursa olsun eşit olmalıydı. Haftasonu tatili için onlarca devlet memuru Kuşadası, Bodrum'a giderken izin alıyor mu acaba? Prosedürün çifte standardı olmamalı. Kaldı ki Rodoplu eğlenmeye değil, canların yitirildiği Düzce'ye, insanlara hizmete koşmuştu.
RODOPLU idealistliğinin, insanlığının, hekimliğinin kurbanı oldu. Oysa o da binlerce meslektaşı gibi seyirci kalabilir, ya da gönüllü adı altında talimatla deprem bölgesine gidebilirdi. Ama o bunları yapmadı. 17 Ağustos Marmara Depremi'nde de yapmadı. Bir gün sonra ameliyat olacak eşini yapayalnız bırakma pahasına, bölgeye gitti. Bayan Rodoplu da, ‘‘Beni bırakıp nereye gidiyorsun’’ demedi. (Bunu kaç kişi yapar bilemiyorum) Haberleşme mümkün olmadığı için ameliyat sonrasında ne eşinin sağlık durumunu sorabildi, ne de ‘‘geçmiş olsun’’ diyebildi.
RODOPLU'ya yöneltilen diğer iki suçlama ise bazı günler mesaiye gelmemesi ve basına demeç vermesiydi. Baktığı hastalara ait poliklinik kayıtları yerine, yoklamadaki imza eksikleri dikkate alındı, mesai kaçağı işlemi yapıldı. 3. suçuna kanıt bulmak için özellikle o dönemdeki gazeteleri taradım, Rodoplu'nun memur sıfatıyla verdiği tek demeç bulamadım. Geriye ne kaldı? Malum zihniyet.
ART niyet var mı, bunu kamuoyu değerlendirecek, ‘‘Savunmanın kabule şayan bulunmadığı’’ görüşüyle beraber.
SONUÇTA Rodoplu idealistliğinin, fedakárlığının, başarılarının bedelini ağır ödedi. Depremde yaraları sarmanın ödülü siciline işlenen ‘‘Kınama cezası’’ oldu.
Sporcu profesör
EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Cerrahi ve Rekonstrüktif Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arman Çağdaş, eski milli atletlerinden. 60 yaşındaki zindeliğini de şüphesiz spora borçlu. Tenis tutkunu Çağdaş, hastane bahçesine kazandırdığı kortlarla da bu sporu gençlere aşıladı. Çağdaş her fırsatta raketini kapıp kortta ter döküyor. Geçen yıl geçirdiği menisküs ameliyatından sonra yeterli antrenman yapamadığını belirten Çağdaş, 20 Mayıs'taki turnuvaya kadar form tutmaya çalışıyor.
Sağlık ocakları paralı oluyor
DURSUN Samanlı, kalp hastası bir emekli. Geçenlerde Bornova Merkez Şükrü Ergil Sağlık Ocağı'na gitti. Heyet raporunu göstererek ilaç yazdırmak istedi. 750 bin lira bağış istenince de, ‘‘Bağış zorla değil, gönüllü olur’’ diye karşı çıktı. Sonuç alamayınca Dursun Bey, ‘‘O halde (Ücretsiz muayene yapılmıyor) diye yazı verin, bir milyon lira bağış yapayım’’ dedi. Derdi para değil, sağlık ocaklarının parasız olduğunu söyleyenlere kanıt sunmaktı.
BU tür örnekleri çok sık yaşıyoruz. Neyse artık bu sorun ortadan kalkacak. Çünkü Sağlık Bakanlığı'nın bir projesi var. Sağlık ocaklarını bağış- ücret yerine tarifeli- ücretli hale getirmek. Koruyucu dışındaki sağlık hizmetlerini (muayene- tetkik) ücretli yapmak. Vatandaşımız zaten şikayet de etse, bağış adı altında ücret ödemeye alışmıştı, yeni projeyle uygulama resmileşecek. Kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda bırakılan sağlık ocakları da paralanacak, hekimler de.
Pastalı sürpriz
EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Balık, 50. yaşını ilginç bir ortamda kutladı. Balık, doktor eşi Yıldız Balık ve kızı Deniz, oğlu Gökhan'la birlikte fakültede verdiği konser sonrasındaki doğumgünü pastası sürpriziyle keyiflendi. (Fotoğraf:DHA- Tolga ADANALI- İZMİR)
Asistanlardan ihbar
ATATÜRK Eğitim Hastanesi'nden bir grup asistan mektupla meslektaşları hakkında ihbarda bulundu. İsim afişe etmeye gerek yok, suçlamalar önemli.
İDDİA şu: Aile hekimliği ihtisası yapan bazı asistanlar 3 yıllık sürelerini doldurmuşlar. Buna karşın tezlerini ve rotasyonlarını özellikle bitirmeyip rapor alarak, yıllık izinlerini idareye bildirmeyip uzatıyorlarmış. Gayeleri, şu anda İzmir'de ve başka işlerle (yabancı dil bildikleri için çeviri ve rehberlik) uğraşıyorlarmış. Ve kura yerlerinin kötü olmasından dolayı İzmir'de görevli oldukları hastaneye gelmeyerek zaman geçiriyorlarmış.
MEKTUP sahipleri bunun bir haksızlık olduğunu, ‘‘Üniversitede ihtisas yapanların süreleri dolar dolmaz işlerine son veriliyor’’ diyerek savunuyor.