Güncelleme Tarihi:
BU pazar anneler günü. Bu tür ithal günlerin çoğunu benimsemem. Ancak anneler için ister ithal olsun, ister yerli, yapılan her etkinliğe yürekten katılırım. Çünkü anneler bizi yalnız dünyaya getiren, büyüten, eğiten insan değildir. Onlar, yaşımız kaç olursa olsun, yaşam boyu, her zaman sığınacağımız sakin ve güvenli bir limandır. Yaşımız kaç olursa olsun, ne zaman bu limanı hatırlasak, sanki içimizdeki sonsuz gurbet duygusu bir parça diner. Ne zaman bu limana sığınsak, içimizdeki sonsuz gurbet duygusu sona erer. Yaşımız kaç olursa olsun, anneler bir dal, çocuklar bir tomurcuktur, Ahmet Kutsi Tecer'in dediği gibi:
Dal birgün der ki tomurcuğuna Tenimde bir yara işler gibisin Titrerim rüzgarlar keder vermesin Anneler beşikten der çocuğuna Acını görmesin gözüm álemde Teselli demeksin bana son demde
YAŞIMIZ kaç olursa olsun, benliğimizi kişiliğimizi şekillendiren hep odur. Eğer sevecense hep onun sevecen elini ararız. Eğer disiplinliyse, her yanlışımızda yanıbaşımızdan çıkıverecek sanır, sağımıza solumuza bakınırız. Yani bizim geleceğimizi o şekillendirir. Hiç unutmam. O zamanlar daha çok küçüktüm. Vadimize yaz ve güz sağanakları fırtınayla, yağan yıldırımlarla gelir, gök gürültüleri ahşap evlerimizi sarsar, titretirdi. Bu doğa olayı beni çok korkuturdu. Yorganı tepeme kadar çeker, kulaklarımı parmaklarımla tıkar, patırdı gürültünün dinmesini beklerdim. Bu halime, evdeki bir kişi dışında herkes gülerdi. O da annemdi, ‘‘O daha küçük’’ derdi. ‘‘Bırakın eğlenmeyi çocukla, büyüyünce korkmaz’’. Annemin sözünü tuttum, büyüyünce hiç korkmadım, hatta hoşuma bile gider oldu, şimşekli, yıldırımlı, gökgürültülü yaz sağanakları. Ve korkuları, yanlışları, güçsüzlükleri nedeniyle de hiç kimseyle alay etmemeyi, o günlerde öğrendim.
Biz şanslıyız
HER kuşak nedense kendini şanssız görür. Dünyaya ya erken, ya geç gelmekten yakınır. Oysa bana göre, bizim kuşağımız hiç olmazsa doğayı, doğalı yaşamak açısından şanslıdır. Dünyanın, özellikle de ülkemiz doğasının hoyratça tüketilmediği gençlik yıllarımızda, Konak Atıf'ta oturup, bir akşam çayı içmek az şey midir? Hatta bir acıyı bile şair Refik Durbaş gibi yaşamak az şey midir:
Körfezin zehirli sularına bakıp
annemi hatırladım
Annemizi her zaman hatırlayabiliriz. Ancak, işbilmez, duyarsız, herşeyi para sanan kent yöneticilerimiz sayesinde, Körfez'in zehirli sularına bakıp hatırlama şansına sahip olanımız artık çok az. Çünkü, ne o güzelim Kordon'dan eser kaldı, ne zehirli sularına bakıp annemizi hatırlayabileceğimiz Atıflar, Denizler... Şimdi, büyük çoğunluk, işinden çıkıp, o güzellikleri yaşamadan bir otomobil içinde, at gözlüğünü takıp, doğru evine gidiyor. Bir günbatımının, bir akşam ufkunun yangınını seyretmenin hüzünlü zevkini tatmadan. Bir yakamozlar dansını görmenin neşeli ve kışkırtıcı keyfini yaşamadan. Körfez'in zehirli de olsa, sularına bakarak birini, özellikle annenizi hatırlama şansınız kalmadığı için de, Refik Durbaş gibi, böyle bir şiiri yazamıyorsunuz artık. İşbilmez, duyarsız, tüm değerlerimizi bir bir yok eden yerel yöneticilerimiz sayesinde.
Anne şiirleri
BU haftaki sayfamızda yalnızca ANNE'ye ilişkin şiirlere yer verdik. Bazısı güzel. bazısı şairane, bazısı yer yer acemice, ama hepsi kesinlikle içten, ana sütü gibi temiz, tertemiz duyguları anlatan şiirler. Bu nedenle de yalnızca bu haftaya özgü olmak üzere ‘‘bir ustadan’’ ve ‘haftanın şiiri’’ni seçmedim. Çünkü birini seçsem, öteki anneye haksızlık edecekmişim gibi geldi. yok.
Gecenin bekçileri
BEN de, bu anneler gününde, beni Talat Kırcan suretinde dünyaya getiren annem Fatma Kırcan ve çocuklarımın annesi Zeynep Kırcan başta olmak üzere, kimi bir daha hiç uyanmayacağı sonsuz uykusunu uyuyan, kimi çocuğu bir dakika uyusun diye, geceler boyu gözünü kırpmayan, sözün kısası, dünyanın bütün annelerine saygılar sunuyorum. T.K.
KADINIM ANAM
Buğdayda,
Başak başak boy atan
Erginleşen olgunlaşan
Çiftçi KADINIM ANAM
Gecegündüz
Hastalara şifa dağıtan
Doktorum, eczacım
Hemşirem, ebem, bakıcım
Sağlıkçı KADINIM ANAM
Köyünde
Ebesiz çocuk doğuran
Elleri kınalı hamur yoğuran
Garipleri aç koymayıp doyuran
Köylü KADINIM ANAM
Fabrikada
dertlerini dokuyan
Gözleri süzgün
Yorgun soluyan
İşçi KADINIM ANAM
Sabahları
Uykusunu yollarda açan
Çayını lokmasını yarım bırakan
Yazılarla, sayılarla boğuşan
Memur KADININ ANAM
Hepinize sevgi
Hepinize saygı
Ama ille de
Teni tebeşir tozu
Saçı okul kokulu
Canım kadınım
Öğretmen ANAM
Bilge BASUT
SENSİZ OLMAZ
Sen ölemezsin ANNEM, bensiz, bizden habersiz
Bu kainat, bu insanlık öksüzdür SUZAN annesiz
Çiçekler açmaz, bülbüller ötmez, olurlar dilsiz
Bırakmak bile istemeyiz, bu dünyayı SUZAN annesiz
Ay tutulur, güneş doğmaz, dünya dönmez olur
Sular akmaz, yağmur yağmaz, kıtlık kuraklık olur
Mevsimler değişir, kışlar yaz, yazlar kış olur
Yiyip içtiklerimiz, bir zehir olur SUZAN annesiz
Güler yüzünü, tatlı dilini kimde buluruz
Sevginden yoksun kalınca, sefil perişan oluruz
Gül kokan nefesin, tenin yerine neyi soluruz
Ayakta durmaya gücümüz kalmaz SUZAN annesiz
Henüz daha erken, gitme lafı etme bizlere
Senin gönül bahçendeki menekşelere güllere
Yediveren inciri gibi tatlı söylediğin dillere
Mahrum kalırsak ölürüz, olamayız SUZAN annesiz
Herşeyin bizlerden farklı, özel dokunmuşsun sen
Yuvaların yıkılmasını önleyen Mimar Sinan'sın sen
Dertliler için, sözün kapısı Marko Paşa'sın sen
Kainat haykırıyor, OLMAZ diye bak, SUZAN annesiz
Zekai GÜRBÜZ
BİR ANANIN YOKLUĞU
Bir anam vardı
Sanki bir melekti
O bir iyilik perisiydi
Onu benden kara toprak aldı
Her geçen gün arıyorum
Hasreti ile yanıyorum.
Beni yapayalnız bırakıp gitti
Dertlerimle, kederlerimle başbaşa.
Bir anam olsaydı diyorum
Dizine yatıp uyusaydım.
Bütün acılarımı dertlerimi
Ona anlatabilseydim.
O benim herşeyimdi
Dert ortağımdı
Senin yokluğunda buruk bir
Acı yaşıyorum
Her geçen gün kahroluyorum
Çünkü derdimi dinleyecek
Bir anam bile yok biliyorum.
Bir anne sözcüğü duydukça
Kahroluyorum, yıkılıyorum
Keşke benim de anam
Olsaydı diyorum
Derdimi anlardı biliyorum
Anası olanlara söylüyorum
Analarınızın değerini
İyi bilin diyorum
Çünkü kaderime ağlıyorum
Sevim ÇAVUŞ
ANNELER GÜNÜ
Benim için anneler günü
15 Ağustos 1991 günü bitti
Çok sevdiğim anacığım
Ansızın bizi bırakıp gitti
Ölümünden sonra herşey
İstemesem de değişti
Ona olan hasretim
Yıllar geçtikçe pekişti
Her anneler gününde
Gizli gizli ağlarım
Onunla geçen yıllarımı
Sanki yeniden yaşarım
Yalnız anneler gününde değil
Onu her zaman anarım
Sımsıcak evlat sevgisini
Bilseniz nasıl ararım...
Mehmet BORA
ANNE
Her yol ana kucağına akarmış
Yola çıksam seni bulur muyum anne?
Hasret ateşi insanı yakarmış
Yana yana seni bilir miyim anne?
Ana gibi yar olmaz derler
Anasız neyler bu garip serler
Ana sevgisinde bütün sırlar
Seni bilinmeze salar mıyım anne?
Sevgin herkese örnek oldu
Şefkatinle odam, dünyam doldu
Kucağın bol, gönlün boldu
Seni hiç usumdan siler miyim anne?
Yanımdaysan mutluyum ben
Uzaktaysan dertliyim ben
Sen birazcık üzülsen
Ben hiç güler miyim anne?
Cennet anaların ayağı altında
Ne elmasta gözüm, ne de altında
Sen mutlu ol, yeter artar bana
Başka birşey diler miyim anne?
Asla unutmayacağım seni anne
Bir başkası giremeyecek kalbime
Her daim yalvaracağım Rabbime
Mekanın cennet olsun canım annem
Mustafa KUNDURACI
‘Arkadaş’ şiir ödülleri
MAYIS Yayınları'nca bu yıl beşincisi düzenlenen ‘‘Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülleri’’ İZFAŞ Sanat Galerisi'nde törenle sahiplerine verildi. 63 dosyayı inceleyen seçici kurul beş dosyayı ödüle layık gördü. ‘‘Güller Hatındayız’’ adlı dosyayla Sadık Yaşar birinciliğe, Zafer Ekin Karabay, ‘‘Şubat'ta Saklambaç’’ ve Murat Batmankaya ‘‘Şenayi’’ adlı dosyalarıyla jüri özel ödülüne, Betül Esener ‘‘Naz’’ ve Ali Bakoğlu ‘‘Arkabahçe’’ adlı dosyaları ile övgüye değer dosya ödüllerini aldı.
Deniz HANCI / İZMİR