Güncelleme Tarihi:
İZMİR enerjiye sıkıştı sıkışacak. Elektrik dağıtımının özelleştirilmesinin yıllardır çözülememesi bir yana, doğalgazın getirilme süreci de uzadıkça uzuyor. Hele, İzmir'in doğalgaza kavuşması için işi alan konsorsiyum dış krediyi bulduğu halde Hazine Müsteşarlığı'nın aylardır imza atmaması yüzünden yatırıma başlanamaması affedilir gibi değil.
BU sadece İzmir'in de sorunu değil. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer, elinde hazır bekleyen 46 projenin bulunduğunu, engellendiği için hiçbirine başlanamadığını söylerken, böyle giderse Türkiye'nin yakın gelecekte karanlıkta kalacağının altını çizip ekliyor: ‘‘Hangisini istiyorlarsa onu onaylasınlar, ama bir yerden başlayalım.’’
ENERJİ eski bakanlarından Ersin Faralyalı. Ersümer'in Hazine ve Planlama'ya serzeniş ve şikayetlerinde ‘‘Çok haklı’’ olduğunu belirtirken, ‘‘Planlama ve Hazine'nin yaklaşımıyla Türkiye'nin kısa sürede büyük sorunlar yaşaması kaçınılmaz. Bunun sorumlusu da ne yazık ki, feryatlarına aldırış edilmeyen bakanlık olacak. Haksız biçimde suçlanacak’’ diyor.
FARALYALI'ya göre, Türkiye'deki bürokrasi, enerjiyi ‘‘Evine gidip lambasını yaktığı zaman aydınlandığını görmek’’ olarak tanımlıyor. Bakanlığın yatırım istediğini anlatırken, ‘‘İşte sorun da burada başlıyor. Yatırıma onay gerek, DPT de engelliyor’’ diyor.
Neden korkuluyor
HATIRLARSANIZ, Turgut Özal hükümetleri döneminde yapılan birçok enerji projesi, ‘‘Türkiye'nin bu kadar yatırıma ihtiyacı mı var’’ diye eleştirilmişti. Ama 10 yıl bile geçmeden açıklar başladı. Daha sonra Faralyalı döneminde bir takım yatırımlar yapıldığını biliyoruz. Ancak altı yıldır yatırımlardan ne ses var, ne de soluk.
PEKİ tehlike bu kadar yakınımızdayken, Hazine garantisinden neden korkuluyor? Bilindiği gibi yap-işlet modelindeki yatırımları TEAŞ yapıyor. Bu modelde yabancı yatırımcılara Hazine garantisi gerekiyor. Ve burada kavramlar karıştırılıyor. Faralyalı da konuyu dile getirirken, ‘‘Bu garantiyi fiili bir borç olarak kamuoyuna sunmamak gerekli. Bu fiili bir borç değil. Üstelik Hazine garantilerinin artması, o ülkenin kredibilitesinin yükselmesi anlamı taşıyor’’ diyor.
Madenler gömülü bekliyor
ESKİ bakanı yakalamışken, enerji konusunu biraz daha detaylandırmak istiyoruz. Faralyalı'nın altını çizdiği konu çok önemli. Türkiye bakır rezervinde Güney Afrika ve Kazakistan'dan sonra dünya üçüncüsü. Alüminyumda ise yine çok üst sıralarda. Bir de bizim ferrokrom tesislerinde kullandığımız çok önemli bir maden var. Boraks. Seydişehir'de yılda 60 bin ton üretiliyor. Faralyalı'ya göre bu rakam çok rahat 100-200 bin tona çıkarılır ve taş olarak satılmayıp, çok yüksek katma değerle işlenip ihraç edilebilir. Bunları yapabilmenin tek koşulu ise enerji. Bu sanayilere 2-2.5 centle enerji verilmesi halinde Türkiye'nin sağlayacağı girdi inanılmaz boyutlara ulaşabilir.
Kaçağın çaresi otomasyon
MALİ Şube'nin son bir yılda İzmir'de 1 katrilyon liralık naylon fatura ele geçirdiğini geçen hafta yazmıştık. Naylon ve sahte fatura arasındaki farkı da anlatmıştık. Defterdar Mete Gönenç de Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında kayıt dışı ekonominin geldiğini doğruluyor, ‘‘Ancak etkin mücadele başlattık’’ diyor.
GÖNENÇ'e göre, naylon fatura düzenleyen kişiler İzmir dışından geliyor. Ancak kaynağı neresi olursa olsun, sorunun çözümü şart. Bunun da yolunun Maliye Bakanlığı'nın son zamanlarda başlattığı Vergi Daireleri Otomasyon Projesi gibi çalışmalardan geçtiğini söylüyor. Yani otomasyona geçildiğinde kaçaklar da önlenecek.
GÖNENÇ, Avrupa ülkelerinde ve ABD’de harcamalar ve giderlerin vergi kimlik numarası ile denetlendiğini hatırlatırken, ‘‘Ancak, buradaki temel çözüm, vatandaşın ülkesine, devletine sahip çıkacak bilince ulaşması ve vergi konusunda toplumsal denetimin gelişmesindedir’’ diyor. Faaliyetlerin, ilk üretim aşamasından son tüketim aşamasına kadar kayıt altına alınıp izlendiği sistemin altyapısı ne yazık bizde henüz hazır değil. Ancak çalışmalara başlandı. Bu da gelecek için umutlanmamıza yetiyor.
EGEV’le ilgisi yoktur
İZMİR Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, İngiltere'deki Shropshire Ticaret Odası ve Fransa'daki Chartres Ticaret ve Sanayi Odası'nın katkısı ile hazırladıkları bölgenin kalkınmasını amaçlayan projelerinin, EGEV'in aynı amaca hizmet eden projesi EBKA'ya alternatif olmadığını söyledi. Demirtaş, EBKA'yı ‘‘Bu projede bugüne kadar somut bir adım atılmadı. Her şey sözde kalıyor. Bizim projemiz yaklaşık bir yıldır sürüyordu. Bugüne kadar projemizi açıklamadık. Çünkü birlik ve beraberlik ruhuna zarar vermek istemedik’’ sözleriyle eleştirmişti. Ekrem Demirtaş, İzmir ve Ege Bölgesi'nin kalkındırılmasını amaçlayan projenin diğer kuruluşlarınkinden farklı olduğunu söyledi, ‘‘Herkes her kurum bu tür projeler üretebilir ve uygulayabilir. Bizim projemizin diğer çalışmalarla ilgisi yoktur’’ dedi.
Yunanistan’dan randevu
MARMARA depreminden sonra Türkiye ile Yunanistan arasında esmeye başlayan sıcak rüzgarı sürdürmek için iş dünyası da elden geleni esirgemiyor. Ticaret ve Sanayi odalarının gezilerinden sonra tekstil ve hazır giyimciler de atağa kalktı. Üstelik hayli farklı bir organizasyonla.
EGE Giyim Sanayicileri Derneği Yunanistan'da fuar açacak. Türk ve Yunan tekstil ve konfeksiyoncularını buluşturmak için çalışmalara başlayan derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Yavaşoğlu, ‘‘Son zamanlarda yaşanan sıcak ilişkiler doğrultusunda ortak çalışmalar yapabileceğimizi düşünüyoruz’’ diyor. İki ülkenin tekstil ve konfeksiyon üreticileriyle alıcılarını biraraya getirecek fuarın tarihi yakında saptanacak.
BU arada Türkiye ile İsrail arasında 2000 yılı başından itibaren gümrüklerin sıfıra inmesi de EGSD'yi hareketlendirdi. İki ülke arasında artan dış ticaret hacminden daha fazla pay almak isteyen hazır giyimciler, bir fuar da bu ülkeye açmak için hazırlıklara başladı.
GÜNÜN SÖZÜ: DÜŞMENİN NE DEMEK OLDUĞUNU ANLAYAMAYAN İNSAN İYİ İŞADAMI OLAMAZ