Güncelleme Tarihi:
Japon balık kılçığı
JAPONYA bir ada, dolayısıyla beslenirken en fazla tükettikleri temel gıda maddeleri de deniz ürünleri. Belki de çok balık yedikleri için ‘‘kılçık teorisi'' geliştirmişler.
‘‘NEDİR kılçık teorisi'' derseniz. Etleri alınmış bir balık kılçığını yatay olarak çizin. Her kılçık tanesine yaşadığınız kentin, ülkenin sorunlarını birer birer yazın. Kent pis mi, yaz kılçığa. Yerlere çöp mü atılıyor, yanındaki kılçığa. Yeterli eleman mı yok diğer kılçığa. Kılçıklar bittiğinde ana sorunun ortaya çıktığını göreceksiniz.
HER Japon'a daha küçük yaşlarda bu teori öğretiliyor. Bir sorunu ele alıp, yan unsurlardan yola çıkıp, iskeleti oluşturan ana sorunu bulmak. Sorunun ne olduğu ve gerekçesinin ortaya çıkması da çözümü yolunda en büyük adım. Bu teori hayatın her alanına uygulanabiliyor.
PETROKİMYADAN fuara, bölge ekonomisini kalkındırma vakfına kadar bir dizi alanda yöneticilik görevi üstlenen işadamı Uğur Yüce de bu teoriyi benimseyenlerden. Küçük bir farkla. ‘‘Bir buğday teorisi geliştirelim'' diyor. Mesela dik duran bir başak çizelim. Her birine sorunları yazalım. Kirlenmeyi durdurmadan temizlik olmayacağına göre, önce kirlilik kanallarını tıkamak lazım. İşte bunları yapamadığımız için planlar projeler rafta kalıyor. Artık her bir şeyin devlet tarafından yapılma devrinin bittiğini söyleyen işadamı, ‘‘Hem kürek çekip, hem dümende oturulmaz'' diyor.
YAPILMASI gereken bir başak çizmek. Oluşturulacak sorun çözme gruplarının estireceği beyin fırtınasında her kafadan çıkan çözümü, saçma da olsa başağın kolları yönüne yazmak. İşe yaramayacak olanlar ayıklandıktan sonra kalanlar bizi sonuca götürecek. Neyi mi yapalım? Neyi yapalım değil, hangisinden başlayalım. İzmir'de sorun çok.
Ya düşecek ya düşecek
HÜKÜMETİN başta enflasyonla mücadele programı olmak üzere aldığı seri kararlar işalemini umutlandırıyor.
EN az iki yıl toplumun tüm kesimlerinin çekeceği sıkıntıyı ‘‘elle gelen düğün bayram'' diye yaklaşan işadamları her türlü fedakárlığa hazır. Yeter ki sözkonusu iki yılın sonunda Türkiye'de işler güllük gülistanlık olsun, enflasyon tek haneli rakamlara çekilsin. Sabrın sonu selamet.
SANAYİCİ Cem Bakioğlu da ‘‘Bu kez yırtacağız'' diyenlerden. Faizler düştü, rant devri kapandı, tahkim, sosyal güvenlik yasaları çıktı. Bakioğlu'na göre Türkiye birkaç ayda 20 yıllık yol aldı. Bu kez enflasyon düşecek. Peki üretim artmadan enflasyon düşer mi? ‘‘Enflasyon düşüşü üretim artışını, o da rekabeti getirecek. Rekabet fiyatları daha da indirecek'' diyerek, ekliyor; ‘‘Buna inanmak zorundayız. İnancımızı sağlam tutarsak başarırız.''
EVET, sadece Bakioğlu değil, tüm işadamı ve sanayiciler 25 yıldır birlikte yaşamaya alıştığımız enflasyon canavarının Türkiye'nin kaderi olmaması gerektiğini söylüyor. Enflasyonun yarısının psikolojik olduğu gerçeği dikkate alındığında, sadece düşeceğine inanmak bile mücadelenin şimdiden yüzde 50 başarıya ulaştığını gösteriyor.
EBSO’nun gözü gurbetçide
EGE Bölgesi Sanayi Odası, 2000'i, ‘‘Ege ekonomisinin kalkınma yılı'' ilan etti. Gerçek kalkınmanın dışardan gelecek sermayeyle mümkün olabileceği görüşünden hareket eden oda, bir dizi yurtdışı program da hazırladı. Hedef, özellikle Avrupa'da yaşayan ve son yıllarda sayıları hayli artan Türk işadamlarını Ege Bölgesi'ne çekebilmek.
İSTER tek başlarına yatırım yapsınlar, isterlerse yabancı sermaye ile evlenmeye hazır bölge kuruluşlarına ortak olsunlar. Yeter ki Ege'ye taze kaynak akışı sağlansın. Çoğunluğu Almanya'da olan Türk işadamlarının son yıllarda çok büyük başarılara imza attığını hatırlatan EBSO Başkanı Atıl Akkan, yurtdışındaki Türk patronların dökümünün çıkarılması için start verdi. Hatta bir çoğuyla temas kuruldu bile. ‘‘Gelin ülkenizin potansiyeli en yüksek olan bölgesine yatırım yapın.''
EBSO'nun aracılığı üstlendiğini söyleyen Akkan, danışmanlık hizmeti vermeye de hazır olduklarını belirtiyor.
YORUMSUZ
HAYATTA EN AZ HATA YAPANLAR VE ÇOK ÇALIŞANLAR, EN YÜKSEK MERTEBELERE TIRMANIRLAR. BUNUN İÇİN DAYANIKLI, HOŞGÖRÜLÜ, DÜRÜST VE AKILLI OLMALISIN.