Burcu Taner/HÜRRİYET
Oluşturulma Tarihi: Aralık 21, 2014 01:12
EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi’nin önünden geçenler bilir; her daim oralarda bekleyen sakalı uzamış, gözleri uykusuzluktan çökmüş, ellerinde ilaç poşetleriyle bekleyen adamlar vardır. Cama çıkan çocuklarına el sallarlar, hep pencerenin karşısındaki bankta otururlar. Sorduk, “Bekleyecek, zaman geçirecek bir yeriniz yok mu?” diye, “Yatacak yerimiz bile yok” yanıtını aldık.
Kimisi genç bir baba. Erzurum’dan İzmir’e bir yıldır sefer sallıyorlar ailecek. Kimisi Balıkesir’den torunu için gelmiş, “Ben 67 yaşından sonra banklarda yatmaya mecbur muyum? Ama Halil’im için canımı veririm” diyor. Marmaris’ten gelen minik Ceylin’in tedavisi uzamış, trombosit lazımsa babası Suat koşacak. Ama o da taşeron işçi. İznini uzatamamış artık, kaygılı. Çünkü maaş demek ilaç parası demek.
NASIL HASTA OLMASIN
Kimisi de can parçasına karaciğeriyle, iliğiyle can verecek. Doktorlar “Asla hastalanmamanız gerekiyor nakle kadar” demiş. Ağlanacak halimize güleriz ya, onlar da gülüyor: “Buyurun siz de banklarda, arabalarda yatın da hastalanmayın bakalım.” Her birinin bir hikayesi var. Babalardan biri hiç konuşmuyor. denini sonra anlıyoruz. Afganistan’dan, savaştan kaçmışlar, sınırda yakalanmışlar, çocuk ateşler içinde. Sonrası hastane, diğer babalarla nöbet. Aslında hepsi çözüm konusunda ortak. Koca hastanede o kapıda bekleşen babalar için bir oda ayrılamaz mı? Sıcak bir çorba yapmaları, çaylarını içmeleri, günde birkaç saat de olsa sıcak bir yerde uyumaları sağlanamaz mı? Barınma konusu için kökten bir çözüm bulunamaz mı?
EV NEREDE KIZIM?
Onlar bu sorulara çözüm aramayı çoktan bırakmışlar, sadece dertlerini anlatıyorlar uzun uzun. Dolmuşlar artık. Önce sözü yaklaşık 10 aydır torunu için banklarda yatan Halil Akkurt alıyor. Artık çoktan hastanenin “Halil Dede”si olmuş. Herkes derdini ona danışıyor, kızdı mı da kaçacak yer arıyorsunuz. Halil Akkurt, söze “Kızım ben 67 yaşından sonra banklarda yatmaya mecbur muyum?” diye sorarak başlıyor. Sonra ekliyor: “Biz Mart’ta geldik buraya. Çocuk 5 yaşında. Lösemi. Burada anneler çocuğun yanında, babalar ihtiyaçlarına koşmak için kapıda. Ev nerede kızım? Arabalarda, banklarda yatıyoruz” diyor.
ARABADA YATMAK DA PARALI
Halil Akkurt arabada yatmanın da bedava olmadığını söylüyor. Aylık 130 liranız varsa otoparkta kalabileceğinizi belirtiyor ve devam ediyor: “Bizden otopark parası isteyince gittim karşıdaki benzinliğin arkasında yattım. Sonra tartışmalar oldu. 10 gün kadar otoparkta indirimli kaldık. Daha sonra KİTVAK Konukevi’nin Müdürü beni görmüş. O adamcağız sağ olsun yatak açtı. 15 gündür de orada yatıyorum.
HER ŞEY CEYLİN İÇİN
Marmaris’ten gelen ve iki aydır 3 yaşındaki Ceylin’in ilaç tedavisiyle ilgilenen Suat Yıldırım da “Kalma işini arabada yatıp kalkarak hallediyoruz. Otopark için ayrı bir ücret ödüyoruz. 130 lira otopark ücreti ödüyoruz. Babalar dışarıda kalıyor. Oturacakları, kalkacakları bir yer yok. Geceleri televizyon yok, kantin yok. Zaman geçirecek bir yer yok. Buradan dışarıya ayrılamıyoruz çünkü çocuklara kan istiyorlar, trombosit istiyorlar. Ne yapalım her şey Ceylin için” diyor.
ERZURUMDAN İZMİR'E
Sağlık için İzmir’e Erzurum’dan gelen Zeynel Cellat da, “Gidip gelmeleri sayarsak bir yıldır tedavi görüyoruz. Kızım 2 yaşına girecek. İlik nakli için bekliyoruz. Almanya’dan bir donör ile planlama yapıldı. Bunları beklerken sıkıntılarımız da çok tabii ki. Eşim çocuğun yanında. İhtiyaçları oluyor. Kim koşacak? Mecburen yakında olacaksınız. Topluca kalmamız için en uygun yer günlük 60 TL. Çarpın 30’la, ortalama bir memurun maaşı eder. Herkes bunu nasıl karşılayacak? Barınma sorununa çözüm bulunması gerekiyor” diye konuşuyor.
Dışarıda da durum farklı değil. Çeşitli servislerde çocukları kalan pek çok baba banklarda uyumaya çalışıyor.
Çok nadir görülen bir bir karaciğer rahatsızlığı olan Wilson hastalığı nedeniyle Antalya Kaş’tan İzmir’e gelmişler. Yaklaşık bir aydır kızının iyileşmesini bekleyen Osman Buğra, yoğun bakım hasta yakınları için ayrılmış olan hastane bodrumundaki odada hiç dinlenemeseler de yorgunluk çayı demliyor.