Hayatını atlara adadı

Güncelleme Tarihi:

Hayatını atlara adadı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 03, 2016 02:13

JOHANNA Picker, Avusturyalı ressam Kurt Kopta ve Brigitta Edler’in ortanca kızları. Ailesinin hikayesi filmlere konu olacak kadar ilginç Bundan 30 yıl önce Türkiye’de filizlenen bir öykü onlarınki!

Haberin Devamı

Ziyaretleri sırasında Türk kültürüne hayran kalan Kopta ve Edler, 1986’da Türkiye’den ev almaya karar verir. Çeşme, Kuşadası, Selçuk civarındaki tüm köyleri gezerler ancak karar veremezler. Bir gün Selçuk yakınlarında atların dağ yoluna doğru gittiğini görürler. Dayanamayıp takip ederler. Uzun dağ yolu onları 10 haneli Sultaniye’ye çıkarır.

Hayatını atlara adadı

Brigitta Edler, köyü ve köy halkını görüp biraz da zaman geçirince, “İşte yaşamak istediğim yer burası” der. 2 yıl içinde köyün girişine evlerini yaparlar. Ressam Kurt ve seramik sanatçısı Brigitta’nın 11 çocuğu vardır. 12’nci çocukları İsmail, Türkiye’de doğar. Aile artık yılın büyük kısmını Sultaniye’de geçiriyor. Türk kültürünü benimsedikleri ve kaybolmasından korktukları için geleneklere bir Türk’ten de öte bağlı yaşıyorlar. Ailenin 12 çocuğundan 6’sı atçılıkla uğraşıyor.

Haberin Devamı

Hayatını atlara adadı


Ortanca kızları Johanna ise hala o gün Türkiye’ye yerleşecekleri yolu adeta kendilerine tarif eden atların peşinde. O doğduğu andan itibaren atlarla büyümüş. Onlarla arasında özel bir bağ var. Sultanköy’e yerleştikten sonra da peşini takip ettikleri o atları yetiştirip soylarını devam ettirmiş. Hayat arkadaşı Yavuz Aşıcı ile yolu at çiftliğinde kesişmiş. Şimdi kızları Allegra da at üstünde büyüyor. Johanna eğersiz ve gemsiz erkek bir ata rahatça biniyor, onların kulağına sevgisini fısıldıyor. Ama o bu bağı, bu iletişimi herkes yaşasın istiyor. Türk atlarını, buradaki imkanları dünya tanısın istiyor.

Hayatını atlara adadı


ONLARLA BÜYÜDÜM
Johanna hikayesini şöyle anlatıyor: “1982’de, 1 ay erken doğduğum için zatürreye yakalanıp doktorlar tarafından ‘yarı engelli olabilir bu çocuk’ diye mühürlendim. Herkesin tüm endişelerine rağmen hastaneden 6 haftalık çıkınca babam beni Türkiye’ye getirmek istediğini söylemiş anneme. İstanbul’un önemli bir türbesi varmış, bahçesinde leylekler... Benim Türkiye’ye olan sevgim orada başlamıştı sanırım. Hayvanlara ve özellikle atlara olan sevgim ise sonsuz. Babaannemin büyük annesi Moğol tarafından gelme. Bu yüzden ‘Hiç şaşırmıyorum bu kızın at sevgisine diye söylerdi’ babam. Kokuları adrenalin salar ve seslerini duyunca heyecanlanırım. Bunu ‘aşk’ diye tahmin ediyorum.. Atlarla büyüdüm, onlarla uyudum, üzüldüğüm zaman ilk yolum ahırdı. Kalabalık bir aile olduğumuz için onların bakımı zaman zaman ağır gelirdi ve iki ablamla tüm paramızı arpa ve samana harcardık. Nalbantımız bir aile dostu olarak bizi yanında götürürdü. Şu anda üç erkek kardeşim nalbant ve ‘Johanna da bizi Türkiye’de temsil ediyor’ diye gurur duyarlar. Aklım her zaman Türkiye’de kalmıştı ve buraya sonunda yerleşmemin sebebi de atlar oldu. Selçuk tarafında konaklamak için uygun bir yer ararken o köyün girişinde kaldık minibüste ve sabah güzel atlar geçince babam meraklanıp takip etti. Bu atlar şu anki atlarımın ataları. 4 yaşındaydım o zaman ve Türkiye ikinci memleketim olmuştu. Benim için atlarla ilgili olan her şey ilginçtir. Hayatımı atlara adadım diyebiliriz.”

Haberin Devamı

Hayatını atlara adadı

ADINI ARTIK DUYMAYAN KALMADI

Johanna’nın şimdilerde at eğitimleri ve özel bağı ile dünyada da ses getiriyor. Atçılığın turizmden öteye geçtiği İspanya’da ünlü eğitmenlerden, çiftliklerden davetler alıyor. Ancak Johanna Türkiye’de, özellikle de Selçuk ve Kuşadası civarında atçılığı daha da geliştirilmesinin mümkün olduğunu anlatıyor: “Burada sanki bir dağın arkasında kaldım. Türkiye’deki atların güzelliğini tüm dünya duysun istiyorum. Burada yaptıklarımızdan herkesin haberi olmalı. Bizim yetiştirdiğimiz rahvan atları Selçuk bölgesinde. Yunanistan bu atları koruma altına aldı. Neden Selçuk, Sultaniye atları dünyada duyulmasın? Üstelik; liderlik, hiperaktivite, dikkat eksikliği, otizm gibi konularda atların inanılmaz iyileştirici gücü biliniyor. Dünyada atçılık turizmin de ötesinde. Bizde neden öyle olmasın? Şimdi Okaliptus Horse Rache ve At Çiftliği’nde eğitimlerimiz ve turlarımız sürüyor. Atlarımızı sürü halinde besleyip onlara ihtiyacı olan ortamı sunmak en büyük borcumuz ve özellikle ağırlık verdiğimiz bir konu. Ancak bu şekilde sağlıklı ve verimli bir çalışma mümkün.”

Haberin Devamı

Hayatını atlara adadı

EŞİMİ DE ATLAR SAYESİNDE BULDUM

Hayat arkadaşını da yine at sevgisinin getirdiği tesadüfle bulduğunu anlatan Johanna, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu sevgiyi benimle paylaşan insanın burnumun dibinde olduğunu ve ortak bir hayalimizin olduğunu fark ettim. Evet, başkası için belki basit ve anlamsız ama biz onlara yıllarımızı verdik ve mutlu olduk. ‘Atlar ruhumuzun aynasıdır’ diye eski bir atasözü vardır bizde. Atlar 100 yılardır yükümüzü, faytonlarımızı çeken, çiftimizi süren, hatta bize savaşlar kazandıran hayvanlardır. Teknoloji ilerledikçe o açıdan onlara ihtiyacımız kalmadı sayılır. Peki neden onlar hala bu kadar önemli biz insanlar için? Çünkü atların insana çok farklı bir etkileri daha var. Vazgeçemediğimiz güçleri ve güzelliğiyle bizi her zaman bağlarlar. Onlar bize hislerini net olarak ifade eder, yargılamaz, güvenir ve koşulsuz sever. Aslında onlara her zamandan çok ihtiyacımız var ama farkında değiliz.”

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!