Prof. Dr. Yüksel Gürüz / Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2007 23:35
Bundan yaklaşık 50 yıl önce bazılarınız gibi ben de daha dünyada yok iken İzmir’in ilk üniversitesi olan Ege Üniversitesi öğrencilerine kucak açtı. Ardından İzmir’imizin düşman işgalinden kurtuluşu ile özdeşleştirdiğimden dolayı sempati ile baktığım Dokuz Eylül Üniversitesi doğdu. Bunu İzmir İleri teknoloji Enstitüsü izledi. Son yıllarda İzmir’in akademik hayatına katılan İzmir Ekonomi ve Yaşar üniversiteleri ile 5 güzide kurum çocuklarımıza çağdaş, Atatürkçü eğitimin son olanakları ile hizmet veriyor. Özel üniversitelerimiz açılmadan aileler İstanbul ve Ankara’ya taşınmaktan bir hal oluyor, her bayram, tatil sürecinde yolculuk riski nedeniyle yürekler ağza geliyor, en sevdiğimiz varlığımız çocuklarımızdan ayrı kalıyor, hastalıklarında, sınav dönemlerinde onları rahatlatamıyorduk. Ayrıca şehir dışında öğrenci olmanın aile ekonomisinde yükü de cabası. Kurdukları vakıflar ile bizler yukarıda saydığım risklerden kurtaran İTO ve Sayın Selçuk Yaşar’a bir İzmirli olarak şükranlarımı sunmak isterim.
DEVLET ÜNİVERSİTELERİBu gün asıl değinmek istediğim konu devlet üniversiteleri. En az 2 yıllık maddi, manevi bir eziyet sonucu kazanılabilen bu üniversitelerimiz devletin ayırdığı kaynakların yetersizliğinden yatırımlar, yeni teknolojinin takibi açısından sıkıntı çekiyor. Ne yazık ki, İzmir dışındaki kentlerde üniversiteler o şehrin ileri gelenlerin prestij sahsı olmuş. Bu hafta bir kongre için Kayseri’deydim. Her binası bir hayırseverin adını taşıyor. Çok takdir ettim, ama birazda kıskandım. Türkiye’nin en iyi 5-6 üniversitesinden olan İzmir Üniversiteleri neden İzmirli hayırseverlerin bu büyüklükte ali cenaplıklarına mahzar olamıyor? Hata, biz üniversite mensuplarında mı, yoksa hayırsever olabilecek kişilerde mi? Bence hatanın birazı onlarda, çoğunluğu bizde. Okul için, camii için evini, arsasını, parasını bağışlayan onlarca kişiyi gazetelerde görüyoruz ama bu hayırseverleri nasıl oluyor da üniversitelerimize davet edemiyoruz şaşıyorum.
ÜNİVERSİTE PLANLAMASIBence, marka değerimizi öne çıkaracak, şehirle bütünleşecek projelere ihtiyacımız var. Gıda, ziraat, tekstil fakültelerimiz özgün markalı ürünlerinin sayısını arttırıp, AVM’lerde İzmirli ile buluşmalı. Mühendislik, Hukuk fakültelerimiz şehircilik, sanayi ve ilgili alanlarda eğitim, danışmanlık hizmetlerini yaygınlaştırmalı, liselere eksik branşlarda öğretim elemanı desteği vermeli, okulların sporcularına üniversite olanaklarından yararlanma fırsatı sunulmalı, sağlıkta hizmeti ayağa götürecek projeleri hayatı geçirmeli. Dokuz Eylül bu tip bir hizmeti konağın batısı, Ege üniversitesi ise doğusu için plan yapmalı. İzmir’in son 10 yılda emekli kişilerin tercih ettiği bir yerleşim yeri olması sebebiyle orta yaşın üzerindeki bir nüfusa göre planlarımızı yapmalı, fakültelerimizde Geriatri bilim dalı ve poliklinikleri ile onlara verilecek hizmeti kolaylaştıracak fiziki yapıları oluşturmalıyız.
ÇAĞIMIZIN HASTALIKLARIObesite çağımızın en önemli sorunlarından biri, bu alanda da İzmir’in değer gören diyetisyenlerine, endokrinologlarına, spor hekimlerine sahip olan, spor yüksek okulu, yüzme havuzu ve olimpik pist, hastane oteli gibi çok iyi fiziki şartlara barındıran Ege üniversitesi piyasada isim yapmış kişilerden çok daha iyisini yapabilir. Dermatoloji, Plastik ve Rekonstrüktif cerrahi ana bilim dalları üniversite bünyesinde güzellik enstitüleri kurup, bilimsel yöntemlerle halkımıza yardımcı olabilir. Evet, hangimizin sağlık sorunu olsa önce Üniversite hastanelerinden medet umuyoruz. Hükümet politikalarındaki değişimle kuruluş amacı ikinci plana itilen Üniversite hastaneleri devlet hastanesi düzeyinde hizmet vermeye zorlanıyor. Ne 50 yıllık anlayışımız, ne de fiziki yapımız böyle bir hizmeti alıştığımız ve taviz vermeyeceğimiz sağlık standardında vermeye uygun değil.
SAĞLIKTA DEVRİMAraştırma, sık rastlanılmayan hastalıklara şifa dağıtma yeri olan Tıp Fakültesi hastaneleri bu dayatmaya kaliteden ödün vermeden uyum sağlamak zorunda. Sağlıkta devrim projesinin mimarları kalitenin önemini bilemeyebilir ama hasta yaşamı için namusumuz üzerine and içmiş hekimler olarak onlara güler yüzlü, çağdaş, her vatandaşımızın hak ettiği sağlık hizmetini vermek zorundayız. Bu amaçla Dahiliye anabilim dalımız büyük bir atılıma girdi. Bir arkadaşım benim ricam üzerine hiç ücret almadan projeyi yapıp hediye etti, şimdi bu güzellikleri sizlere kazandırmak için uğraş veren Üniversite yönetimine katkı verecek, ismini ölümsüzleştirecek, her yıl binlerce kişinin hayır duasını alacak gönlü zenginlere ihtiyaç duyuyoruz. Cömert katkılarınız aslında, belki sizi, eşinizi, çocuğunuzu ve bir sevdiğinizi hayata bağlayacak. Biz hekimlere ise size güzel bir ortamda hizmet etmenin onuru kalacak.