Haziranda genç olmak

Güncelleme Tarihi:

Haziranda genç olmak
Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 2000 00:00

Haberin Devamı

SEVGİLİ öğrenciler, sonunda okulları kapattınız, sınavı bitirdiniz. Umarım çoğunuz sorunsuz bir tatili hak etmişsinizdir. Özellikle yaşamının bundan sonraki bölümünün bir kesitini üniversiteli olmak için çabalayanlar, zorlu bir yılı geride bıraktı. Biraz stresli, biraz endişeli, çokça umutlu. Herkesin başaramayacağı, 5'te dördünüzün üzüleceği bir sistem, sizi bir hayli hırpaladı. Söke'den yazan kardeşimiz Çağrı'nın dediği gibi ‘‘Üniversite ile yattınız, üniversite ile kalktınız’’. Yaşamın başka renkleri, keyifleri olduğunu bir süredir unuttunuz. Bunun biz de farkındayız. Karşı komşumuz Ediz'i ne zamandır görmemişim ki, sakalları çıkmış, bıyıkları terlemiş. Çünkü Ediz de sizlerden biri. 2 yıldır, dersaneden kursa, okuldan derse derken yüzünü ancak bir iki gündür görebiliyorum. Son gördüğümde çocuktu, şimdi delikanlı olmuş. Neyse, dilerim Çağrı da, Ediz de başarmıştır niceleriniz gibi. Artık önünüzde uzun bir tatil var. Şimdi derin bir oh çekin, alnınızı hayatın penceresine dayayın ve önünüzü daha berrak görmeye çalışın. Bunun için de, ben diyorum ki, bu tatilde, okuyabildiğiniz kadar kitap okuyun. ‘‘Biraz dinleneyim ondan sonra’’ demeyin, hemen yarın başlayın. Çünkü en iyi dinlenmek, okumaktır biliyorsunuz. Şiir tadında tatiller dileğiyle...

İZMİR'DE şiir ve sanat için, kelimenin tam anlamıyla çırpınan bir grup var var:

SANAT İÇİN ÇIRPINMAK

Atadost yayıncılık. Daha önce burada bir iki kez değindim, Atadost'un Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Atakişi, İzmir İzmir adında bir sanat dergisi çıkarıyor, şiir yarışmaları düzenliyor. İzmir'de sanatı ve şiiri diri tutmak için çabalıyor. Hepimizin onun bu çabasına -sözde kalmadan- destek olmamız gerektiğine inanıyorum. Atadost Yayıncılık'ın son etkinliği de Ege çapında bir şiir yarışması oldu. Yarışmanın ciddiyetini çağırdıkları jüri üyelerinin kimliği kanıtlıyor sanıyorum:Refik Durbaş, Turgay Gönenç ve İzzet Göldeli.

BİR GÜZEL GÜLDESTE

BU yarışmada dereceye giren ve yayınlanmaya değer görülen şiirler de bir kitapta toplanmış:Şiir 99. Oldum bittim bu tür seçkileri severim. Neden derseniz? Bir şairin bir kitabını alırsınız. Kitaptaki tüm şiirleri beğenmeniz her zaman mümkün değildir. Çünkü bir şairin o kitapta yer alan bütün şiirlerinin güzel olması beklenemez. Oysa bu tür seçkilerde, hem genelde çok sayıda şairin en güzel şiirleri yer alır, hem de aynı şairin şiirlerini okumanın tekdüzeliğinden kurtuluruz.

ŞİİR 99 da 25 şairin en güzel yapıtlarının güldestesi. İçinde tanıdık isimler var: Mehmet Sadık Kırımlı, Aykut Poturoğlu, Miray Uluaydın, Hüseyin Evcil, Bilge Basut, Mehmet Akif Tutumlu, Yıldız İlhan ve diğerleri. Dört de çok genç şairi var aralarında, yaşları 18-19. Oldukça etkileyici dördü de: Banu Kocabıyık (Henüz 18 yaşında, böyle güzel şiirleri nasıl yazıyor), Dinçer Gökçe, Meltem Acar ve Caner Gürsoy. Diğerlerine haksızlık ediyorum, biliyorum. Ancak gençlerin başarısı beni çok sevindiriyor, mutlu ediyor ve tarifsiz bir keyif veriyor. Bunlardan ikisinin şiirini yanda okuyacaksınız, sanırım siz de beğeneceksiniz. T.K.

ŞİİR 99’DAN

TARİHSİZ KAVMİNİM

kuruyan bir ağacın, hüzünlü dalı olsam

su ve ateş çağında, soluklansa bedenim

su olsam

ateş olsam

yağmur olsam, ağaca su taşıyan

ırmak olsam, suyu çoğaltan

yansam

kavrulsam...

göğe savrulsa küllerim, ağacı yakan ateş olsam

tarihsiz kavmin olsam, sana ölümsüzlüğü taşıyan

organlarımı sana bağışlarım

çünkü kuruyan bir ağacın, ölümsüz ruhuyum ben

ruhsuz bir dalım ben, ağacın ölümünü okşayan

su ve ateş çağında arta kalan

kavminim ben,

tutsak düşen bedenini sarmalayan

Dinçer GÖKÇE

ÜÇ DENİZİN HİKAYESİ

dostlarımla,

kızıl nilüferler toplamaya gittik

denizden.

gözlerimi yumacak oldum

sonra

bir el dokundu

yanağıma.

açtım gözlerimi

ve

başladı gözlerim yağmaya

bir nilüfer uzattı deniz,

bir ben uzandım, aldım.

bir de ağladım.

dostlarım görmedi.

yanağımda bird el

yol aldım

üç deniz geçtim,

sonra üç deniz oldum ben,

bir okyanus ettim.

şimdi her yanında vücudumun

binlerce el hissediyorum.

yine de biri eksik,

biliyorum.

Banu KOCABIYIK

BiR USTADAN

RESiM

Kırmızı bir gül yaprağı gibi sarardı kenti

içindeki yetersizlik, bilmezdin sen

ey acemi, orada ve o zaman

hangi şarkıların söylendiğini

Şimdi bir sancı oldu duvardaki o tablo

cebimdeki sararmış fotoğraflar

avuçlarımızdan kayan yıllar

kendimiz uzaklaşıyoruz kendimizden

Bak gramafonların iğneleri kırıldı

taş plaklar da sustu ve ürperiyorum

uzakta yıkılmış kentlerde çocuklar ağlıyor

kırmızı tuğlalar arasında o minnacık çocuk

içimde sessiz ve acı bir çığlık

bitmek bilmiyor ve kanıyor hayatımız

her yanda yeni açmış çiçeklerin kırgınlığı

ve her yerde insanın insana yenilgisi neden

Ünal ERSÖZLÜ

SESLENiŞ

Yitik akşamlarımda aradım seni

Gözlerim gül kokan saçlarımda takılı

Bir sana inandı yüreğim, çaresiz

Uzanan ellerim dikenlerinde kanadı.

Acımasızdı bakışların gözlerimde

Yaprak yeşili umutlarımı sarartan

Hazanda açan bir güldün, gönlümce

Aşk tapınaklanı gönlüme açan.

Önceleri ellerinde sevip okşayan

Yüreğim küçük bir kuştu avuçlarında

Seni, sende yaşayan çırpınıp uçamayan

Oysa... Bendim aşk tapınaklarında

Seni dualayan, sana tapınan

Ünal İNANÇ

HAFTANIN ŞİİRİ

İZMİR'DEN İSTANBUL'A

Sessiz, solgun bir çığlık mıydı yüzün,

yoksa tanıdık hüzünler mi yerleşmişti derinlerine.

Kırık bir kalemle yazılmış hasretin sureti vardı gözlerinde

Zaman bir damla gözyaşının akışını gösteriyordu

Ben, kapına bırakılan bir valiz, hani ayrılık yollarından dönen,

ve içindeki yalnızlığı istasyonlarda tüketen,

Gözyaşlarını dindirme uğraşlarında

Sense, sersefil bir kelebek,

İstanbul semalarında, yalnız, ağlamaklı çırpınışlarda.

Eski resimlere bakıp ağlamanın, bir anlamı olmalı,

Gülüşünün gülüşümde bir iz bırakmasının da

Yürümenin hiçbirşeyi çözmediğini anlamalıyım.

Sensiz sarmalanan bomboş ve sisli sokaklarda

Yalan öyküler bırakmalıyım, yaralı, masum çocuklara

Yaraları yalanlardan büyük olmalı öykülerin bir anda

İşte tam o anda susmalıyız.

Konuştuklarımızın birazını da susmalıyız.

Biz, iki çağız ve herhalde böyle de anlaşırız.

Bütün şehrin ışıklarının söndüğü bir anda

İşte, tam o anda uçmalıyız.

Kapkara gökyüzüne kanatlanıp uçmalıyız.

Çıplak ayaklı kadınların sesleri yankılanmalı boşlukta

Ve bir yıldız kaymalı, yerinde duranların inadına.

Yeni bir hasretin ilk adımları atılmalı otogarlarda

Ve iki aşık daha, ağlayarak ayrılmalı

İzmir'den İstanbul'a uzanan bir yaz akşamında. Hüseyin ÖZER

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!