Güncelleme Tarihi:
Öyle bir kent ki, büyük savaşlara tanıklık etmiş toprakları. 1915 destanını yaşamış ve bir devrin bitişine yön vermiş. Çanakkale bugün; yarımadası, adaları, boğazı, sahilleri ve iki denize sahip konumuyla, ekonomisinde gerçekleştireceği atılımla adını Türkiye’nin geleceğine yazdırmak için hareket geçmiş.
Kente farklı bir vizyon kazandırmak için son yıllarda yoğun mesai harcayan Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’nın (ÇTSO) davetlisi olarak yazı işleri müdürümüz Adnan Kaya ile Çanakkale’nin yolunu tutuyoruz. ÇTSO’nun gündemi yoğun. Kente yat limanı kazandırmanın yanı sıra Çanakkale Boğazı’ndan her yıl geçen yaklaşık 2 milyon kruvaziyer turisti buraya çekmek için çalışıyor. Bunun yanında, bölgede önemli bir eksiklik olarak gördüğü kongre merkezi için de harekete geçen oda, ÇTSO Hizmet Merkezi ile Kongre ve Fuar Merkezi gibi önemli bir yapıyı şehre kazandırmaya hazırlanıyor. Birçok ulusal ve uluslararası etkinliğe ev sahipliği yapmayı hedefleyen merkezin, yıl sonuna doğru devreye girmesi bekleniyor.
Çanakkale turumuzun ilk durağı ÇTSO oluyor. Burada kent ekonomisine yön veren sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geliyoruz. Masanın etrafından ÇTSO Yönetim Kurulu Üyesi Mert Mildon, Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanı Mustafa Vurucu, Çanakkale Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Salih Yıldız, Ziraat Odası Başkanı İlhan Ulus ve Çanakkale Girişimci İşadamları ve Sanayicileri Derneği Başkanı Hikmet Sezen yer alıyor. Onlardan kentin ekonomik durumunu, yaşanan sıkıntıları, hedefleri ve kentin gelecekteki yerini dinliyoruz. Farklı görüşlerin de olduğu kentte iş dünyasının önde gelen aktörleri belki de uzun yıllardır ilk kez aynı fikrin etrafında birleşmiş görülüyor. Bunun yanı sıra bürokrasiyle de uyum içinde, el ele çalıştıkları havası hakim. Doğum sancıları elbette var ama zihniyet değişimi konusunda herkes hemfikir...
Köy kasaba mantığıyla olmaz
Kentte iyi bir atmosferin yakalandığını paylaşan Çanakkale Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Salih Yıldız ise şöyle konuşuyor: “Herkes konuşuyor ve birbirini dinlemeye başladı. Bu, Çanakkale’nin kırılma noktası. Farklı bir boyuta taşınıyor. Dünyada en çok bilinen iki isimden biri olan Truva, bu kentte. Ciddi markalarımız var. Dolayısıyla bu iyi atmosferle birlikte bu değerlerimizi iyi kullanmamız gerekiyor. Kentin aktörleri birlikte hareket ederse, bu şehir farklı bir noktaya gelir. Yoksa; ona olmaz, buna olmaz deyip, köy, kasaba mantığıyla bir yere varamayız. Böyle olursa, ne gelişme olur ne de ticaret.” Bu kadar markası olan bir şehre katkı koymak için yola çıktıklarının altını çizen Salih Yıldız, çalışmalar sonunda 2013’te Çanakkale’de uluslararası bir fuar yapmaya karar verdiklerini anlatıyor. Yıldız, “15-19 Mayıs 2013’te EXPOTROIA Fuarı’nı düzenleyeceğiz. ÇTSO Kongre ve Sergi Merkezi’nde yapacağız. Uluslararası arenada turizmin gelişmesini sağlamak ve Çanakkale markalarını tanıtmak istiyoruz. Bu Çanakkale’de ilk olacak ve sürekli hale getirmeyi hedefliyoruz. Bu kentin kabuğunu kırması için çalışıyoruz. Ama bu dönemde bakım nedeniyle havalimanının kapalı olacağını öğrendik. Bu bize büyük darbe olur” diyor. Son çıkan teşvik yasasıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Salih Yıldız, “Balıkesir üçüncü, biz ise ikinci bölgede yer alıyoruz. Burada bir terslik var. Ayrıca, adalar turizm yatırımında beşinci bölgede yer alıyor. Ancak bu sadece 5 yıldızlı otel için geçerli bir durum. Bu doğru değil. Adaların yapısı gereği, butik otel yatırımlarının bu kapsama alınması doğru olur” görüşünü dile getiriyor. Dünyaya yön veren bir kentin sorumluluklarını taşıdıklarını sözlerine ekleyen Yıldız, “Çanakkale geçilmiş olsaydı, Sovyetler’de devrim olmayacaktı. Kurtuluş Savaşı olmayacaktı. Avrupa demokrasiyle tanışmayacaktı. Bugün terör olaylarıyla sarsılan ülkemizde, el birliğiyle, tüm aktörler olarak Çanakkale ruhunu Türkiye’ye yaymak istiyoruz” diye konuşuyor.
Değişimden korkanlar var
ÇTSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Basın Sözcüsü Mert Mildon, odanın kentin büyüme stratejisini turizm, üniversite, Karabiga tarafında ise ağır sanayi olarak özetliyor. Mildon, en büyük sorun olarak Çanakkale’nin bir mastır planının olmamasını görüyor. Bunun karmaşasını yaşadıklarını ifade eden Mert Mildon, “Şu anda nerede ne olacağı belli değil. Bununla ilgili çalışmalar sürüyor. Mastır planı olursa çok daha düzenli bir büyüme olacak” diye konuşuyor. Kentin değişim hedefiyle birlikte buna karşı çıkan seslerin varlığına da değinen Mildon, yatırımların gelmesiyle birlikte Çanakkale’nin değişeceği yönünde bir korkunun varlığından söz ederek, şu görüşleri paylaşıyor: “Çanakkale’de birçok yer sit. Dolayısıyla böyle bir ortamda, korkulduğu gibi bir manzaranın oluşması imkansız. Çevrecilerle madencilik alanında ters düşüyoruz. ‘Sanayi gelmesin, doğa kirlenmesin’, biz buna katılmıyoruz. Devletin görevleri var. Yatırım yapılır ve devlet de bunu denetler. Bugün İstanbul’da 15 milyon insan yaşıyor. Orada ağır sanayiden limana ve petrokimyaya kadar her şey var. Ama buna rağmen insanlar hala İstanbul’da yaşamak istiyor. ‘Benim denizim kirlendi, balık tutamıyorum’ diye bir şey olamaz. Bu nedenle biz maden yatırımlarını destekliyoruz. Biz de bu kente yaşıyoruz. Burada yapılması gereken tek şey, ilgili makamların gerekli denetimleri yapması.”
Aslında statükocu bir şehir
Çanakkale Girişimci İşadamları ve Sanayicileri Derneği Başkanı Hikmet Sezen, çarpıcı değerlendirmelerde bulunuyor. Sezen, Çanakkale’nin isminin büyük, kendisinin ise küçük bir kent olduğunu öne sürerek, şöyle konuşuyor: “Nedense herkes Çanakkale’yi gözünde öyle bir yere koyuyor ki geldiğinde hayal kırıklığı yaşıyor. Bu kent bugüne kadar hep bir kısır döngüde yoluna devam etmiş. Birbirini yemekle meşgulmüş. Yeni yeni ortak refleks oluşmaya başladı. Bürokrasi ve sivil toplum kuruluşları arasında iyi bir uyum var. Ama buna direnenler de mevcut. Gelişime kapalı bir kent görünümü hakim. Her ne kadar çağdaş ve batının uç noktasında bir kent olarak anılsa da Çanakkale, bu anlamda statükocu bir şehir. Ekonomik veriler de bunu gösteriyor. Şehrin, gelir gideri daha yeni birbirine denk geldi.”
Kentte ortak bir refleksin oluşturulması gerektiğini dile getiren Hikmet Sezen, ‘Kruvaziyer olmasın, liman olmasın, sanayi gelmesin’ demekle kentin kalkınamayacağına dikkat çekiyor. Sezen, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bir kesim var ki, kente kimsenin gelmesini istemiyor. Biliyor ki, gelecek yatırımcı kentteki dengeleri değiştirecek. İşte bunun değişmesini istemeyen bir kesim var. Bu nedenle Çanakkale’nin yetiştirdiği beyinler hep dışarıya gidiyor. Biz onlara sahip çıkamıyoruz. Dolayısıyla bunun değişmesi gerekiyor.”
İkinci üniversiteyi önemsiyoruz
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin kente büyük katkılarının olduğunu ifade eden Hikmet Sezen, ikinci üniversitenin şart olduğunu belirtiyor, “O olmasın, bu olmasın diyorlar. Bari ikinci üniversite olsun. Kent merkezinden üniversitelere kapılarımızı açalım. Onlar için arsa geliştirelim. Dernek olarak bunu çok önemsiyoruz. Vakıf üniversitesi de olabilir” diyor.
Sezen, Çanakale’de yapılması gerekenleri de aktarıyor: “Ortak akıl oluşturulmalı ve girişimcilik özendirilmeli. Bunun için çalışıyoruz. Dernek olarak ‘Ufuk Turları’ adı altında toplantılar düzenliyoruz. Kenti bir başkasının gözünden dinliyoruz. 30 yıldır kemikleşmiş bir yapı var, onu kırmaya çalışıyoruz. Çanakkale’de farklı bir bakış açışı yakalamak için çalışıyoruz. Yeni girişimciler çıksın istiyoruz. Madem dışarıdan kimsenin gelmesini istemiyoruz, o zaman kendi içimizden birileri çıksın. Bunun somut bir örneğini yaptık. Girişim grubu oluşturarak, şirket kurduk ve gemi aldık. Yıllarca denize bakmışız. Bu kadar deniz var ama bizde bir armatör yok. Bunun için yatırımı bu alana yaptık. Bir gemi aldık ve ismini de ‘Lider Çanakkale’ koyduk. Ambleminde de Truva Atı var. Şimdi dünyayı geziyor. Hem bir model yarattık hem de kentimizi tanıyoruz. Sürekli sorun aktarmak yerine, çözüm için bir adım attık. Filomuzu genişletmek istiyoruz. Bu girişimci grupla birlikte gıda alanında da bir yatırım düşüncemiz var. 50 kişiye iş imkanı sağlayacağız. İsmi gibi büyük bir kent yaratmak için kolları sıvadık, çalışıyoruz.”
Çanakkale’nin barış kenti olarak anıldığını, buna katılmadığını dile getiren Hikmet Sezen, “Çünkü bu şehir savaşın kenti. Bunun en birinci nedeni Truva. Sonra Kurtuluş Savaşı. Dolayısıyla barış kenti söylemine savaş kenti demek daha doğru. Tabii bu savaşlar daha sonra dostluklara da vesile olmuş” diyor.
Doğmak da yaşamak da şans
21 bin üyeyle birçok markası olan Çanakkale’ye katma değer yaratmak için çalıştıklarını ifade eden Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Mustafa Vurucu, kentin birçok güzelliğe sahip olduğuna işaret ediyor. Vurucu, “Burada doğmak da, yaşamak da şans. Eksiklerimiz elbette var. Denize bakıyoruz çok güzel, ama değerinden faydalanamıyoruz. Bir an önce bu değerlerden faydalanmak gerekiyor” görüşünü dile getiriyor. Kentteki şişeleme ve paketleme tesisinin eksikliğine dikkat çeken Mustafa Vurucu, esnaf ve sanatkarın ekonomiye ciddi katkı koyduğunu vurguluyor, “Buna rağmen esnaf ve sanatkar, teşviklerden en az faydalanan kesim. Belki düşük faizli kredilerden faydalanıyoruz ama bizim teşviğimiz yok. Buna rağmen ayaktayız” diye konuşuyor. Kentin gündeminde olan AVM yatırımlarıyla ilgili de değerlendirme yapan Vurucu, şöyle diyor: “Biz hipermarketlere karşı değiliz. 100 kiloluk boksörle, 25 kiloluk boksörün aynı klasmanda maça çıkmasına karşıyız. Onlarla rekabet etme şansımız yok. Biz de vergi veriyoruz, onlar da... Bu noktada bizim tek istediğimiz bu alanda düzenleme yapılması...”
İhracat pazarlarını artırmak şart
Çanakkale Ziraat Odası Başkanı İlhan Ulus, bölgenin tarımsal ürün çeşitliği açısından oldukça zengin olduğunu ifade ediyor. Ulus, “Şu anda en temel sıkıntı, çiftçinin üretimini pahalı, satışı ise ucuz yapması. Bir diğer sorunumuz ise pazarlama alanında. İhracatta sıkıntılarımız var. Şu an en büyük ihracat pazarımız Rusya. Orada da zaman zaman sorun yaşanıyor. Dolayısıyla,ihracata yeni pazarlar, yeni ülkeler bulmak gerekiyor” diyor.
70 milyon dolar gelir
Odadan sonra ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Engin’le görüşmek için Karabiga İÇDAŞ Yelken Okulu’na gidiyoruz. Engin, Çanakkale’nin, 1915 destanını yaşamış bir coğrafya olduğunu hatırlatarak söze başlayan Engin, yarımadası, adaları, boğazı, sahilleri ve iki denize sahip konumuyla Türkiye’nin geleceğinde, ekonomik gelişimiyle adını yeniden yazdıracak bir potansiyel ve ruha sahip olduğunu aktarıyor. “Denizler ülkemizin geleceğe bakan yüzü. Biz de Çanakkale olarak yüzümüzü denizlere çevirdik” diyen Bülend Engin, şöyle konuşuyor: “Ülke sıralamasında 671 kilometre sahil şeridi ile ikinci olan Çanakkale, ekonomi ve turizm gelirleri konusunda olması gereken yerde değil. ÇTSO olarak, turizm sektöründeki altyapı eksiklerini
çözmek adına çok yönlü çalışmalar başlattık. Çanakkale turizmi öncelikle yat limanına ve kruvaziyer iskelesine sahip olmalı. Bugün Çanakkale kent merkezinde bir kruvaziyer limanı olsaydı ve tek bir kruvaziyer gemisinden 2 bin turist inip çarşıda dolaşsaydı, esnaf bu iskeleyi yıllardır neden yapmadınız diye bütün yöneticilerden hesap sorardı.” Kent merkezinde bir marinanın olması durumunda Çanakkale’ye yılda en az 40-50 bin kişinin geleceğini ifade eden Engin, ekliyor: “Kruvaziyerle birlikte bu sayı yılda 350 bine ulaşabilir. Bu da 70 milyon dolarlık harcamaya ev sahipliği yapmak anlamına geliyor.”
Yüreğimizi koyduk
“Neden bu gelirlerden mahrum olalım?
Neden turizmin temel altyapılarını yapmayalım?” diye soran Bülend Engin, çözümü beklemek yerine harekete geçmeye karar verdiklerini, Çanakkale’de turizmin gelişmesi için yüreklerini taşın altına koyduklarını belirtiyor. Engin, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Ayvacık’ta yıllardır engellenen ulaşım iskelesinin önünü açmak için çalışıyoruz. Çanakkale’ye yat limanı kazandırmak için maddi-manevi fedakarlık yapıyoruz. CED raporunu aldık yatırımcılarla görüşüyoruz.Esnafımızın yüzünü güldüreceğini düşündüğümüz kruvaziyer iskelesi için çalışma yürütüyoruz.”