Dizi: Asırlık markalar

Güncelleme Tarihi:

Dizi: Asırlık markalar
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 26, 2000 00:00

Enis KÖSE
Haberin Devamı

Hisar, kahvemizi unutturmayacak

İzmir'in bir asrı devirmeye hazırlanan kuruluşlarından Hisar Kuru Kahve, gelecek kuşaklara Türk kahvesini unutturmama misyonu üstlenmiş

5000'inci yılını kutlayan İzmir, çeşitli uygarlıklar döneminde Akdeniz ticaretinin merkezi, gözbebeği olmuş.

19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ortalarına kadar ticaret merkezi olma kimliğini koruyan bu kent, günümüzde bu özelliğini yitirmeye başlasa da bazı sanayi ve ticari kuruluşlarını 2000'li yıllara taşımayı başarmış. Bu kuruluşlar günün değişen koşullarına ayak uydurarak, sektörlerinin de öncülüğünü yapmış.

ASIRLIK marka olmanın gururunu yaşayan ve bugün modern sanayiyi tesislerine sahip olan firmalar, 2000'li yıllarda ise geçmişi ve gelenekleri gelecek nesillere unutturmama misyonu üstlenmiş. Binlerce yıl ticaret merkezi olan İzmir'in bir asrı geride bırakan veya ve devirmeye hazırlanan kuruluşlarının, öykülerini ve geleceğe ilişkin planlarını sizlere aktarmaya çalışacağız.

KOYU sohbetlerin vazgeçilmez içeceğidir, Türk kahvesi. Rivayete göre ilk kahveyi, Kanuni Sultan Süleyman Habeşistan Valisi Özdemir Paşa'ya getirtiyor. 1700'lü yıllarda ise toplumun tüm kesimleri tarafından tüketilir hale geliyor kahve.

HAZIRLANMASI pişirilmesi ve içimiyle damaklarda özel bir tad bırakan Türk kahvesi için söylenmiş, ‘‘Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var’’ atasözümüz de kültürümüzdeki yerini anlatmaya yetiyor. Ne yazık ki, nescafenin yaygınlaşmasından sonra, Türk kahvesine rağbet de azalmaya başlıyor. İzmir'in bir asrı devirmeye hazırlanan markalarından biri de Hisar Kuru Kahve.

1907'de Seyit Ali Değerli kuruyor Hisar Kuru Kahve'yi. Peştemalcılar Çarşı'nda Hisar Camii'nin yanında açtığı küçük bir dükkanla işe başlıyor. 93 yıldır İzmirliler'e Türk kahvesi satan Hisar Kuru Kahve'yi, 2000'li yıllara taşıyan Levent Değerli'den öğreniyoruz 93 yıllık öyküyü:

SIRA DÖRDÜNCÜ KUŞAKTA

‘‘DEDEM Seyit Ali Değerli, kahveciliğe Peştamalcılar Çarşısı'nda bir akrabasının yanında çıraklık yaparak başlıyor. Çıraklığı sırasında yaptığı birikimleriyle, yine aynı çarşıda Hisar Cami'nin yanında bir dükkan açıyor. Dükkan da adını Hisar Camii'nden alıyor. Sonra babam Hasan Değerli de dedemle birlikte çalışmaya başlıyor. 1970'li yılların sonlarında ağabeylerim İbrahim ve Doğan, ardından da ben iş hayatına atılıyoruz. 1980'li yıllara kadar Hisar Camii yanındaki perakende satış yerimiz açık kalıyor. Sonra Gıda Çarşısı'na taşınıyoruz ve seri üretime geçerek, işi sanayiye dönüştürüyoruz.’’

DEDESİNİN 1981, babasının 1993 yılında vefat ettiğini belirten Değerli, birinci ve ikinci kuşağın Hisar Kuru Kahve'yi marka yapmayı başardığını, üçüncü ve dördüncü kuşağa ise markayı daha ileri noktalara taşıma ve Türk kahvesini unutturmama görevi düştüğünü söylüyor. Değerli, hatta bu tadı dünyaya yaymayı planlıyor. Bu amaçla İtalyan bir firmayla ortaklık ve ihracat bağlantısı için görüşmeler yapıyor.

NESCAFENİN 1980'li yıllardan sonra Türkiye'de yaygınlaşmasıyla, Türk kahvesine ilginin de azaldığına dikkati çekiyor. Kolay hazırlanması ve biraz da özenti nedeniyle nescafenin tercih edilir olmasından yakınan Değerli, ‘‘Bizim görevimiz, bu kültürü yaşatmak. Bunun için büyük hipermarketlerde, otantik standlar açarak müşterilere Türk kahvesi ikram ediyoruz. Her yıl İzmir Fuarı'nda açtığımız standlarda da bu nostaljiyi İzmirliler'e yaşatıyoruz. Şimdi yeni bir projemiz daha var. Karşıyaka, Bornova, Güzelyalı, Hatay gibi bazı semtlerde Hisar Kuru Kahve adını taşıyan perakende satış noktaları açmak için çalışmalara başladık. Bu iş de bize para kazandırmayacak. Ancak Türk kahvesini yaşatma misyonu üstlendik’’ diyor.

YENİLİKLER SÜRECEK

HİSAR Kuru Kahve, sektörde sanayileşmeye, yeniliklere de öncülük ediyor. Türk kahvesini ambalaja sokan ikinci firma olduklarını anlatan Değerli, kolay açılır kutu ve folyo ambalajlarda satışa başladıklarını belirtiyor. Türk kahvesine olan talebin düşmemesi için sürekli projeler üretiklerini belirtirken, nescafe pazarına da girmek zorunda kaldıklarını üzülerek anlatıyor:

‘‘NESCAFEDE pazar her geçen gün büyüyor. Nescafeye, Türk kahvesine talebi sürekli düşürdüğü için tepki duyuyoruz. Ama ticari faaliyetlerimizi sürdürmek için de bunu yapmak zorundaydık. Yaklaşık 1.5 yıl önce İngilizce'de hisar, sur anlamına gelen Castle adını verdiğimiz nescafeleri, burada ambalajlayarak, piyasaya sunduk. Büyük ilgi gördü. Bunu ticaretin bir gereği olarak yaptık. Babam yaşıyor olsaydı, her halde buna çok kızardı.’’

GÜNDE 10 BARDAK

DÖRDÜNCÜ kuşağın da kahveciliği devam ettirmek istediğini söyleyen Değerli, çocukları ve yeğenlerinin şimdiden şirkete gelip gitmeye başladığına dikkati çekiyor. İki kızı ve altı yeğenine şimdiden Türk kahvesi kültürünün önemini aşıladıklarını belirtiyor. Ona göre çekirdekten yetişmek çok önemli. Çünkü, Türkiye'nin her yerinde içilen kahvenin sertlik derecesi farklı. Örneğin, Urfa'da içilen mıhra, Ege'de içilen Türk kahvesine göre çok daha sert.

LEVENT Değerli ile Türk kahvesi eşiliğinde yaptığımız sohbette, söz ailedeki kahve kültürüne geliyor. ‘‘Dedem ve babam, gün içinde ne kadar kahve içerse içsin, akşam yemeğinden sonra mutlaka bir fincan Türk kahvesi içerdi. Hatta babamın, özel kahve fincanı, cezvesi ve tepsisi vardı. Biz de iş hayatına atılmamızdan sonra günde sekiz-on fincan kahve içer olduk. Sabah ve öğleyin ilk çekilen kahveden mutlaka içerek tadına bakıyoruz. Benim için de ağabeylerim için de akşam yemeğinden sonra içilen kahvenin tadı bir başka oluyor’’ diyor.

KOLLEKSİYONU VAR

DEĞERLİ'nin, kahve kavurma makineleri, değirmenleri, fincan ve cezvelerden oluşan kolleksiyonu dikat çekiyor. Değerli, kahveyle ilgili eski ne varsa satın almış. Geçtiğimiz yıl fabrikada çıkan yangından geçmişe ait fotoğraf ve belgeleri yitirdiklerini üzülerek anlatırken, ‘‘Bu yangından sonra kolleksiyonuma daha fazla önem veriyorum, gözüm gibi bakıyorum onlara’’ diyor.

Yarın: Sepiciler

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!