Güncelleme Tarihi:
Açıklamalar çelişkili, maden için emin olamıyoruz, ama burada bulunan veya bir ekrandan izleyen herkesin yüreği mühürlü. “Facia” dedikleri kıyametin dördüncü gününde artık sinirler iyice gergin. Şirket sabah açıklama yapacak diye üç noktada basın kartı göstermek zorunda kalıyorsunuz. İster istemez de tepki; “Kardeşim kaç defa göstereceğiz bu kartı?” Cevap; “Mecburuz, aile yakınlarının girmemesi gerekiyor.” Ve iki saat süren açıklama. Sonrasında haber yetiştirme karmaşası.
Ambulans konvoyu yok
Tahammül azalmış. Asker-polis cenahı ilk günkü kibarlığını kaybetmiş, söylediğinden üç saat sonra gelecek KKTC Başbakanı için önlem alıyorlar. Uzaklaştırılıyoruz açıklamayı haberleştirdiğimiz yerden. Madenin ağzında halktan çok artık baretli kurtarma ekipleri var. Madenin olduğu yerden yukarı uzanan onlarca ambulans yerini bir-iki taneye bırakmış. İlk günlerde her üç adımda bir gördüğünüz sağlık ekipleri de artık çok nadir. Sadece fenalık geçiren bir kadın ambulansa yetiştiriliyor.
Giriş artık barikat
Üç gün boyunca gürdüğümüz AFAD konteyneri, basın çadırı gibi pek çok bölüm ve ilk kurtarma işleminin yapıldığı maden girişinin önüne de barikat konmuş. Dün akşam orada bir kayıp bürosu kurulduğunu biliyoruz, ama orası da yoğun güvenliğe tabi.
Yine çaresizliğe kulak misafiriyiz. 20 yaşlarında bir genç telefonla konuşuyor, gözleri kan çanağı; “Ne yapalım elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz abi.” Sonra yine bir kadın, bir çocuğunun elinden tutmuş, küçüğü ise kucağında. Hala şaşkın. İlk gün etraf yaralı ve ölü yakını doluyken şimdi tek tük gelen yakınlar daha fazla dikkat çekiyor. O yüzden kadın biraz da çekingen.
Burayı terk etmeyecek
O dağa bakıyor herkes. Bir aşağısına bir de yukarıdaki temiz havasına. Bu kalabalığın çok değil, birkaç güne dağılacağını herkes biliyor. Tek başına karbonmonoksit ölümlerle hatırlanan bir mezar olacak, ama burayı bir şey terk etmeyecek. Şalvarlı genç eşlerin, yazmasına burnunu silen annelerin, bir taraftan borcunu bir taraftan da kaybettiği arkadaşlarını düşünen madencilerin, her şeyi kalbiyle anlayan yetim çocukların “ah”ı burada kalacak. Belki Soma da unutulmamak için yıl dönümlerini beklemek zorunda kalacak. Bu kömür karası “Ah” bu dağa kazınacak.