İçimizdeki kalabalığın ölümü

Güncelleme Tarihi:

İçimizdeki kalabalığın ölümü
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 2000 00:00

Haberin Devamı

KABİL, Habil'i öldürdüğü gün, yalnız öz kardeşini değil, içimizdeki kalabalığı da yok etti. Ve biz Kabil'in Habil'i öldürdüğü gündenberi de ruhumuzu cendere gibi sıkan bir yalnızlığın, bir boşluğun içindeyiz sanki. Zaman zaman büyük kalabalıklarda bile, kendimizi hep tek başına hissetmemiz bundan sanırım. Şairinden, bestecisine; ressamından, yazarına tüm sanatçıların en çok etkilendiği de bu duygu olmuştur. İşte bunlardan birinin Sami Oral Çağlar'ın kitabı elimde: Bir Yalnızlık Seremonisi. Kitap genç bir şairin ağırlıkla yalnızlığını dile getiren şiirlerini topladığı yapıtı. Çağlar, gündüzün kalabalığından kurtulup, gece yalnızlığın kalesi evine sığındığında duygularının doruğuna varıyor:

Gecenin gözleri vardı;

Gül kokulu sabahlara bakan...

Süzülürdü gözyaşları gecenin, düşerdi;

Birbirinin koluna sarılmadan...

Ben vardı, gözlerinde gecenin

Kırık gönül sancılarında uyumaya çalışan...

Ben vardı, gözlerinden seni damlatan;

Sen vardı karanlığında gecenin,

GÖZYAŞLARI BOŞLUĞA DOLDURAN

Bizi yalnızlığa iten tek neden sevgisizliktir sanatçıya göre. ‘‘Unutmayın ki’’ diyor. ‘‘Sevgiye inanmayan insanlar yüzünden, sevginin önemsizleştiği bir dünyada kendimizi yalnızlığa itiyoruz’’. Yalnızlık ölüm gibi birşeydir Ona göre. Artık gece olup da eve kapandığında, ondan herkes gibi korkar, ama çaresi de yoktur:

Gün gelir ölüm çalar kapıyı sessizce;

Hissedersiniz geldiğini, açmak istemezsiniz,

Ama bilirsiniz gireceğini içeri...

....Hatırlanacak çok az şey vardır o an,

Yaşanacaksa çok şey

Ama ölüm girmiştir bir kere içinize

İSTESENİZ DE, İSTEMESENİZ DE...

Çağlar, biçimde de bazı yenilikler denemiş. Bunlardan biri şiirlerin adı yok. Son size sanki şiirin adıymış gibi, ama bir önceki dizeyle bağlantılı. İlginç bir deneme. Bana göre Çağlar izlenmesi ve okunması gereken bir şair.

İlk gençlik öyküleri yarışması

BU arada, Egeli sanatçılara bir haberimiz var. Özgür Eğitim Yayınları'nın Mevlüt Kaplan adına sürdürdüğü ‘‘Ödüllü Çocuk Kitapları Yarışması’’ 2000 yılı için İlk Gençlik Öyküleri dalında gerçekleştirilecek. Seçici kurul üyeleri ve yakınlarının dışında, amatör-profesyonel tüm yazarlara açık olan yarışma için, konu seçimi serbest. Birinciye 100, ikinciye 50, üçüncüye 25 milyon lira ödül verilecek olan yarışmanın seçici kurulunu ünlü edebiyatçılarımız oluşturuyor: Talip Apaydın, Tarık Dursun K., Sami Karaören, M. Yaşar Bilen, Mevlüt Kaplan. (Yarışma koşulları ile ilgili olarak daha fazla bilgi almak isteyenler (0.232) 484 10 39 numaralı telefona başvurabilirler) T.K.

HAFTANIN ŞİİRİ

ABİ

ben bir çocuğum

evler yerle bir

deprem ne demek abi

ben bir şoförüm

köprüde kaldı teybim

dinler misin abi

sen sarhoş, ben sarhoş

içen kafayı buldu da

yer küre'ye ne oldu abi

babamın kolu balkonda asılı

annemi yenice kireçledik

karanlığın penceresi var mı abi

benim abim yoktu zaten

abi ne demek bilmem ki

benim abim olsana abi

ben kırılgan kolon

sen bükülen demir

beni unut abi

Mehmet GENÇ

KÜÇÜK KIZ

çocuktuk birlikte büyüdük küçük kız

gençtik kaynardı kanımız

al kanatlı atların yelesinde

yıldızları koşuştururduk hep birlikte

söyle şimdi nerdesin, özledim kırdılar mı

küstün mü sokakların yalnızlığına

kırlangıçlar gibi göç mü ettin bu yerden

hüznünü gölgeme gizliyorum küçük kız

saçların siper gecede

sen ki yarınları koparıp gökyüzünden

gülümseyişinde bize armağan eden

değil miydin

nasıl da sarmıştın

dünyanın puşt bir köşesinde

askılarda incelmiş kollarında

kucağında yaralanmış bir hayatı

tüketme bir dem bile

bırakıp kara gözlerini ıslak kaldırımlara

söyle küçük kız, nereye gidiyorsun, nereye

ünal ERSÖZLÜ

SEN

Sen benim güneşim yıldızımsın

Karanlık gecelerimin mehtabısın

Öyle kalbime girdin ki

İçtiğim su, soluduğum havasın

Çöllerde susuz kalmış bana

Sen akan bir nehir gibisin

Zevkine hiç doyamadığım

Aşkımın anlatılmaz bir sihirisin

Sen olmazsan ben hiç yokum bunu bil

Senin için akıttığım gözyaşlarımı sil

Aç artık kollarını geleyim

Hasretin beni öldürecek bunu bil

Mehmet BORA

SEN UZAK DURMA

Seni büyük bilip, seni sayana

Baş tacı edip, başa koyana

Anne, baba, kardeş ve akrabalara

Allah'ın kuluna, sen uzak durma

Sırrını verdiğin can sırdaşına

kapı eşik yakın olan komşuna

Merhaba ettiğin arkadaşına

Kusurları için, sen uzak durma

Eğer yargılarsan kendi kendini

Güzel seçmelisin evin semtini

Keserken kuzeyin, soğuk yelini

Meltem estirmekten,sen uzak durma

En büyük mahkeme senin vicdanın

Doğrulyuk uğruna akmalı kanın

Şöyle bir köşede, garip duranın

Hatırını hoş et,sen uzak durma

Kader seni çıkarmışsa yükseğe

Değer vermelisin, kadın erkeğe

Düşeceğin olur, bir gün hendeğe

Yardım almak için,sen uzak durma

Kırışsa da yüzün, aklansa saçın

Çok hızlı bir andır, kısa vurkaçın

Akıl etrafında dönsün topaçın

çiçek iyilikten,sen uzak durma

Mustafa ÖZÇİÇEK

BELKİ BİR TANGO

Bekle beni bir devrik cümlenin sonunda

nokta koyup

Salla değneğini

dönüştür beni düşe.

Sabahın en erken saatinde bekle.

Akşamdan bekle sabahı

Sabahı tükettir akşama.

Hoh'layıp yüreğinin camına

adımı yaz

Unut sonra.

Özlesin harfler anlamını.

Sen takıl zamana

unutuşlarla danset,

danset bir damla benle

hayatın avlusunda.

Banu KOCABIYIK

(Atadost Şiir Yarışması İzmir İzmir teşvik ödülü)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!