Güncelleme Tarihi:
“Ben oyunun bazı kurallarına itiraz ediyorum” dediğiniz zaman derin bir krizi göze almışsınız demektir.
Aleksis Çipras’ın Syriza’sından söz ediyoruz.
Yunanistan bir nevi bir “Bolşevik kalkışmasına” hazırlanıyor.
Meseleye dünya egemenlerinin gözlüğünden baktığınızda diyecekleriniz bellidir.
Sen tembel bir milletsin.
Üstüne üstlük şımarıklık yapıyorsun.
Borç alıp “hapur hupur” götürürken iyiydi de, ödemeye gelince mi kötü oluyor?
“Hem çamura yatarım, hem bedel ödemem” dersen böyle bir dünya yok...
Cümleleri uzatmak mümkün.
Ancak Yunanistan hep böyleydi.
Yani AB’ye alındı diye ondan bir Almanya performansı beklenemezdi.
Onlar Akdeniz kültürünü en fazla içselleştirmiş, siestasını da, taverna keyfini de asla ihmal etmeyeceklerin ülkesiydi.
Bu kültür kişi başı 10 bin euro ile de mutlu olabilirdi.
Boyun eğecekler
Başta Almanya olmak üzere, büyükler kendilerine pazar olabilecek bir tüketim toplumu hayal etti.
Bu sebeple “verdikçe verdiler”.
“Bu güzel ülkeyi bize nasip eden Rabbim, verdikçe veriyor” diye yorumladı Yunan halkı bu bonkörlüğü.
Şimdi, 25 yıllık refahı bir daha bulamayacağını biliyor ve külfetinin bugününe yansımasını kabul etmiyor.
Ne olur?
Kahvehane ağzı ile bir “kesik” durumu söz konusu.
Egemenlere “canımı mı alacaksınız” dediğinde, önce huysuzlanacaklar, tehdit edecekler, en nihayet teneşir vadelerle Yunan halkına boyun eğecekler.
Senaryo böyle gelişirse, “Çipras” bir model olur, işte o zaman başta güney Avrupa ülkeleri olmak üzere “dünya çarşısı” tam karışır.
Halka değen solculuk
Yunanistan sisteme kafa atan bir “Köroğlu” çıkardı.
İspanya’da da benzer kumaştan Podemus’un halk desteği yüzde 30’lara yaklaştı.
Peki Türkiye’de bir yansıma olacak mı?
Bizim ülkede solcuların geleneksel bir kabızlıkla “halka değme” problemi vardır.
Bu sebepten geniş kitlelere ulaşan bir gelişme olacaksa, bu hareketin ve liderinin “İslami bir tını” içermesi adeta gerekliliktir.
Hani “Solcu Müslüman” bir tepkinin filizlenmesinden söz ediyoruz.
Gerçi son dönemlerde İhsan Eliaçık’tan Nihat Genç’e antikapitalist söylemleri milliyetçi, muhafazakar, halkçı soslara sunan parlak isimler de çıkmadı değil.
Yanı sıra “Gezi” farklı bir potansiyelin varlığını hissettirmişti.
Ancak bu işler bir anda olmuyor.
Aleksi Çipras 25 yıllık bir mücadele ürünü.
Syriza son seçimler öncesi ana muhalefet partisi konumundaydı.
Dolayısıyla AK Parti’nin neoliberal muhafazakarlığına alternatif oluşturabilmek ciddi ve uzun soluklu bir çabayı gerektiriyor.
Şüphesiz böylesi hareketler “bey amca” yaşındaki liderlerle zor oluyor.
Çipras 40 yaşında, genç ve sahici.
Bakalım bu yeni rüzgar memleketimize doğru esecek mi?