Eğitimci gözüyle medya okuryazarı olmak...

Güncelleme Tarihi:

Eğitimci gözüyle medya okuryazarı olmak...
Oluşturulma Tarihi: Mart 06, 2008 20:39

Haberin Devamı

İLETİŞİM... Bilişim... İnternet... Uydu... Küreselleşme... İmge... TV... Medya... vb. sayısız kavramlar bu çağın gereksinimleri ve akımları doğrultusunda etrafımızda dönüp dururken, yeni bir kavramla daha karşılaşıldı. Medya okuryazarlığı... Peki, nedir medya okuryazarlığı, neden gerekli ve neden önemlidir? Medya okuryazarlığı aslında 30 yılı aşkın süredir Kanada, abd, İngiltere, Avustralya ve daha sonraki yıllarda tüm Avrupa ülkelerinde gittikçe önem kazanan ve okullarda zorunlu ders olarak okutulan bir konudur. Ülkemizde ise bu konu henüz yeni gündeme gelmiştir. 2006-2007 öğretim yılında ilk kez başlatılan medya okuryazarlığı dersleri pilot il olarak belirlenen ankara, istanbul, izmir, Erzurum ve Adana’da seçilen okullarda konuyla ilgili eğitim almış sosyal bilgiler öğretmenleri tarafından verilmiş; 2007-2008 öğretim döneminden itibaren tüm ilköğretim okullarının 7. sınıflarında seçmeli ders olarak okutulması planlanmıştır. Bu ders için seçmeli olması gerektiği düşünüldüyse de, aslında zorunlu ders olarak okutulması çok daha yerinde bir karar olacaktır. Çünkü ülkemizin kültürel, sosyal ve ekonomik koşulları dikkate alındığında, büyük bir çoğunluğunun boş zamanlarını değerlendirme, eğlenme, bilgilenme ve kendini geliştirme aracı olarak medyayı ve özellikle televizyon aracını kullandığı bilinen bir gerçektir. Tüm bunlara ek olarak kişisel bilgisayarlarların ve İnternet ortamın yaygınlaşması ile de özellikle öğrenciler bu ortamı ’bilimsel araştırma mecrası veya oyun alanı’ gibi görmekte ve proje çalışmaları için temel başvuru kaynağı olarak varsaymaktadırlar. Aileler ve öğrenciler bu yanılgıya asla düşmemelidir. İnternet kullanıcısına, bilimsel kitaplar ve kaynakların yanında zayıf bir araştırma ortamı sunar. Elbette internet ortamını kötülemek değildir amacımız; sadece yeni yetişen zihinleri, bu ortamı temel başvuru kaynağı gibi görmeyip, görsel ve yüzeysel enformasyon edinecekleri konusunda uyarmak ve bilgilendirmektir. Dünyanın pek çok ülkesinde, artan izlenme oranlarıyla birlikte, televizyonun birey ve toplum üzerindeki etkileri bilinmekte ve bu konu üzerine uzun yıllardır çalışılmaktadır. Ülkemizde de televizyon ’eğlence aracı’ olarak görülmektedir. Türkiye, UNESCO’nun araştırmasına göre dünyada abd’den sonra en çok TV izleyen ülkedir. Bu aslında aynı zamanda, Türkiye’nin çocuklarının da yıllardır televizyonla eğitildiği anlamını taşımaktadır. Eğitime katkı sağlayacak çözüm medyanın engellenmesinden veya yasaklardan geçmiyor elbette. Türk toplumunun yüzde 98’nin günde ortalama 3,5 ile 4 saatini TV ekranı karşısında geçirdiği düşünülürse, izlediklerini veya gördüklerini doğru algılaması, eleştirel yorumlaması ve yaşamını aktif hale getirerek sorgulamasıdır önemli olan. Kişi okuduğu veya bir başkasından dinlediği her şeye nasıl kayıtsız şartsız inanmıyorsa, medyaya da aynı şekilde sorgulayıcı tavırla yaklaşmalıdır. Sözlerle söylenmeyen, görüntüyle gösterilmeyenlerin olabileceğini, her şeyden önce medyanın da bir ideolojisi ve dünya görüşü olduğunun farkına varılmalıdır. Her istediğini gösteren/anlatan/yazan/çizen özgür bir medyanın doğru okunması, toplumun ilerlemesini ve gelişimini sağlayacak unsurların belki de en önemlisidir. Medya okuryazarlığı bireyin bu yönde gelişimi üzerinde önemli rol oynayan bir kavramdır.Sonuç olarak, Medya okuryazarlığı artık bir eğitim türüdür ve tüm eğitim kurumlarında yerini almaktadır. Medya okuryazarlığı dersi aslında kitle iletişim araçlarının bilgilendirme ve eğlendirme özelliğinin nasıl işlediğini, anlamın nasıl üretildiğini, nasıl örgütlendiğini ve gerçekliği nasıl yapılandırdığı üzerine öğrencilerin anlayışlarını arttırmayı hedeflemelidir. Böylelikle özellikle genç kitlelerin medyayla olan pasif ilişkilerinin aktif duruma dönüştürülmesi sağlanırken, ticari medya kültürüne eleştirel bakışın güçlendirilmesi ve bu yolla yeni bireysel söylemlerin yaratılması hedeflenmelidir. Medya okuryazarı olmak deyince... Yaşadığı çevreye duyarlı, ülkesinin sorunlarını bilen medya mesajlarını akıl süzgecinden geçirebilen bilinçli bir kitlenin oluşturulması hedeflenmektedir.

Haberin Devamı

Doç. Dr. Alev F. PARSAEge Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bülümü Öğretim Üyesi

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!