Çocuklarını bu kültüre göre yetiştiren Şeref Üsküp’ü, geçen hafta ne yazık ki kaybettik. Naaşının başında tüm Ege efeleri toplandı. İzmir Hürefe’sini unutmayacak...
BİR ZAMANLAR, körfez vapurunda her akşam aynı senaryo tekrarlanırdı. Gazetesini akşamüstü basan emektar gazeteci, matbaasının kepengini indirip küçük oğlu
"Can" ile birlikte Beyler Sokağı’ndan Milli Kütüphane önüne çıkar ve Konak iskelesine doğru yollanırdı.Sarı saçlı Can, mavi gözlü, fıkır fıkır, yerinde duramayan, zeka fışkıran afacan bir yavrucaktır. Babasının aynı isimli gazetesinin basıldığı
"Hürefe" matbaasına yakın olsun diye, Arapfırını semtinde tarihi bir ilkokulda okurdu. Ödevini matbaada yapar, her akşam çakırkeyf olan babası ile Karşıyaka’daki evlerine dönerlerdi. Can, yedi evlat sahibi yaşlı babasının son gözağrısıydı.
HÜREFE GAZETESİ"Hürefe" deyince şöyle bir durmak gerekir. Bu sımsıcak matbaada, uzun yıllardır Ege’nin efe ruhlu gazetesi
"Hürefe" basılırdı. Sahibi ise, Ege zeybeklerinin hamisi, efelerin efesi
"Şeref Üsküp" idi.. Üsküp milletinin yufka yürekli, ancak sert görünümlü evladı, Ödemiş’teki gençlik yıllarından itibaren gazetecilik aşkıyla yanmış ve binbir çileden sonra Ege’nin tarih ve folkloruna sahip çıkan Hürefe’yi kurmuştu. Şeref Üsküp, 80 yaşına kadar Muzaffer Tema havasında, ağzından purosu eksilmeyen, yakışıklı ve sert yüz çizgilerine pembe gülücükler yerleştirmesini bilen sohbet canlısı bir adamdır.Onunla sohbete bayılırdım. Kurtuluş Savaşı’ndan başlayıp eski İzmir semtlerine uzanan, daldan dala muhabbetler kaynatırdık. Matbaanın salonu, 9 Eylül sabahları bayram yerine dönerdi, çevre iller kopup gelen yaşlı efeler karargahlarını burada kurar, yer içer ve dinlenirlerdi. Şeref abi, hepsini kola şişeleri içinde sert votka ile bolca suladığı için, tören kortejinde her kıta rap rap yürürken, bizim kahraman efeler, deryalar gibi sallana sallana boy gösterirler ve tüfenglerini yeri yersiz gümberdetirlerdi.Şeref abi, ben ve Akın Özçekirge, bir 9 Eylül konferansımızda yaşlı efelerin tümünü sahnede yanımıza oturtmuştuk. Biz konuştuktan sonra efenin biri, mikrofonu eline aldığında,
"Yunan gavurunu gördüğümüzde, yallah tabanları yağladık.." diye yumurtlayıp karizmayı bozunca, Şeref Üsküp yerinden doğrulup,
"Bu efenin ismi, zaten Tabansız Efe’dir!.." deyivermişti. Salon gülmekten kırıldı.
KARŞIYAKA VAPURU<ımg>ımg>İşte Şeref Üsküp ile zeybek gibi yetirmeye özen gösterdiği oğlu Can’ın bindiği akşam vapuruna, Yeni Asır’daki işimden 20.45’te Pasaport’tan katılırdım. Vapur daha iskeleye borda etmeden küçük Can, güvertede vapur çaycısı ile beni beklerdi. Vapura atladığımda
"Babam arka güvertede seni bekliyor" der, elime yapışırdı. Böylece Karşıyaka’ya gidinceye kadar yine koyu sohbetlere dalardık. Gelsin Yörük Ali Efe, gitsin gazeteci Hasan Tahsin.. Eski evliyalar, siyasi tarihi olaylar, Galip Hoca denen Celal Bayar,
Atatürk ile Latife Hanımın evlenmesi, Adnan Menderes hikayeleri ve binbir konu akar gider, bazen dümeni yardımcısına emanet eden kaptan bile, aramıza oturup ağzı açık bizi dinlerdi.Artık nerdeee böyle sembol adamlar, nerdeee böyle gallavi sohbetler?..
ZEYBEK HAMİSİ1923 Ödemiş doğumlu ve ilk hikayesi, 1940 yılında İkdam gazetesinde
"Yelken Ali’ye Piyango" ismiyle yayınlanan Şeref Üsküp’ün, iki değerli eşten Efe, Ece, Ege, Almıla, Cem, Cenk, Can isimli 7 evladı oldu.Çakıcı Efe, Şifalı Otlar, Şerefname, Milli Mücadele’de Efeler, Hey Gidinin Efesi, Bozdağ Efe Efsanesi, Ege’de İlginç Olaylar, Arkadaşımdan Öyküler isimli 8 kitap yazdı. Tam elli yıl boyunca binbir emekle gazetesini yayınladı, kitaplarını matbaasından basit yöntemlerle bastı, elden sattı, yüreğini efelere açtı, efe gibi yaşadı, güzel bir isim bırakarak, tam bir
"Hürefe" gibi, Kemeraltı’dan gelip geçti.. 23 Kasım 2006’da vefat etti. Ailesine başsağlığı diliyorum.
Şeref Üsküp kimdir?1923 Ödemiş doğumlu, yarım yüzyıldır İzmir’de yayınlanan Hürefe gazetesini tek başına, ailesi ve evlatlarıyla omuzomuza yayınlayan, Ege zeybeklerinin manevi önderi Şeref Üsküp, Çakıcı Efe, Şifalı Otlar, Şerefhane, Arkadaşlarımdan Öyküler, Milli Mücadele’de Efeler, Hey Gidinin Efesi, Bozdağ Efe Efsanesi, Ege’de İlginç Olaylar isimli 8 adet nefis kitap yazdı. Yaşamı üzerine Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Cemil Çiçek, Y.Doç.Dr.Turan Akkoyun’un yönetiminde tez hazırladı. İki ayrı değerli eşinden Efe, Ece, Ege, Almıla, Cem, Cenk, Can isimli 7 evladı olan, tatlı ve güzel insan Şeref Üsküp, 23 Kasım 2006 günü vefat etti.
Can’ı harmandalı ile büyüttüTam 7 tane evlat sevgisi yaşayan Şeref Üsküp, çok ileri yaşında sahip olduğu en küçük oğlu Can’ı, canından çok sevdi. Onu tam bir efe gibi yetiştirdi ve küçük yaşlarından itibaren harmandalı oynamayı öğretti.
Asansör kaza sonucu yapıldıKarataş’tan Halilrifat Paşa caddesine yükselen dağ, taşocağı açmak amacıyla yıllarca oyulmuş ve iki semt arasında Çin Seddi gibi yüksek bir kot oluşmuştu. Yahudiler’in oturduğu bu iki semti birleştiren tırmanması çok zor dimdik merdivenlere
"Las Kalera Davidas" (Davidas’ların Merdiveni) denirdi. Çünkü taş ocaklarının yukarısında en büyük evde
"Davidaslar" otururdu. Aşağıdaki bir büyük evde ise ünlü İzmirli tüccar
"Nesim Levi" oturmaktaydı. Davidaslar ile Leviler yakın dost idiler. Bir gün baba Davidas, merdivenlerden düşüp ayağını kırdı. Buna üzülen Nesim Levi, Avrupa’da gördüğü asansörlerden birini 1907 yılında yaptırdı.
Amerikalı Ege incirini yetiştiremediEge’nin yalnızca Menderes havzasında dünyaca ünlü nadide
"Sarılop" inciri yetişir. 1900 yılında Amerikalılar Ege incirini ülkelerinde yetiştirmek istediler ve Menderes’ten aldıkları fidanları Kaliforniya’ya diktiler. Ege’den tarımcı transfer ettiler. Beş yıl uğraştılar. Başaramadılar Çünkü Ege’nin
"Sacağı" denilen yaban arıları, yöreye özgü polen ve bakterileri incir meyvesine bulaştırmakta ve böylece kuruma sağlanmaktadır. Ege polen ve bakterileri, Amerika’da olmadığı için proje suya düştü..
Türkiye’de ilk gece maçı1935 yılı Ekim ayında
Ödemiş’in
Adagüme köyü ile
Bademye köyü arasındaki maç, Adagüme Elektrik Santalı önündeki çayırda yapılacaktı. İzmir Valisi Kazım Paşa maça davetlidir, ancak çayıra güneş batarken yetişir. Ve maçın başlamasını emreder. Çayırın dört köşesine yerleşen otomobillerin fakrları ile çayır aydınlanır, santalden gelen güçlü bir projektör de eklenir.
İzmir’de ilk resmi balo1882’de İzmir’e vali olarak
"Hacı Naşit Paşa" tayin oldu. Paşa, üst kattaki büyük salonu yelken bezleri ile döşetti, dans pisti olarak hazırlattı, zengin büfe kuruldu. Konağın mermer avlusu, merdiven ve balonları çiçekler ile süslendi. Şehrin kibar kesimi, konsoloslar, eşleri ve kızları ile kentin ilk resmi balosuna davet edildi. Konak önündeki, bahçe ve havuz kenarları da süslendi. Halit Ziya Uşaklıgil baloya frak giyerek gittiğini yazar.
<ımg>ımg>