Güncelleme Tarihi:
Hollanda’da doğup büyüyen ve küçük bir çocukken başlayan uçma merakı büyüdükçe bir tutkuya dönüşen Mualla Jonkman, tam 11 yıldır gökyüzünü kokpitten fethetmeyi sürdürüyor. Otomobil veya otobüs değil, 189 kişilik Boeing 737-800 tipi bir uçağı kullanan Jonkman, Türkiye’de bu işi yapan sayılı kadınlardan biri.
Kadın olduğu için zaman zaman tepkilerle karşılaşsa da bunu “Türkiye’de sivil havacılık tam olarak gelişmedi, ama gün geçtikçe bu konuda ilerliyoruz” sözleriyle eleştirileri bertaraf etmeye çalışan Jonkman’a göre pilotluk, “sevilmezse çekilmeyecek bir iş.” Özellikle yaz dönemi, ayın ortalama 95-100 saatini gökyüzünde geçiren Jonkman, ilk günkü heyecanını, her iniş ve kalkışta tekrar tekrar yaşadığını dile getiriyor.
Vazgeçilmez bir aile
Jonkman’ın vazgeçilmezleriyse 6 aylık kızı Julia ile 6 yaşındaki oğlu Joey. Zaman zaman annesine “biraz daha az çalışsan olmaz mı” diye sitem eden Jonkman’ın oğlu Joey’in hayallerini, annesi gibi pilot olup, bir uçakla aya gitmek süslüyor. Julia’nın en büyük mutluluğuysa şimdilik sadece annesinin kolları arasında olmak. İş arkadaşlarının çok sevdiği ve “Mualla Kaptan” diye hitap ettiği Jonkman’ın en büyük destekçisi ise hiç kuşkusuz, yaşadığı ülkeyi terk edip Türkiye’ye yerleşmeyi tereddütsüz kabul eden ve çocukların bakımını üstlenen Hollandalı eşi Michel. Eşi gökyüzünde uçarken kendisinin evde yemek, ütü, çamaşır, çocukların bakımı gibi her türlü işi yaptığını ifade eden Michel, güzel Türkçesiyle, “bir ev hanımı ne yapıyorsa, ben de onları yapıyorum işte” diyor. Jonkman, daha küçük bir çocukken, Hollanda’dan Türkiye gidiş gelişlerinde pilotların üniformaları ve çantalarının çok ilgisini çektiğini, uçağa olan merakının daha o zamandan başladığını anlatıyor. Jonkman, pilotluğa ilk adımı nasıl attığını şu sözleriyle anlatıyor: “İçimde hep bir pilot olma isteği vardı. Kazanma ihtimalim çok düşük olduğu halde ‘içimde kalmasın’ diyerek denemek istedim ve sınavlara girdim. Sınavı kazanınca çok sevindim. Hollanda’daki Uçak Akademisinde 3 yıl okuduktan sonra 1997’de mezun oldum. Mezun olduğumuz sene sivil havacılık o kadar gelişmemişti, iş yoktu. Sınıf arkadaşlarımdan taksi şoförlüğü için başvuranlar, bilgisayarda çalışanlar oldu.”
İzmir’i çok seviyor
Jonkman, bu durumda iş bulmak için şansını İstanbul’da denemek istediğini dile getirerek, 1998’de İstanbul’da işe başladığını, o zamandan bu yana, neredeyse 11 yıldır uçtuğunu söylüyor. 2000 yılında SunExpress’e giren ve 2007 yılının başında pilotluğa yükselen, kaptanlık terfisi gelince de İzmir’e yerleşen Jonkman ailesi, İzmir’i, havasını ve insanlarını seviyor. Kadın olarak mesleğinde çok büyük sorunlarla karşılaşmadığını dile getiren Mualla Kaptan, okul yıllarından bu yana erkeklerle birlikte çalışmaya alışkın olduğunu ifade ediyor. Türkiye’de 10-15 kadın pilot olduğunu belirten Jonkman, bu durumun, şirketlerin tercih etmemesinden değil, sivil havacılığın yeni olmasından ve kadınlara fazla imkan sunulmamasından kaynaklandığını düşünüyor. “Ama gün geçtikçe sayımız artıyor. SunExpress’te şu an 4-5 kadın pilot var” diyen Mualla Kaptan, standart olan bir uçuş sonrası yaşadıklarının kendisini çok etkilediğini ve kendisine haksızlık yapıldığını belirtmeden geçemiyor.
Harika bir duygu
Mualla Kaptan, uçmanın nasıl bir duygu olduğunu şu sözleriyle anlatıyor: “Sevmezseniz çekilmez bu iş. Çok erken saatte kalkıyoruz, çok düzensiz bir hayat yaşıyoruz. Bazen sabah saat 08.00’de çıkıp akşam 08.00’de geldiğiniz oluyor. İyi hava oluyor, kötü hava oluyor. İşin, mesleğin zevkli yanı her günün farklı olması. Bugün çok güzel geçti, bazı günlerde gecikme oluyor. O kadar çok faktör var ki, her şeyi hesaplayarak gidiyoruz, ama beklenmeyen durumlar oluyor. Yolcu geç geliyor. ‘Uçağı kapat, hadi gidelim’ diyen yolcu var. Ona karşı saygı duyuyoruz, ama kapıyı kapatıp da gidemiyoruz ki.” Kadın kaptan, mesleğin en güzel yanının, hiçbir günün diğerine benzememesi olduğunu vurguladı. Mualla Kaptan’a bugün uçuş yok, yarın Gaziantep seferi onu bekliyor. Yardımcı pilot Ufuk Köksal, kadın pilotla uçmanın “harika” bir duygu olduğunu söylüyor.
Evde eşi ve oğlu karşılıyor Uçuş sonrası, eşiyle birlikte “hayatımızın anlamı” diye niteledikleri çocuklarına bir an önce kavuşmak için koşturan Mualla Kaptan, yeryüzünde sıradan bir anne. Mualla Kaptan, kahvaltı için fırından yeni çıkmış sıcacık bir ekmek alıp, evine doğru yola çıkıyor. Evde onu oğlu ve eşi karşılıyor. Bir süre sonra üst kattan minik Julia’nın sesi geliyor. Eşi evde olduğu için yokluğunun çocuklar tarafından pek hissedilmediğini dile getiren Mualla Kaptan, “ben düzensiz bir hayat yaşasam da bu, çocukları hiçbir şekilde etkilemiyor” diyor.