Veli ŞAKIR
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2007 20:08
Hep konuşulan, ama istenilen noktaya getirilemeyen bir konu: Deniz taşımacılığı. Oysa İzmir ve Ege için önemi ortada. Bu hafta, İstanbul ve İzmir’de binlerce yolcu taşıyan TURYOL’un dümenindeki isim, Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Can ile söyleştik.
Midilli-Foça feribot seferlerine ilgi ne durumda? Başka güzergahlar gündeminizde mi?- Bu hat Türkiye’ye gelmek isteyen Yunan halkı ile Midilli’ye gelen yabancı konuklara yönelik açıldı. Sefer tarifelerimiz bile buna göre düzenlendi. Ancak 1 Mayıs’tan bugüne kadar beklenildiği biçimde yolcu sirkülasyonu olmadı. Düzenli ve tarifeli ulaşımda beklenen potansiyele erişebilmek, emniyet, kalite ve konfordan zerre kadar ödün vermeden, sabırla ve dirençle zarara tahammül etmek, düzenli ve uzun vadeli bir hattın kurulması için ilk şarttır. Biz şimdi bu aşamadayız. Yani zararına seferler yapmaktayız. Kendi gücümüzle bu zararlarımızı sübvanse etmekteyiz. Şüphesiz başlangıçta taşınan yolcu sayısı ile bugün gelmiş olduğumuz noktada nispi bir artış olduğu ortada. Ancak maliyetlerimizin karşılanabilmesi için sefer başına yolcu ortalamamız 64 kişi olmalıdır. Henüz geldiğimiz ortalama ise 17. Bu durumda, hattın düşünülen noktaya çekilebilmesi, her iki uçtaki yolcuya rutin seferlerde herhangi bir aksama olmadığına ve sürekliliğin devam ettiğine dair güvence verilebilmesi için, mevcut duruma daha çok tahammül etmemiz gerektiği de ortadadır. Bu hattın canlanacağına inanıyoruz. Bunun için kararlıyız. İzmir’i, Foça’yı, çevresini ve buradaki insanları seviyoruz. Değişik hatlar elbette ki gündemimizde. Bizler daha çok lokal mercilerden ya da halktan gelen taleplere göre hareket ediyoruz. Hiçbir zaman "hat açacağımız noktalarda halihazırda iyi karlılık vardır" düşüncesi ile hareket etmeyiz. Ancak yeni, denenmemiş, fakat teşvik edici bir hat talebi olursa, değerlendirip karar veririz. Fakat yakın gelecekte böyle bir niyetimiz yok.
TURYOL’un kurucu başkanıá 1953, Rize - İyidere doğumlu olan Yunus Can, üç kuşak denizci aileden. Yüksek Denizcilik Okulu’nun sınavlarında başarılı olarak yakın yol gemi kaptanlığı(Kaptan-Master) ehliyeti aldı. Uzak sefer ticaret gemilerinde 15 yıl görev yaptı. 1991’de yurt dışında ve Ukrayna’da ilk yabancı gemi acenteliğini kurdu. 1998’de TURYOL’un (Turizm ve Yolcu Deniz Taşıyıcıları Kooperatifi) kurucu başkanı oldu. TURYOL Yönetim Kurulu Başkanlığı ile Genel Müdürlüğü’nü yürüten Can, evli ve 4 çocuk sahibi.
60 GEMİLİK FİLOMUZ VARTURYOL olarak deniz taşımacılığında hangi hizmetleri sunuyorsunuz? Ege’deki projeleriniz?- Yaş ortalaması sekiz olan, 60 gemiden oluşan bir filoya sahibiz. Liman içi ve kentsel toplu yolcu taşımacılığı yapıyoruz. İstanbul’da 45 gemimizle yaz aylarında günlük 60 bin, kış aylarında ise 50 bin kişi ortalama yolcu taşıyoruz. Ayrıca, Boğaz ve Ada hattında özel ve günlük ortalama 50 turistik sefer, yaz mevsiminde ucuz tarifeli ve halk için günlük 15-20 özel Boğaz Seferi yapıyoruz. İzmir’de Büyükşehir Belediyesi ile protokol çerçevesinde 14 gemi ile Körfez hatlarında yolcu taşımacılığı hizmeti veriyoruz. Burada da günlük yaklaşık 30 bin yolcu taşıyoruz. Foça’dan Midilli’ye yapmaya başladığımız seferlerimizi şimdilik tek gemiyle sürdürüyoruz.
TESPİT EDİLEN SORUNLAR YANLIŞTürkiye’de deniz ulaşımının az kullanılmasından yakınılır hep. Peki deniz taşımacılığının yaygın bir hale gelmesi için neler yapılmalı?- Genel düşünce yapısında bu hep vardır. Her kesim aynı şeyi söyler. Yani; Türkiye’nin üç yanı deniz, İskenderun’dan Hopa’ya 8800 kilometrelik bir sahil şeridine sahibiz. Ancak, bu imkandan istifade edememekteyiz. Karayolları, ölüm yolları oldu vs gibi. Bu tür şikayetlerin toplumda seslendirilmesi ve eksikliğin dile getirilmesi ne kadar doğru ise, devlet yetkilileri, akademisyenler ve meslek odaları tarafından da seslendirilmesi o derece yanlıştır. Çünkü bu imkandan neden faydalanılmadığının nedenlerini ve çözümlerini en iyi bilmesi gerekenler ve bu konuda görevli olanlar onlardır. Bunun için devletten maaş alan binlerce bürokrata, akademisyene sahibiz. Ancak ülkemizde habis bir hastalık biçimindeki, "Suya sabuna dokunmadan ve sorumluluk almadan yaşama kültürü" burada da kendini göstermektedir. Bu konuda gerçek çözüm için hem akademisyenler ve hem de devletin idarecilerinin tespit etmiş oldukları eksiklikler ya da olumsuzluklar yanlıştır. Teşhisi yanlış konulan bir hastalığın tedavisi ölüm olduğu gibi, burada da aynı sona hızla yaklaşmaktayız. Türkiye’de zaten yok olmuş olan kabotaj hattında yolcu taşımacılığı, devletin bugün uyguladığı politikalarla canlandırılamaz. Devletin sahiplenmediği, teşvik etmediği ve hükümetin hiçbir zaman popülizm aracı olarak kullanamadığı bir alandan toplum adına yarar elde etmek, bu ülkede hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Devletin gerçek sorunlarını sahiplenmediği ve toplumun talepkar olarak arayış içine girmediği, deniz yolcu taşımacılığının canlandırılması ve sağduyu sahibi insanların arzu ettiği noktaya çekilmesi mümkün değildir.