Geleneksel sofrada dertler dile geldi

Güncelleme Tarihi:

Geleneksel sofrada dertler dile geldi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 20, 2008 23:47

Muğla Ticaret Borsası’nın geleneksel iftar yemeğinde sorunlar dile getirildi, Başkan Hayati Nizamoğlu, siyasilerin üreticilere ve tarıma sahip çıkmasını isteyerek, "Devlet, milletle buluşmalı" dedi.

MUĞLA Ticaret Borsası’nın geleneksel iftar yemeği, Milas Ticaret ve Sanayi Odası Lokali’nde verildi. Yemeğe, Muğla Ticaret Borsası Başkanı Hayati Nizamoğlu, yönetim kurulu üyeleri, meclis üyeleri, Milas Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Nazmi Doğru, Milas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı, Selimiye Belediye Başkanı chp’li Mehmet Gül, Bafa Belediye Başkanı akp’li İhsan Akarsu, İl Genel Meclis Üyesi Ahmet Pehlevan, Milas İlçe Müftüsü Mehmet Ali Değirmenci ve işadamları katıldı.Nizamoğlu, Muğla genelinde 13 milyon zeytin ağacı bulunduğunu, bunların 9 milyonunun da Milas’ta olduğunu belirterek, zeytinyağı işletmelerinin karasu sorununun hala çözülemediğini bildirdi.Bu sorunu fabrika sahiplerinin tek başına çözmesinin mümkün olmadığını belirten Nizamoğlu, "Yetkililer ortak çözüm üretmeli. Para cezaları oldukça ağır. Bunun çözüm olacağına da inanmıyoruz. Devlet milletle buluşmalı. Zeytinde markalaşarak Muğla’dan markalı yağlar çıkarmamız gerekiyor" dedi.Her ürün hüsranEskiden tarım denilince akla gelen pamuğun mısıra yenildiğini dile getiren Nizamoğlu, "Bizim memleketimizdeki pamukçu kazanamazken, yunanistan’dan ithal edilmesi zorumuza gidiyor. Bal rekoltemiz de düşüşte. 6 bin aile bal üretiminden geçimini sağlıyor. Çam balında umduğumuz rekolteyi yakalayamıyoruz. Siyasilerden üreticilere ve tarıma sahip çıkmasını istiyoruz" diye konuştu.Suyumuzu vermeyinMilas Ziraat Odası Başkanı İsmail Atıcı da, ilçede içme ve tarımsal alanda kullanılan suların bir kısmının Bodrum’a tahsisi girişiminden yakındı, şunları söyledi: "Küresel ısınmadan dolayı su sıkıntıları yaşanıyor. Milas’ın suyu kendine yetmezken bir kısmının Bodrum’a tahsis edilmesi konuşuluyor. Olmayan suyu Bodrum’a vermeye çalışıyorlar. Fazlası varsa verelim. Çamköy’den birçok bölgeye su veriliyor zaten. Bizlerden ilk su talep ettiklerinde Ekinambarı Köyü’nden çıkan suyu değerlendirmelerini söyledik. Milas’tan su götürülmesi için hazırlanan projeye engel olmalıyız. Vazgeçirmeliyiz. Milas, olarak karşı çıkmamız gerekiyor. Bodrum’un su ihtiyacı da karşılanmalı, fakat başka bölgeler mağdur edilmeden."Detel Ailesi iftarda buluştuizmir’de, Detel Dağıtım A.Ş., Hilton’da düzenlenen iftar yemeğinde bayileriyle buluştu. Ortak çalışma yeteneğini geliştirmeyi ve bayilerinin motivasyonunu artırmayı hedefleyen toplantıya satış ekibi de katıldı. Detel Dağıtım A.Ş. Genel Müdürü D. Uğur Kutlu, 100’den fazla davetliye yeni kurulan dağıtım sisteminin bayilere sağladığı kolaylıkları tanıttı. Sıcak bir atmosferde geçen yemekte, Detel Ailesi’nin pazarda önemli yeniliklere imza attığı vurgulandı; ayrıca, paylaşımcı bir yapıyla daha büyük başarılara beraberce ulaşma sözü verildi. Kutlu, yeni kurulan ve hızla gelişen dağıtım yapısıyla, kısa zamanda tüm bayilere ulaşma ve hizmet götürmenin ana hedefleri olduğunu dile getirdi.Kızılay kavurma dağıttıTÜRKİYE Kızılay Derneği Genel Merkezi’nden Denizli’ye gönderilen 1200 kutu kavurma, il merkez ve ilçelerdeki ailelere dağıtıldı. Geçen Kurban Bayramı’nda derneğe bağışlanan kurbanlardan elde edilen kavurmaların 2.5 kilogramlık özel kaplara konulduğunu ve soğuk zincirle derneğin tüm şubelerine gönderildiğini anlatan Türkiye Kızılay Derneği Denizli Şube Başkanı Habib Yıldız, kavurmaların ihtiyaç sahiplerinin evlerine ulaştırıldığını söyledi. Yıldız, "Mahalle muhtarlarımızla çalışarak il merkez ve ilçelerdeki ihtiyaç sahibi ailelerimizi belirledik. Muhtarlıklara gelerek fakirlik belgesi alan ailelerimizin adreslerine özel kutularındaki kavurmaları dağıttık" dedi.Yalansa Abartıcı bir kişi olarak tanınan hattat İzzet Efendi bir dostuna:- Dün gece sabaha kadar oturdum, bir Kur’an yazıp bitirdim, demiş.Az sonra dostu söze girmiş:- Geçen Ramazan’da Kandilliye, bir iftar yemeğine gidiyordum.Boğaziçi’nde öyle bir fırtına çıktı ki... Dalgalar bindiğim kayığısahildeki minarelerin şerefelerine kadar çıkardı. Kayık dalgalararasında sallanırken iftar oldu, toplar atıldı. Ben de sigaramıkandillerden yakıp orucumu bozdum.Mustafa İzzet Efendi bağırmış:- Yalan !..- Yalansa, senin dün gece yazdığın Kur’an-ı Kerim çarpsın.ERKEN OSMANLI’NIN NEKROPOLÜ:Muradiye Türbeleri (1)Hakkı ONKALGELENEK, Bursa’nın fethinden önce, Osman Gazi’nin oğlu Orhan’a, na’şının Gümüşlü’ye defnedilmesi vasiyetinde bulunduğunu söyler. Orhan, Gümüşlü diye anılan ve Abdülaziz Han döneminde bugünkü şekliyle yenilenen eski Bizans şapeline babasının cesedini defnettirerek bu vasiyete uyar. Orhan Gazi, sadece Bursa’nın fátihi değil aynı zamanda ona otuz yıl gibi kısa bir sürede Türk Kenti damgasını vuran ve ruhaniyetini veren büyük bir destanî kahramandır. Beş Şehir’de Ahmet Hamdi Tanpınar, onun "yaptırdığı camilerin kandillerini kendi elleriyle yakan, imaretlerinde pişirttiği ilk yemeği kendi eliyle fakirlere ve gariplere dağıtan", "yarı evliya çehresi"nden bahseder. Fatih’e kadar o, "model" hükümdardı.Her birinin hikayesi farklıOrhan Gazinin dinî ve ticarî merkezini belirlediği ve fethe kadar her hükümdarın bir semtine damgasını vurduğu şehir, daha XV. yüzyılın ortalarından önce sınırları belirlenmiş büyük bir kent niteliğini kazanmıştı. I. Murad Hüdavendigár ile Yıldırım, şehrin batı ve doğu hudutlarını tayin etmiş, Çelebi ile II. Murad ise merkezle bu hudutların arasını doldurmuştur. Çekirge, Yıldırım, Yeşil ve Muradiye, Orhan Gazinin şehrinin, XX. yüzyılın ortalarına kadar değişmeyecek siluetini oluşturur. Muradiye, sadece Sultan II. Murad’ın yaptırdığı cami, medrese, imaret ve hamamdan oluşan manzumeleriyle değil belki daha muhtemel olarak, her birinin farklı dramatik hikáyesi olan hanedanın üyelerine ait türbeleriyle Bursa’nın bu semtine damgasını vurmuştur. Burası XV. yüzyılın ortalarından itibaren 125 yıl zarfında on üç türbenin yapılacağı bir nekropol mahiyetini kazanacaktır. Topluluğun merkez yapısını Sultan II. Murad’ın türbesi teşkil etse de ondan önce, camiin güney-doğusunda kurulmuş Hatuniye Türbesini unutmamak gerekir.Muhteşem ahşap saçakSağır kubbeli altıgen türbe, II. Murad’ın zevcesi ve Fatih Sultan Mehmed’in annesi Hüma Hatun adına 1449 yılında yapılmıştır. Gövdeden hafifçe taşan blok içindeki sivri kemerli taçkapının mukarnas dolguları dökülmüştür. Kapı üzerindeki üç satırlık kitabe Hüma Hatun’un adını içermezse de türbenin Fatih’in annesine ait olduğunu bildirir. Zevcesi Hüma Hatun’dan birkaç yıl sonra vefat eden II. Murad, ölümünden önce hazırlanan vasiyetnamesine hemen hemen tamamen uygun olarak düzenlenen türbesinde, ebedi uykusunu tek başına uyur. Bu vasiyetnamede, II. Murad, daha evvel ölen oğlu Aláeddin Ali’nin mezarının hemen yanında değil yakınına defnedilmesini, cesedinin zir-i zemin edilmeyip sünnete uygun olarak toprağa verilmesini, hafızların Kuran okuyacakları etrafı örtülü, yağmurun üzerine düşmesi için üzeri açık bir türbe yapılmasını, yanına hiç kimsenin defnedilmemesini ister. Kare planlı ve çevre koridorlu türbenin kuzeydeki kapısı tek kemer gözlü bir revak içindedir. Merkezî bölüm, ayaklar ve sütunlar üzerinde yükselen tepesi açık bırakılmış bir kubbe, çevre koridoru ise tonozla örtülüdür. Sultanın içi toprak dolu mermer lahdi merkezî bölümün ortasında uzar. Bugünkü haliyle yapının içi tamamen süssüzdür. Yapıya ayrıcalığını, kapı üzerindeki muhteşem ahşap saçak verir. Türk ahşap işçiliğinin en müstesna örneklerinden biri olan saçak, çok ciddi bir hasara maruz kalmakla beraber onarılıp yerine konmuştur.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!