Kadın ve Toplum

Güncelleme Tarihi:

Kadın ve Toplum
Oluşturulma Tarihi: Aralık 17, 2007 22:54

İnsanlIĞIn var oluşu ister dini ve ister bilimsel yöntemlerle açıklansın mutlaka önünde, sonunda bir erkek ve kadına indirgenir. Bu iki kavram bazılarına göre ateş ile baruttur, bazılarına göre gece ve gündüz, bazılarına göre de Yin ve Yang gibi birbirini tamamlar. Hakikaten de an gelir siyah ve beyaz kadar zıtlaşırız, an gelir bir kadın için dünyayı yakarız. Yani yanında kadın olunca erkekler hep uçlarda yaşar. İlkel çağda mağarasına ve erkeğin insafına terk edilen kadın modern çağda da halen hak ettiği konumu elde edememiştir. Modern yaşamın fizik güce gereksinim duymayan her alanında erkek ile dişe diş mücadele edip, üretime katılan kadın bu gün pek çok pozisyon elde etmiş, ama hálá kendini erkek dünyasının en güzel süsü konumundan kurtaramamıştır. ATATÜRK OLMASAYDIPek çok ülkede kadın yasalar önünde bile eşit değildir. Eğer Mustafa Kemal Atatürk ve ona inanan Anadolu insanı, Kurtuluş savaşındaki onur mücadelesini vermemiş olsaydı, bu gün Türkiye’de kadınların imzasıyla başarılmış yüzlerce, binlerce proje hayata geçmemiş, kadını erkeğin kapaması olarak evlere kapatılmış, karatma uygulanmış geceler kadar yalnız ve cahil olacaktı. "Bir erkeği eğitirseniz onu kurtarırsınız, bir kadını eğitirseniz geleceği kurtarırsınız" diyen atalarımız boşuna mı konuşmuş? Bu gün kadın pek çok sivil toplum örgütünde, kamu veya özel teşebbüste üretime ve sosyal hayata katkı sağlamaktadır. Bazen, biz erkekler maço yönlerimizi tatmin etmekte zorlandığımız için eşitlikte kendimizi biraz daha eşit gördüğümüz için kadınların üye olamadıkları fanuslar altına kaçmayı severiz. Burada da konu bazen kadınlara gelir. Eşimizi, kızımızı, bekarlar sevdikleri kadını yere göğe koyamaz, bazen de kadınlardan kaynaklanan üzüntülerimizi paylaşırız.ERKEKLER UTANGAÇTIRBiz erkekler aslında sanıldığından daha utangacız, bu nedenle kadınlarla birlikteyken yazılı olmayan toplum kuralların baskısıyla rahat olamıyoruz. "Erkekler yasaları, kadınlar davranışları şekillendirir" diyen De Segur de bunu kast etmiş sanıyorum. Çünkü bir toplumda kadın varsa en kabadayımız bile daha nazik ve ölçülü olmaya çalışır. Bu nedenle bende kadınlar için "Toplumun yaşamının yazılı olmayan kurallarıdırlar" demek istiyorum.Kadınlar bizim dünyamızda bazen o kadar yalnız kalırlar ki, kendilerini güçsüz ve unutulmuş hissederler. Bizlerde onlara Dünya Kadınlar Günü, Sevgililer Günü, Anneler Günü gibi özel anlar yaratmaya çalışır, en azından yılda yüzde 1 gününü onları ne kadar sevdiğimizi ve unutmadığımızı göstermeye adarız. Ama, bence oların gözü geri kalan yüzde 99 günde, burada da "Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük iyilik onların annelerini sevmektir" diyen T. HESBURGH teslim bayrağını çekmiş. ANNEMİZ, EŞİMİZ VE KIZLARBilmem bana katılır mısınız ama bence her erkeğin en az bir kadın idolü vardır. Annelerimiz. Bazen yeterince şanslıysak iki, (eşimiz), bazen çok şanslıysak üç veya daha çok idol (kızlarımız) yaşamımızın vazgeçilmezi olur. Bu kişilerin gerçek sevgisini öyle güçlüdür ki en fırtınalı günlerimizde bize liman olurlar, oğlum, canım, babacığım dediklerinde kefenle sarılı olsak belki yaşama dönecek gücü buluruz. Ben bu şanslı insanlardan biriyim. Olağanüstü bir anne tarafından sevgiyle, ideal bir eş ve candan bir kızım var. Şimdi burada çok sevdiğimiz oğlumuzu yazmazsam evin şu andaki patronunu kırmış olurum. Allah karısını seven her kese benim ki gibi bir de kayın valide nasip etsin. Sadece yukarıdaki örneklerden dolayı kadına yönelik toplumsal şiddette bir türlü anlam veremiyorum. Annesini seven bir insan çocuklarının annesine, kızının üstüne titreyen, ona en mükemmel erkeği bile layık göremeyen bir baba eşine nasıl kötü davranabilir? Bence akıl hastalığı burada başlıyor olsa gerek. SOROPTİMİST DERNEĞİBir bilge "Bütün dünyada bir tek güzel çocuk vardır. Bütün annelerde ona sahiptir" derken nasıl da özetlemiş durumu. Toplumdaki başarılı iş kadınları 1921’de abd’de çalışan ve iş kadınlarına yönelik olarak kurdukları soroptimist derneği çatısı altında 120 ülkede, 95 binin üzerinde üye ile kadın ve kızlara yönelik iyilik projelerine imza atmaktadırlar. "Kadınlar için iyilik" anlamına gelen Soroptimist’ler Türkiye’de 1948’de yılında faaliyet göstermeye başlamışlar, bu gün 1098 üyeye ulaşmışlardır. Bu laik, çağdaş ve başarılı kadınların sayısının artmasını, Atatürk Türkiye’sinde demokratik haklarına Fransa, İsviçre, Japonya kadınlarından önce kavuşan Türk Kadının bu noktadan geri dönüşe baş kaldırmasını umut ediyorum. Son sözde B. Rollin’e kulak verelim:"Eğer hataların kökünü kurutmak isterseniz, analardan oluşan bir ordu kurmanız gerekir."
Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!