Havası mı suyu mu bilmem ama izmirde herkes çok hoş

Güncelleme Tarihi:

Havası mı suyu mu bilmem ama izmirde herkes çok hoş
Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2007 00:00

Türkiye’de moda deyince akla gelen en önemli isimlerden biri Cengiz Abazoğlu. Belki de, onu hep gösterişli tuvaletlerle özdeşleştirdiğimden, karşılaştığım sıcak, samimi ve sevecen genç adam beni çok şaşırttı. Tanıyınca anladım ki bu zarif, kibar ve elegan ruh işte o kıyafetlerde hayat buluyor.

Æ İzmir’e genç tasarımcılar için gelmiştiniz. İzlerken neler hissettiniz?

Æ Önlerinde çok taşlı, patika bir yol olduğunu düşündüm. Çok hevesleri kırılacak, sıkılacaklar. Ama inanmak, yılmamak, çok çalışmak, çok önemli.

Æ Sizin de hevesiniz çok kırıldı mı?

Æ Aslında hayır. 19 yıl önce Haute Couture’a başlayıp salonumu açtığımda müşteri sıkıntısı, ya da gelecekle ilgili düşüncem olmadı. Çünkü ailem tekstilciydi, en kötüsü onların yanında devam ederim gibi lüksüm vardı. İlk koleksiyonumdan sonra dost çevrem, annemin arkadaşları, müşteri portföyümü oluşturdu. Fakat hiçbiri hatır için gelmedi. Hepsiyle hala çalışıyoruz. Gelinliğini diktiğim hanımların çocuklarının özel geceleri için de kıyafet dikmek beni çok mutlu ediyor.

BABAMIN HAYALİ ONUN İŞİNE DEVAM ETMEMDİ

Æ Ailenizin tekstilci olması sizin modacı olmanızda etken oldu mu?

Æ Ailem kumaş üretimi ve iplik üzerine çalışıyordu. Benim gelişimim kendi isteğimle oldu. Öğrenciyken yazları Heybeliada’daki yazlığımıza giderdik ama ben her sabah 7 vapuruyla işe inerdim. Ailemin zorlaması olmadığı halde kumaşlarla olmak, desinatörleri izlemek en büyük zevkimdi. 13-14 yaşımda bir kumaşı elime aldığımda içindeki ipek oranı, viskonu gibi değerlendirmeleri yapabiliyordum. Bundan büyük keyif alıyordum. Yani hobim sonraları işim oldu.

Æ Ama özellikle erkek çocuklarını moda tasarımcısı olmaya teşvik eden aile sayısı çok değildir...

Æ Burada ailelere çok büyük gözlem ve yönlendirme görevi düşüyor. Benim iki kız kardeşim var. Babamın en büyük hayali onun işine devam etmemdi. İlk başta çalışmalarım ona cazip gelmedi ama mesleğimde kariyer yapıp olumlu eleştiriler alınca bunu sindirdiler ve beni desteklediler.

AJDA PEKKAN ÇALIŞTIĞIMIZ SÜRECE HEP EN ŞIK SEÇİLDİ

Æ 19 yılda birçok kadını etkileyici hale dönüştürdünüz. Etkilendikleriniz, aklınızda kalan olaylar neler?

Æ İlk defilelerim tabii ki. İzmir, İstanbul ve Ankara’da yapılan Vizon Şovlar vardı. İlk podyuma çıkışım onlarla oldu. Arkadaşım Aliye Simavi’nin desteğini unutamam. Mesleğe başlamadan, çizimlerime bakarak ’senden bir şey olur’ diyordu. Bana şevk vermişti. Meslek hayatımın 5-6. yılında Ajda Pekkan ile çalışmaya başladım ve çalıştığımız yedi yıl boyunca hep en şık kadın ünvanı almıştı. O da benim için özeldir.


HAYATIM MODAYLA GEÇİYOR

Æ İzmirli müşterileriniz var mı?

Æ Evet hem de çok. Çoğu da arkadaşım. Çeşme’ye aşığım. İzmir’in havasından mı suyundan mı bilmem ama herkes çok hoş. Çok batılı, pozitif enerji alıyorum burada. İstanbul’a aşığım başka bir yerde yaşayamam ama İzmir yine de farklı.

Æ O zaman İzmir’e yine bekleriz sizi..

Æ Çok isterim ama şu ara çok yoğunum. 2 ay sonra Paris Pret a Porte Fuarı’nda koleksiyonum sergilenecek. Mart ayında da İstanbul’da 2008 yaz koleksiyonumu sunacağım. Kısaca hayatım modayla geçiyor.


ÜNİVERSİTELİLER BİLE BENİM KIYAFETLERİMİ GİYEBİLSİN

Æ Bundan sonrası için hedefleriniz hayalleriniz neler?

Æ Hayallerim, gerçekleşebilecek hayaller. Şu ana kadar hayal ettiklerim gerçekleşti. En son hazır giyime geçmek istiyordum, başardım. Şimdi hazır giyim markamı daha çok kişiye ulaştırmak istiyorum. Sokağa iyice inmek istiyorum. Bazen yolda yürürken genç kızlar ’sizden bir şeyler alıp giymek istiyoruz ama çok pahalısınız’ diyor. Amacım üniversite öğrencilerinin bile giyebileceği şeyler tasarlamak.

MARKA TUTKUSU MODA KURBANLARI YARATIYOR

Æ Ülkemizde modaya bakışı nasıl buluyorsunuz? Marka düşkünlüğüne ne dersiniz?

Æ Moda öncelikle ticari bir olgu, sonra eğlence. İnsanlar giydiklerinin markasının anlaşılması için çaba sarfediyor ya da o yönde alışveriş yapıyorsa moda kurbanı olmaktan öteye gidemiyorlar. Sadece maddi güçleriyle şov yapıyorlar. Bu çok yanlış. Kendi çevrelerinde sosyal statüyü zaten belli ediyorlardır. Giyim, alıcıyı mutlu edebilmeli. Hepimizin üstündeki giysiler araç. Markalar hep olacaktır. Çok pahalı triko ile pazardan aldığı bir eteği de kombinleyebilir. Ama yürüyen vitrin gibi kadınlardan hiç hoşlanmıyorum.

ÜRÜNLERİMİ DÜNYADA 18 NOKTADA SATIYORUM

Æ Ulaşılmaz bir modacı imajı çiziyordunuz ama artık hazır giyimde de varsınız. Bu kararı nasıl aldınız?

Æ Haute Couture modacısıyken hazır giyime girmek çok radikal karardı. Çünkü normalde önceden randevu alınıyor, daha ulaşılmaz oluyorsunuz ama hazır giyimde insanlara daha yakınsınız. Birçok kişiden olumlu tepkiler alıyorum.

Æ Dünyada tasarımlarınıza tepkiler nasıl?

Æ 3 yıldır hazır giyimde de faaliyet gösteriyorum. Dünyada 18 noktada satılıyorum. Kendi markamla üretiyorum. Siparişlerden anladığım kadarıyla reklam kampanyası, defile yapmadan da talep görüyoruz. 40 kişilik hazır giyim ekibimle ihracat yapıyorum. Yakında önemli moda haftalarında yer alacağız.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!