Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2008 00:00
BUGÜN, Türkiye’de de en önemli müzik otoritelerinden sayılan Ümit Tunçağ’layız. Türkiye’nin ilk yapımcı ve DJ’lerinden olan Tunçağ, yayıncılıkta da birbirinden başarılı çalışmalara imza atmış.
Müzikle nasıl tanıştınız?- 10 yaşımdan itibaren çok iyi radyo dinleyicisiyim. İzmir Koleji’nde Kararsızlar Orkestrası’nın davulcusuydum. 14 yaşında, İzmir’in en genciydim. Radyoya girdikten sonra Ali Kocatepe ve birkaç arkadaşla yine grup kurduk. Türkiye radyolarındaki prodüktörlerin kurduğu ilk orkestraydı. Sonra çalgıcılık değil, plak çalıcılık devam etti.
Yayıncılığı devam ettiriyor musunuz? - 20 Aralık 1967’de ilk radyo programı yayınlandı. 40 yıl geride kaldı. Şimdi güncel müziği izliyorum. Türk hafif, pop müzik otoritem devam ediyor. Son yılbaşı TRT 1’de 23.30-01.00 arası canlı yayın yaptım.Yeni yıla mikrofon başında
girdim yani..
Bugünün müzik endüstrisine ne diyorsunuz?- Şimdi ipodlarla 300 bin parça depolayabiliyorsunuz. Artık kimse albüm, CD satarak para kazanamıyor. Şimdi müzisyenler sitelerle anlaşıyor ve telif karşılığı internetten şarkı alabiliyorsunuz.
Telif problem yaratıyor..- Bir yazar, bir şair, müzisyen üreticidir. Ama ürettikleri bedava herkese dağıtılıyor. Bunu yapan reklam alıp para kazanıyor, ama üreten kazanamıyor.
OĞLUM İNGİLTERE’DE ÖDÜLLER KAZANDI
Oğlunuz da müzisyen. Bu konuda ona etkiniz oldu mu acaba?- Oğlum Tan Tunçağ, lisedeyken tiyatrocu olmak istedi ve dershanelere gitmedi. Hiç zorlamadık. Yetenek sınavında Mimar Sinan Tiyatro Bölümü’ne girdi. Ama müzikten hiç vazgeçmedi. "Radio Days" adıyla bir grup kurdu. İngiltere’ye gitti ve orada Yeni Zelandalı, Avusturyalı ve Japon müzisyenlerle grup kurdu ve kendi müziğini yaptırdı. İstanbul Caz Festivali’ne de katıldılar. Döndükten sonra bir arkadaşıyla Port Echo adlı grubu kurdu ve albüm çıkardı. Stockholm, Amsterdam, Floransa gibi birçok yerde konser verdiler.
Müziğin yanı sıra film işiyle de ilgileniyor sanırım..- İngiltere’de film çekimi, renklendirmesine yoğunlaştı. BBC’nin kısa film dökümantasyon yarışmasında birinci oldu. Ayrıca, İngiltere’nin reklam gurusu olan bir reklamcının açtığı yarışmayı kazandı. Ödül o kişiyle bir iş günü geçirmekti. Tan bunu da ka
zandı ve 1,5 gün çalıştı. Büyük bir deneyim oldu tabii. Şu anda eski filmleri renklendiriyor, bir albüm prodüksiyonu yapıyor. Çok yönlü bir sanatçı oldu.
YÖNETİCİLER ANLAŞILMADIKLARINI DÜŞÜNÜYORSA DİKKAT ETMELİ
İnsanları sıkmadan bir şeyler anlatabilmek iş hayatında da önemli değil mi? - Tabii ki öyle. Göz çok hızlı okur. Kendi söyleyeceklerini aynı zamanda sahneye de yansıtanlar büyük hata yapıyor. İşi gereği sunum yapanlar çok dikkat etmeli. Bu konuda eğitimler veriyorum.
Hangi konularda eğitim veriyorsunuz?- Mesela, toplum önünde konuşma. Her yönetici sadece altındaki kişilere konuşsa bile toplum önünde yapıyor demektir. Yönetici anlattığı şeylerin hiç anlaşılmadığını söylüyorsa kabahati kendinde aramalı. Mesajlarını en doğru şekilde algılanacak şekilde vermeli. Ayrıca tören yöneticiliği de yapıyorum.
Törenler konusunda başarılı bir toplum muyuz sizce?- Tören özürlüyüz. Resmi bayramlarda öğrenciler toplanır. Okullar bekler. Uzakta bir yerlerde şiirler okunur, konuşmalar yapılır. Saatler geçer, gençler haklı olarak sıkılır. Kimse bir şey duymaz. Başladıktan iki saat sonra öğrenciler geçit töreni yapar. Ama ne coşku kalmıştır ne istek. Yani tören yapıldı mı, yapıldı. Hiç bir bayramımızın coşkusunu çocuklara ve gençlere yaşatamıyoruz.
ÖZAKMAN’IN BİZE SÖYLEDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ SÖZ
Günümüzde yayıncılık anlayışı da çok değişti değil mi? - Ben TRT’ye girdiğimde genel müdür yardımcımız Turgut Özakman, "Lütfen halka inmeyin, halkın seviyesini çıkarın. Yayıncının sorumluluğu budur" demişti. Şimdiki yayınlarda ya da yaşam şeklimizde çok çok alt seviyelerde geziyoruz.
Televizyon programları belli bir sorumlulukla yapılıyor mu sizce? - Yayıncılık çok önemli. Küfür edip edep dışı fıkra anlatırsanız millet çok güler. Erol Günaydın, "Stand-up 20 dakikadır" dedi. Yani stand-up iki saat olmaz. Ama Cem Yılmaz’ın istisna olduğunu söylemeliyim. Komedi dizisi 20, normal dizi 50 dakikadır. Bizde reklamlarla üç saat oynuyor. Yani yayıncılık maalesef garip bir hal aldı.
DÜNYANIN EN ÖNEMLİ SANATÇILARIYLA TANIŞTIM
Şimdiye kadar hangi sanatçılarla tanışma imkanınız oldu?- İstanbul Festivali’ne gelen hemen hemen tüm caz sanatçılarıyla röportaj yaptım. Chick Korea, Dave Brubeck, Dizzy Gillespie, Miles Davis, Ray Charles, Tom Jones, LaToya Jackson, Chaka Khan, Santana, Diana Krall, George Benson.. Hepsiyle olmak benim için çok önemliydi. Bir kitap hazırlıyorum. Bütün anılarımı, yaşadıklarımı toplayacağım.
HAKEMLER KÖŞE YAZARI ŞARKICILAR SUNUCU OLDU
Bugünün sunucuları için ne diyorsunuz?- Ben, "Hakemliğe, köşe yazarlığına, şarkıcılığa başlayacağım" diyorum. Çünkü bunlar şimdi sunucu. Demek ki kolay iş! Oysa sunuculukta Türkçe’yi iyi kullanmak ve kelime haznesinin geniş olması önemli. Şimdikilerin kelime haznesi 200’i geçmiyor, ezberleyip çıkıyor. Zamanlama çok önemli. Elinize verilen kağıdı okumak yeterli değildir. Tören sunuculuğu ise tüm sahne trafiğini yönetmektir.