Güncelleme Tarihi:
Ferda Eser’in tezinde ele aldığı “Uzlaşmada İzmir modeli” binlerce yıldır onlarca medeniyete, çeşitli din, dil, ırk ve etnik kimliklerden milyonlarca insana ev sahipliği yapan İzmir’in, “hoşgörünün ve kardeşliğin şehri” olduğunu bir kez daha kanıtladı.
İzmir “Uzlaşma”da Türkiye’ye örnek oldu
Türkiye'de 2006 yılından bu yana uygulanmaya başlanan Uzlaşma Kanunu, adalette uzlaşma ve barış yolunu açtı. İzmir’de esen barış rüzgarı, Türkiye'ye örnek oldu, geçen yıl ülke genelindeki tüm uzlaşmaların yüzde 62’si, İzmir’de gerçekleşti. Geçen yıl adliyelik olan 2 bin 530 dosya, son 3 yılda ise 9 bin 471 dosyada, taraflar, sonuçlanması yıllar alacak davalar yerine, tarafları aynı masa etrafında buluşturup uzlaştıran formül sayesinde, mahkeme kapısından “barışarak” döndü. Uzlaşma dosyalarının sonuçlarına çarpıcı örnekler de yansıdı. Şikayetçi olanlardan kimisi karşısındakini affetmek için bir hayır kurumuna bağış yapmasını, kimisi mavi kapak toplayıp engellilere tekerlekli sandalye almasını, kimisi de balkonuna pankart asıp mahalleliden özür dilemesini istedi.
Yaşar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisans yapan Ferda Eser, trafikte kavga eden iki şoförün önce davacı olup sonra Uzlaşma Kanunu’ndan yararlanıp birbirlerine çay ısmarlayıp özür dileyerek barıştıklarını gazetede görünce, bitirme tezini “Uzlaşma Kanunu’nda İzmir Modeli”nde yapmaya karar verdi. Eser, bir yıl boyunca, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Dr. Uğurcan Sevinç Kızıloğlu, cumhuriyet savcıları Nazan Pekcan, Sinan Erdem ve Turan Güzeloğlu’nun başlarında olduğu 34 kişilik uzlaştırma ekibinin çalışmalarını takip etti. Ferda Eser, “Çalışmaya başladığımda İzmir’in Türkiye’ye örnek gösterildiğini, ülkedeki tüm uzlaşmaların yüzde 62’sinin kentimizde yapıldığını öğrendim. Bu oran, İzmir’in, tarih boyunca hoşgörünün ve barışın kenti olarak bilinmesinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlamamızı sağladı” dedi.
SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
Uzlaşma Kanunu’ndan çoğu kişinin haberdar olmadığını kaydeden Ferda Eser, sistemi, “İzmir’de olayın serinlenmesi beklenmeden daha kollukta kesinlikle uzlaşma önerilmiyor. Uzlaşma kapsamındaki dosyalar geldiğinde cumhuriyet savcıları, taraflara SMS yoluyla çağrıda bulunup adliyeye davet ederek her cuma günü yaptıkları toplantıda uzlaşmanın ne demek olduğunu ve sonuçlarını ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Taraflara uzlaşma isteyip istemedikleri soruluyor. Her iki taraf da uzlaşmak istediğini bildirirse bir uzlaştırmacı görevlendiriliyor. Uzlaşmada taraflar uzlaştırmacı önünde anlaşarak kendileri hakkındaki kararı yine kendileri veriyor. Ortaklaşa kararlaştırılan şeyin yapılmasıyla uzlaşma süreci tamamlanıyor ve dava açılmıyor” diyerek açıkladı.
ANINDA ADALET SAĞLANIYOR, ADLİYE KORİDORLARINDA YILLARCA BEKLENMİYOR
Genelde vatandaşın uzlaşmanın ne işe yaradığı konusunda fazla bilgiye sahip olmadığını, uzlaşmanın bir hak kaybı gibi algılandığını kaydeden Eser, “Aksine mağduriyetin yıllar süren davalar sonunda değil makul ve istenebilir şartlarda hemen tesis edildiğini gördük. Uzlaşma daha önce karakollarda sağlanmaya çalışılıyordu, ancak olayın sıcaklığıyla insanlar birbirlerini affetmekten uzaktı. Başsavcı Vekili Kızıloğlu, ‘Daha mağdurun yanağındaki tokadın kızarıklığı geçmeden uzlaşma teklif edilmemeli’ sözleriyle bu durumu özetliyor. Olayın serinlemesi denilen yöntem esas alınarak insanların daha makul düşündüklerini anda savcılar tarafından uzlaşma onlara anlatılıyor” diye konuştu.
3 YILDA 9 BİN 471 DOSYADA UZLAŞMA SAĞLANDI
Yasanın yeni çıktığı yıllarda uzlaşma sayılarının çok az olduğunu belirten Eser, 2007 yılında yeni kurulan birimdeki savcılara yalnızca 3 dosya geldiğini ve hepsinin uzlaşmayla sonuçlandığını, 2008’de ise bu rakamın 44’e çıktığını belirterek, “Geçen yıl uzlaşma savcılarına 2 bin 801 dosya geldi, bunlardan 2 bin 530’u uzlaşmayla sonuçlandı. Yalnızca 271’inde dava açıldı. Ortaya yüzde 91’lik bir başarı çıkıyor. Son 3 yılda ise toplam 9 bin 471 dosyada, taraflar, sonuçlanması yıllar alacak davalar yerine, kişileri aynı masa etrafında buluşturup uzlaştıran formül sayesinde, mahkeme kapısından barışarak döndü. Her dosyada en az 2 kişi olduğunu düşünürsek 20 bin kişinin, bu modelle barış içinde yaşaması ve adliye koridorlarında yıllar süren davalar peşinde koşmaması sağlandı. Adaletin sadece cezalandırıcı değil, aynı zamanda insanları barıştırıcı, kaynaştırıcı özelliği ön plana çıkmış oldu. Aynı zamanda uzlaşmakla karşınızdaki insanın affetmiyor, aksine ona verilmesi gereken cezaya bir nevi siz karar vermiş oluyorsunuz. Karşı taraf da sizin uygun gördüğünüz cezayı kabul ederse, dava kalkmış oluyor” dedi.
ONUR KIRICI CEZA VERİLEMİYOR, TÜM MASRAFLARI DEVLET ÖDÜYOR
Tarafların uzlaşması halinde tüm masrafın devlet tarafından ödendiğini vurgulayan Eser, “Çok ilginç örneklerle karşılaştık. Ancak tek koşul karşıdaki insanın onurunu, şerefini zedeleyecek bir istek olmaması. Örneğin, ‘benim ayağımı öpsün, eşek gibi anırsın’ diyemezsiniz. Ancak zararınızın tazmini ya da toplum yararına bir etkinlikte bulunmasını isteyebilirsiniz. Üstelik uzlaşmanız halinde tek kuruş dahi ödemiyorsunuz. Uzlaşma şartı yerine getirilmezse dava açılıyor ve yargılama sonucunda suçlu bulunan kişi tüm masrafları ödüyor” şeklinde konuştu.
DEKAN ERDEM: “SUÇ TEKRARI HALİNDE YASADAN YENİDEN FAYDALANILAMAMALI”
Eser’in tez danışmanlığını yapan Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ruhan Erdem ise “Uzlaşma müessesinin, toplumsal barış için çok önemli bir mekanizma olduğunu, adliyelerin iş yükünü önemli ölçüde azalttığı gibi vatandaşların vicdanlarında adaleti tesis etmiş olduğunu da vurgulamak istedik. Bu müessese sayesinde, mağduriyetinin giderilmesi sağlanıyor. Tabii ki uygulamada bazı aksaklıklar olabilir, bunlar için de çözüm önerilerimizi sunduk. Baroların işin içine dahil edilmesi, uzlaşmaya konu suçların tekrarı halinde yeniden bu yasadan faydalanamamaları, çocuklara karşı işlenen suçlarda kanunun uygulanmaması, savcılıkların kurumsallaşması gibi gereklilikleri de sonuç bölümünde anlatılıyor” diye konuştu.
İLGİNÇ ÖRNEKLER
Uzlaşma dosyalarının sonuçlarına çarpıcı örnekler de yansıdı. İşte o örneklerden bazıları:
Mahalleliden pankartla özür
- Komşularıyla kavga edip hakaret ettikleri ileri sürülen aile, uzlaşma kapsamında komşularıyla anlaşarak balkonlarına “Mahallemize yaşattığımız sıkıntıdan dolayı özür dileriz” pankartı astı ve haklarında dava açılmadı.
Kitap okuma
- Arkadaşını yaralayan A.K, M.D’nin uzlaşma şartı olarak öne sürdüğü Görme Engelliler Okulu’nda bir gün kitap okudu ve belgeyi uzlaştırmacıya teslim edince dava düştü.
Dershane ücreti
- Trafik kazasında bacağı kırılan lise son sınıf öğrencisi, kendisine otomobiliyle çarpan kişiyle uzlaştı. Gencin dershane ücretini şüpheli ödedi. Uzlaşma gerçekleşti.
Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağış
- Trafik kavgasında kendisini yaralayan C.K.Ö. ve D.K.Ç’den şikayetçi olan S.Ö, uzlaşmak için şüphelilerin Çocuk Esirgeme Kurumu’na bin TL bağışta bulunmasını istedi. Bağış yapılınca uzlaşma gerçekleşti.
Huzurevine pide ayran
- Trafik kazasında yaralanan bir kişi, kendisine çarpan pide ustasıyla anlaştı. Pideci, bir huzur evine öğle yemeğinde 100 pide ve ayran dağıtınca uzlaşma sağlandı.
Mavi kapak topladı
- A.S, motosikletle kendisine çarpıp bacağını kıran M.E’yi, engelliler için bin adet mavi kapak toplarsa affedeceğini söyledi. M.E, 8 bin adet kapak topladı. M.E’ye kampanya yürütücüsü kurum tarafından teşekkür belgesi verildi, bu kapaklarla onlarca engelli için tekerlekli sandalye alındı ve dava kapandı.
Çay ısmarlatıp özür diletti
- Belediye otobüsü şoförü E.A. ve taksi şoförü A.L. trafikte tartıştı. E.A, trafikte kendisine hakaret eden A.L. ile özür dilemesi ve çay ısmarlaması şartıyla uzlaştı.
HANGİ SUÇLAR UZLAŞMA KAPSAMINDA
- Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suçlar (cinsel saldırı suçları ve etkin pişmanlık hükümleri olan suçlar hariç)
- Kasten yaralama suçu, (üçüncü fıkrası hariç, TCK madde 86; madde 88)
- Taksirle yaralama (TCK madde 89),
- Konut dokunulmazlığının ihlali (TCK madde 116),
- Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (TCK madde 234),
- Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkrası hariç, TCK madde 239)