Güncelleme Tarihi:
Yapay sınıflardan doğaya
Eğitimciler, çocukların düşüncelerine çevre tohumları ekmeli, bir neslin yaşam süresinde çevreye duyarlı yurttaş olmalarını sağlamalıdır
SİVİL toplum kuruluşlarından daima etkilenirim. Ekonomik güç sahibi olmamalarına karşın, güç kullanabilme yeteneği hayran bırakır. Bu gücün gizemi bence eğitimden kaynaklanmasıdır. Bu güç halkı yanına çekip, tek çıkar sayılan amaçlar, ortak çıkarlar haline dönüştürüyor.
OKULLARDA çevre eğitiminin ne kadar yer tuttuğundan çok, bütün dersler içindeki yeri ve bağlantısı önemli. Sosyal ve fen bilimleri, hatta ahlak derslerinin çevreyle ilişkisine ağırlık verilmeli. Bilinçli öğrenciler, çevre disiplinine sahip sivil toplum örgütlerinin temelini oluşturur. Öğrenciler, bugünkü sistemde çevrenin durumunu açıklayabilmelerine karşın, derslerin ayrı tutulması yüzünden sorunu aşamıyor.
DERSLERİN tamamını sınıfta işlemek ayrılık üretiyor. Çevresel açıdan büyük maliyetler gerektiren fosil yakacaklar, su kirliliği gibi konuları sınıfta işlemek yetersiz kalıyor. Öğrencilerin psikolojik açıdan doğal dünyanın uzağında bırakıldığı yapay sınıf ortamları, çevre eğitimini amacından çıkarıyor. Gelecekte de eylemleri, ekolojik sonuçlarının gözardı edilmesine yolaçacaktır. Öğrenciler, sınıflardan çıkarılıp doğal çevrede ders yapılmalı.
Ekolojik okur yazarlık
EKOLOJİK okur yazarlık, dünyanın büyük resmini görebilmek için bütün disiplinlerle ilgili bilgileri birleştirip bir senteze varma becerisidir. Topluma yayılan eğitimin temeli okulda sağlıklı atılmalı. Çevre eğitimi, not tutma çalışmalarından çok, çeşitli düşüncelerin üretildiği, günlük deneyimlerle karşılaştırıldığı ve yenilendiği sürekli bir diyalog olmalıdır. Böylece öğrenciler, güneş enerjisi hücrelerinin fiziksel yapısını, ya da petrolün jeopolitiği nasıl biçimlendirdiğini düşünmeye yönlendirilebilir. Çocukların içindeki çevreciyi keşfedecek yaklaşım öncelikle öğretmenlerden gelmeli. Günlük yaşamlarına aktarmalarını ahlaki bir öğreti gibi sunmalıdır.
Çevre eğitimi
DOĞAL dünyayla ilgili bilgilerimiz, dünyayı kullanma bilgeliğimizden önce ve hızlı gelişiyor. Sonunda insanlar ormanlarını tahrip ediyor, dağlarını yakıyor, ırmaklarını, havayı kirletip kendi kanını zehirliyor. Herkes, hiçbirimizin istemediği bir dünyanın bireyi haline geliyor. Çocuklarımıza bırakmakla gurur duyabileceğimiz bir dünya için çevre eğitimine önem vermeliyiz. Çevre eğitimi, tanımı itibariyle çok açık gibi görünmekle birlikte, eğitim sisteminde büyük bir değişikliği gerektiriyor. Bu alanda, bilgi ve bilgelik paylaşılmayı bekliyor.
Yaşamın öldürdüğü kent
KENT içindeki mezarlıklar, ilk bakışta ürperti verir insana. Bazen yaşamla ölümün ne kadar yakın olduğunu anlatır. Burası İzmir'den bir kesit. Yeşil alan Kokluca Mezarlığı. Gökyüzünden bakınca çevrenin, ölümle yaşamın yerini nasıl değiştirdiğini görebiliyoruz. Sanki, beton yığınlarının arasında yaşamın tek belirtisi mezarlık. Keşke yaşamın izlerini mezarlıklarda aramak zorunda kalmasaydık. Yaşarken toplu ölüm bu mu acaba?
Okurdan e-mesaj
Güneşin yıldızları
YAPRAK, doğa ve insan ilişkisini anlatıyor mesajında. Geceleri gökyüzüne bakmayı unuttuğumuzu zarif bir ifadeyle anımsatmış, bir de dörtlük eklemiş: ‘‘İnsanlar tanıdığım yıldızlar gibiydiler / Hepsi parlıyordu ve gökteydiler / Ama ben güneşi seçtim / Ve bir güneş için bin yıldızdan vazgeçtim.’’
Topraksız yurt olmaz
ÜLKENİN neresinde toprakla ilgili bir sorun varsa, Prof. Dr. Alaaddin Taysun'u orada görmek mümkün. Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Alaaddin Hoca, ‘‘Topraksız yurt olmaz’’ görüşünün keskin savunucusu. Yüreğinden yükselen mesajında erozyonun altımızı oyan, yurt toprağına kasteden tehlikesinin gözardı edilmemesini istiyor.
Elektronik okuyucu
İSTANBUL'dan elektronik okuyucu Alaaddin Örel internetten Hürriyetim'in takipçisi. Çevreye duyarlı olan Örel, kentlerin içindeki sanayi kuruluşlarının ulusal sorun halini aldığının altını çiziyor ve, ‘‘İnsanları doğal çevreden koparan tesisler kontrol altına alınsın’’ diyor.