Güncelleme Tarihi:
Bizim Barnard’lar
DR. Christiaan Barnard'ın, 1967'de ilk kalp naklini gerçekleştirmesi tıp dünyasında bomba etkisi yaratmıştı. Kalbi iflas edenlere büyük bir umut kapısı açan Barnard'ı bir yıl sonra Türk meslektaşları Kemal Bayazıt ile Siyami Ersek izledi. Ancak nakil hastalarının büyük bölümünün kaybedilmesi, kalbin vücut tarafından reddini önleyecek tekniklerin henüz geliştirilmemiş olması, bağışların yok denecek kadar az olması sekte vurdu. 1985, 1990'lı yıllarda yeni girişimler oldu ama arkası gelmedi.
BU arada böbrek ve karaciğer nakillerinde çok uzun yol alındı. Dünya standartlarında ulaşılan başarı, organ bağışının giderek benimsenmesi kalp cerrahlarına yeniden cesaret kazandırdı. İki yıldan bu yana İzmir'de Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri Hastaneleri'nde nakiller neredeyse rutin ameliyatlara girdi. İlk nakilden tam 33 yıl sonra Türk cerrahları Barnard umudu oldu hastalarına.
BU bölümde söz gece gündüz, tatil demeden hayat hediyelerini yeni sahipleriyle buluşturan kalp cerrahları DEÜ'nden Prof. Dr. Öztekin Oto ile EÜ'den Doç. Dr. Mustafa Özbaran ve Doç. Dr. Ahmet Hamulu'nun.
ÜÇ cerrahla sohbette yaşadıklarının farksız olduğunu gördüm. Üçü de hastalarının umutsuzluğunu, sevincini birlikte yaşıyordu. Tekrarlardan kaçınmak için Özbaran'dan hasta, Oto'dan organizasyon ve Hamulu'dan kalp naklinin bağış boyutuna ilişkin görüşlerini aktardım.
Nakillerini yaptığı Canan'la Sami'nin mutluluklarını paylaşan Prof. Dr. Öztekin Oto, ‘‘Beş kalp nakli, iki kalp akciğer, bir iki taraflı akciğer nakli gerçekleştirdik. Bunların sadece üçü İzmir'de yapılan bağışlardı. Diğerlerinin tümünde zamana karşı yarıştık’’ dedi.
Vasiyet etsinler
ÖLÜME mahkum bir hastaya verilen ‘‘Kalp bulundu’’ müjdesinin bile umutları yeşertmeye yettiğini belirten Hamulu, acıma duyguları gelişmiş Türk insanının organ bağışına yeterli duyarlılığı göstermemesinden yakındı. Bağışın can, bağışlanmayanın ise toprak olduğunun artık bilinmesi gerektiğini belirten Hamulu da, görüşlerini şöyle dile getirdi:
‘‘Kaybettikleri insanlarının acısını kalplerine gömüp, kutsal bağışta bulunanlara hastalarımız adına biz de minnettarız. Ama bağışlar hala yetersiz, bir kurtarırken üç ölüyor. Ölenin üzerinden bağış kartının çıkması yeterli olmuyor. Aileleri kabul etmiyor. O yüzden organlarını bağışlayan herkes en yakınlarına bunun vasiyetleri olduğunu her fırsatta dile getirsinler. Böylece çok daha fazla kalp bulunacağına inanıyorum.’’
Hamulu, organ nakli ve bağışları konusunda Sağlık Bakanlığı'nın ciddi girişimler başlattığını, bunun da sevindirici olduğunu kaydetti. İlk kez Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Organ Nakli Dairesi kurulduğunu belirten Hamulu, ‘‘Yeni düzenlemeler var. İlk planda hastanelerin yoğun bakım ünitelerinin güçlendirilmesi gerekiyor. Ardından beyin ölümü olan hastaların ihbarının zorunlu hale getirilmesi. Sağlıklı bir organizasyon da buna eklendiğinde nakil hastalarının umutları katlanacak’’ dedi.
Cerrahın ellerinde
OTO, ümitsiz bir hastaya yapacak bir şey yok denilen günlerden bugünlere gelip ‘‘Evet çözümü var’’ diyebilmenin mutluluğunu yaşadığını söyledi. Oto, ‘‘Nakilde en kolay kısım kalbin birini çıkarıp diğerini takmak. Asıl sorun ve zorluk bağış ve organizasyonda. Zamana karşı yarışıyoruz’’ dedi, şöyle konuştu:
‘‘Zorluklardan biri bağışta. Bir istatistik çalışma bağış önerilerinden 10'undan birinin kabul edildiğini ortaya koydu. Beyin ölümü vakalarının büyük çoğunluğu bildirilmiyor, bu da büyük kayıp. Bağış haberiyle düğmeye basıyoruz. Eğer bağış İzmir dışıysa onu en kısa zamanda getirmenin güçlüğü ortaya çıkıyor. Üstelik hepsi cerrahın üzerine kalıyor. Bir kalp için askeriyeden helikopter yardımını sağlamak kolay değil. Tarifeli uçağa kalan, havaalanı olmayan yerlerden uçarcasına ambulansla gidip gelmeler ve birçok zorluklar. Koca bir ekip savaş emri bekler gibi tetikte. Kalp yola çıktığında hastayı hazırlamaya başlıyoruz. Ameliyathane kapısından kalbi teslim aldıktan iki saat sonra iş bitmiş oluyor. Dünya standartlarında ama kimsenin bulunla ilgilendiği de yok. Biz de heyecanı var, çaresizliği yaşama umuduna dönüştürmenin mutluluğu var.’
BİTTİ