Güncelleme Tarihi:
Yunanistan'ın Kos Adası'nda Rumlar'la kardeş gibi yaşayan Türkler'den biri olarak doğan Kibare Nine'nin yaşam öyküsü, sarsılmaz dostluğu simgeliyor.
EGE, iki komşu halkın ‘‘Bir dargın bir barışık'', ancak temelinde ortak kültür, dostluk, hoşgörü ve sevgi yatan ilişkilerine sahne oldu. Krizler yaşandı, kimi zaman savaşın eşiğine gelindi. Ancak Ege'nin iki yakasında yaşayanlar ‘‘yeniden barış'' ümitlerini hiç yitirmedi. Türkiye ile Yunanistan arasında depremlerden sonra bahar havası eserken, Bodrum'un Gümüşlük Beldesi ile karşısındaki Yunanistan'a bağlı Kos Adası arasında ortak dostluk festivali hazırlığı başladı. Yaşamının ilk yıllarını Kos'ta geçiren, şimdi Bodrum'da oturan 89 yaşındaki Kibare Anlaşan'ın ilginç yaşam öyküsü, iki halkın politik nedenlerle inişli çıkışlı, parçalanan, bölünen, ama sarsılmaz dostluğunun canlı örneği oldu.
Hepimiz dosttuk
GİRİT'ten Kos'a göç eden Şerife Hanım ile balıkçı Hasan Bey'in 1911'de Kos'ta doğan kızı Kibare Anlaşan, yaşamının 25 yılını burada geçirdi. Kos'taki günlerini anlatırken gözleri dolan 10 çocuk, 25 torun, 27 torun çocuğu, 2 torun torunu sahibi Kibare Nine, ‘‘Adada Girit'ten gelen Türkler, Koslu Türkler ve Rumlar'ın yaşadığı üç ayrı mahalle vardı. Herkes birbiriyle arkadaş, dosttu. Bizimkiler balıkçılık, süngercilik yapar, Rumlar ticaretle uğraşırdı. Adanın yönetimi İtalyanlar'daydı. Çok efendi insanlardı İtalyanlar'' dedi. Türk kadınların çarşaf ve peçe kullandığını anlatan Anlaşan, 13 yaşında nişanlanıp, 15 yaşında evlendiği ayakkabı imalatçısı Nuri Anlaşan ile mutlu bir yaşam sürdüğünü söyledi.
Savaş yılları
KURTULUŞ Savaşı başlayınca babasıyla annesinin Bodrum'a kaçtığını belirten Kibare Nine, yaşadıklarını şöyle anlatı:
‘‘Onlar bugünkü adı Turgutreis olan Karatoprak'a yerleşti. Biz Kos'ta kaldık. Adada tek Rum doktor vardı, Rum, Türk, herkes ona giderdi. Doktor bir gün masanın üzerine çıkıp, (Yakında İstanbul'u alacağız. Türkler'in kellelerini kopartacağız) dedi. Hepimiz çok şaşırdık. Çünkü Türklerle Rumlar'ın ortak yaşamında kine, nefrete yer yoktu. Bir sabah Bodrum'dan bayraklarla donatılmış bir tekne geldi. (Mustafa Kemal İzmir'i aldı) dediler. Bütün Türkler (Zitos Mustafa Kemal) (Çok yaşa Mustafa Kemal) diye bağırarak sokağa döküldü. Evine kapanan doktorun kapısında sabaha kadar davul çalıp halay çektik, maniler düzdük. Ama bu maniler Rumcaydı. Adada Türkçe konuşmak yasaktı. Hepimiz Rumca konuşuyorduk. Ardından tekrar eski günlerimize döndük, dostluklar devam etti.
Bodrum'u ilk görüş
BİR geceyarısı evimize çarşaflı bir erkek geldi. Babam hastalanmış, beni son kez görmek istiyormuş. Kardeşim Mustafa, sandala binmiş, kürek çekerek Kos'a gelmiş, yakalanmamak için de çarşaf giymiş. Sandalla Bodrum'a geldik. Bu Bodrum'u ilk, babamı son görüşümdü. Annem sürekli bizi çağırıyordu. Ben, eşim Nuri, kızlarım Şaziment, Müşerref ve oğlum Halil'le 1936'da Bodrum'a geldik. Bizi mübadele ile giden Rum ailelerin evine yerleştirdiler. Bugünkü Halikarnas Disco'nun bulunduğu yerlere Bodrumlular Giritli Mahallesi adını takmıştı. Türkçe bilmediğimiz için (Yarım Gavur) diyorlardı. Sonra bize alıştılar. Burada çarşaftan da peçeden de kurtulduk.
İlklerle tanışma
BAŞLANGIÇTA zor günler yaşadık. Eşim Bodrum'un ilk bakkal dükkanını açtı. Haftada 2 gün gemi gelirdi. Gemiyle İzmir'e 2, hava kötüyse 3 günde giderdik. Bir gün kızım Müşerref ağaçtan düştü, kolu kırıldı. Doktor yok. Çıkıkçıya gittik, beceremedi. Zorla bir kamyon bulup Muğla'daki hastaneye gittik, ama kızımın kolunu kesilmekten kurtaramadık.
Eşim Nuri ayakkabıcılığının yanısıra iyi bir ressam, heykeltraştı. Bodrum'un en güzel yağlıboya resimlerini o yaptı. Balıkçıların kullanmayı bizden öğrendiği sırtıları tahtadan yapar, boyar, onlara hediye ederdi. Bodrum'a ilk gramofonu ve taş plakları getiren eşimdir.
Halikarnas Balıkçısı
HALİKARNAS Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı, parasız kaldıkça kitaplarını bakkal dükkanına getirip eşime satardı. Evimiz sandık sandık İngilizce, Oxford'un ders kitaplarıyla doldu. Eşim bu kitapları okuyamazdı ama Balıkçı'ya destek olmak için hep alırdı. Bugünkü aklım olsaydı o kitapları saklar, Balıkçı'nın müzesine armağan ederdim.''
Eskiye hasret
BODRUM'a ilk geldiği yıllarda sevgi, dostluk havasının hakim olduğunu belirten Kibare Anlaşan, ‘‘Birlikte eğlenir, birlikte üzülürdük. Herkes birbirinin derdine, sevincine ortak olurdu. Yaşlılar aranıp hal hatırı sorulur, hastalar yalnız bırakılmazdı. Hiç bir kapı kilitlenmez, kilitleyen ayıplanırdı. Bu güzellikler de, mandalina, portakal bahçeleri, biber, karpuz tarlaları gibi yokolup gitti. Biz yaşam tarzımızla Bodrum'a yeni bir anlayış getirdik. Bodrum'da ilk gecelik defilesini yapan, ilk kez pantolon, şort giyen benim kızlarım oldu. O gün bizi kınayanlar bugün bizi geçti'' dedi.