Güncelleme Tarihi:
Rota: Gümüldür
İzmir’e 80 kilometre uzaklıktaki mandalina diyarı, yeşil ile mavinin kucaklaştığı beldedeyiz
AY gümüş bir tepsi gibi mandalina bahçelerinin üzerinden doğuyor. Mis kokulu ağaçların yeşili daha koyu. Uzaklardan cırcır böceği korosunun bildik nameleri duyuluyor. Yazın en sıcak günlerinden biri, ama yöreye özgü o tuz kokulu tatlı esinti içimizi ferahlatıyor. Gece ilerledikçe ay büyüyor. Gümüş rengi yavaş yavaş turuncuya dönüyor. Bu haliyle içinde oturan tavşanın hayalini daha net görüyorum sanki. Tavşan karaltısı bir süre sonra gülümseyen mutlu bir yüz haline geliyor. ‘‘Uzun süre aya bakarsan bu şakaları hep yapar’’ diyorum içimden. Sessizliği oğlum bozuyor. ‘‘Dolunay zamanı şehrin tüm elektriklerini söndürmek gerek, yoksa bu güzelliği kentte yaşamak mümkün olmaz’’ diyor. Doğru söze ne denir?
BU haftaki rotamız Gümüldür. Dünyanın en lezzetli mandalinalarının yetiştiği, yeşilin ve mavinin en güzelinin kucaklaştığı beldedeyiz. Eskilerin deyimi ile hava şerbet gibi. Ay, gümüş peleriniyle insan elinden çıkan tüm çirkinlikleri örtmüş. Sadece doğa ve onun sunduğu güzellikler var. Ortam o kadar etkileyici ki ‘‘Bir ara bu güzel beldenin adını Gümüşsuyu olarak değiştirenler böyle dolunaylı bir geceden etkilenmiş olmalı’’ diye düşünüyorum.
GÜMÜLDÜR'ün ilk yerleşim yeri, 12 İon kentinden biri olan Lebedos, Teos ve Efes kadar önemli bir yerleşim olamasa da, tarihe adına para basan kentlerden biri olarak geçmiş. Karya yerleşimi olan Lebedos pek çok istilaya uğramış. Bir süre Teos’tan sürülen Dionysos oyuncuları loncası bu kentte yaşamış. Roma ve Bizans döneminde önemini iyiden iyiye yitiren kentin nüfusunun bir bölümü bugün Gümüldür’ün bulunduğu yere, bir bölümü de Efes’e taşınmış. 16. yüzyılda yöreye gelen Kağızmanlı Türkler deniz kenarına yerleşmiş. Zaman içinde askeri açıdan önem taşıyan kent pek çok korsan istilasına da sahne olmuş. Uzun yıllar Türk ve Rum nüfusun kardeşçe yaşadığı ve Ege’nin en iyi tütününü yetiştirdiği ‘‘Gavurköy’’, Rumlar gittikten sonra da ününü korumuş.
MANDALİNA DEYİNCE
CUMHURİYET döneminde belediye olan Gümüldür’ün kaderi 1940’lı yıllarda Rizeli Nusret Şener’in yerleşmesiyle değişmiş. Dünyanın her köşesine dağılmış Karadenizlililerin Japonya’nın Satsuma Adası’nda tanıyıp sevdikleri, sonra da vatanlarına getirdikleri fidan, yöreyi dünyaya tanıtmış. Gümüldür’e gelirken yanında satsuma fidanları getiren Şener, bunları Halil Kumpas’ın bahçesine dikmiş. Bahçenin yanından akan Şeytan Deresi, fidanların kendilerini ana vatanlarında sanmasını sağlayan iklim koşullarını yaratınca, Gümüldür’ün kaderi belli olmuş. Bugün 12 bin dönüm arazide satsuma yetiştiriliyor, yılda 40 bin tonluk üretimin büyük bölümü ihraç ediliyor.
Ne yapılır?
GELİRİNİN büyük çoğunu tarımdan ve balıkçılıktan kazansa da Gümüldür bölgenin en hızlı gelişen turizm merkezlerinden biri. 8 kilometrelik sahil şeridi, serin denizi, kumsalı ve esintisi kesilmeyen iklimiyle yerli ve yabancı turistlerin aradığı bir tatil beldesi. Her türlü su sporu yapılabilen Gümüldür, dalış meraklılarına olanaklar sunuyor.
TARİHİN en büyük binicilik merkezlerinden Klaros, Anadolu’nun en eski kentlerinden Kolophon ve Kolophon’un limanı Nation sizi ağırlamaya hazır. Kentin ilk yerleşimi Lebedos ve Kolophon’da eski uygarlıklardan pek iz kalmamışsa da kazı çalışmaları süren Klaros ve Nation geçmişle ilgili değerli ipuçları verebilir.
Nasıl gidilir?
GÜMÜLDÜR İzmir’e 80 kilometre uzaklıkta ve devamlı otobüs seferleri var. Yeni açılan Küner-Şaşal-Çamköy'den geçen Gümüldür-İzmir Karayolu ise uzaklığı 45 kilometreye indiriyor.
Nerede kalınır?
SON yıllarda sayıları hızla artan, otel, motel, apart ve pansiyonlarda kesenize uygun geceleme olanakları bulabilirsiniz.
Ne yenir?
GEÇİM kaynaklarından biri de balıkçılık olan Gümüldür'de de deniz ürünlerini tercih edebilirsiniz. Ekim ve kasım aylarında satsuma yemeyi ihmal etmeyin.