Bir teselli var

Güncelleme Tarihi:

Bir teselli var
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 2000 00:00

Haberin Devamı

RUS edebiyatının en önemli isimlerinden Puşkin 1837 yılında Georges Charles d'Anthes ile düello yapar ve ağır yaralanır. Ünlü sanatçı 3 gün can çekişir. Gerisini Puşkin'in Cem Yayınevi tarafından 1972 yılında yayınlanan ‘‘Bütün eserleri’’nin birinci cildinin önsözünde Ataol Behramoğlu'nun kaleminden okuyalım: ‘‘Puşkin can çekişirken, d'Athens de yaralı olarak yatmaktaydı. Hollanda elçiliği d'Athens'e geçmiş olsuna gelen seçkinlerle dolup taşıyordu. Puşkin'in başucunda ise dostları vardı sadece. Sonra tuhaf birşey oldu. Atkılı kadınlar, nişanlarını takmış ihtiyarlar, şaşalamış çocuklar, yarı aç üniversiteliler, kürk ceketli halktan adamlar, sakallı arabacılar, şişko tüccarlar ve yaslı genç kızlardan oluşan binlerce kişilik bir kalabalık Puşkin'in evinin önünde birikmeye başladı. Şairlerinin yanında bulunmak, şiirlerinde, hikayelerinde, romanlarında, yazdığı her şeyde onları anlatan, onların anlayabileceği bir dille onların hayatlarını ve hayallerini yazan adamı görmek, onun acılarını paylaşmak istiyorlardı.

İÇİM SIZLAYARAK OKURDUM

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Falanca romancı öldükten sonra eserleri bilmem kaçıncı baskı yapmış, filanca şair öldüğü zaman halk onun için günlerce yas tutup, dua etmiş vb. gibi... Bunları okuduğumda içim sızlardı. Hatta, bu okuduklarımı biraz abartılı bulur, inanmazdım. Sonra da ‘‘Niye’’ derdim, ’’Niye bizde böyle birşey olmuyor. Bu topluma şu ya da bu şekilde hizmet etmiş, onun için bazen canını vermiş, bazen ömrünün büyük bölümünü hapislerde geçirmiş insanlar, sessiz sadasız göçüp gidiyor’’. Çünkü bizde sanatçının ölümünden, çoğu zaman toplumun haberi bile olmuyordu. Eğer çok çok ünlü değilse, gazeteler iç sayfalarında tek sütunluk bir haber koyarlardı. Cenaze namazından, mezarlığa uzanan yolda ise ailesi, yakınları, bir kaç sanatçı dostu oluyordu, o kadar.

BİRKAÇ KİŞİDEN İNSAN SELİNE

Son yıllarda bizde de durum değişti. Gazeteci Uğur Mumcu ile başlayan süreç, Barış Manço ve son olarak Kemal Sunal ile devam etti. Her kesimden insanlar gazetecisine, müzik ve sinema sanatçısına sahip çıktı. Tek sütunluk ölüm haberleri, tüm gazetelerin manşetlerine taşındı, televizyonlarda birinci haber olmanın yanında, saatler süren programlara konu oldu. Binlerce kişi 7'den 77'ye, sanki bir merkezden tembihlenmiş gibi, akın akın evlerinin önünde toplandı, cenaze törenine katıldı, göz yaşı döktü. Uğur Mumcu'nun kitapları daha çok sattı. Barış Manço'nun klasikleri kapışıldı. Kemal Sunal'ın bilmem kaçıncı kez izlediğimiz filmleri tüm televizyon kanallarının yeniden gözdesi oldu. Hatta, kimi haftanın şiirinde okuyacaksınız, Lyondan gelen gurbetçi Süleyman Dumlu gibi, sanatçısı için şiirler yazdı. Belki kitle iletişim araçlarının, özellikle televizyonun, bunda payı vardı. Ama halkın içinden gelmese, hiç bir etki onları bir arada toplayamazdı. Kemal Sunal'ın ölümüyle ilgili haberleri okurken, programları izlerken bunları düşündüm ve ‘‘Sanırım’’ dedim, ‘‘Sanırım, bu büyük kayıpların, bana göre, tek tesellisi işin bu yönüdür’’ T.K.

HAFTANIN ŞİİRİ

DÜTTÜRÜ DÜNYA

Ağlarken gülerdik seni görünce

Bakamadık sana yıllar boyunca

Diyarbakır uçağında ölmüş, duyunca

Ne kadar zalimmiş Düttürü Dünya

Çoluk coçuk geçer idik karşına

Sürüklerdin ardından yalnız başına

Azraile niye güldün boşuna

Ne kadar yalanmış Düttürü Dünya

Bir halk kahramanı oldun ülkeye

Ardından ağlıyor koca Türkiye

Adile Ana'lara selamlar söyle

Ne kadar boş imiş Düttürü Dünya

Gül'ün Ezo'n Ali'n ağlar ardından

Torunlar soruyor nerede ŞABAN

Aldi seni bizden daha doymadan

Ne kadar gaddarmış Düttürü Dünya

Süleyman DUMLU

YAŞIYORUM

İki yüzyıldır bu dünyada yaşıyorum

Adını kalbime kazıdığım bir prensle tanıştım

Herkes gibi benim de korkularım var.

Sustuğum, ağladığım hatta

haykırdığım zamanlar

Acıyı yüreğime gömdüğüm,

kırıldığım anlar var.

Bir yerlerde kendimi kaybettiğimi gördüğüm

öldüğüm geceler var.

Üveydi bazı dostlarım

'Korkardım'.

Yok olmazdı gene de umut karafillerim

Sardunyaları toplardım gün batımında

Sokak taşlarına basardım yalınayak

Bir gitarı çalardım usulca parmaklarımda.

Kıyamazdım!

Güneşin batışına

Ayın doğuşuna.

Çıkamazdım yağmurun güzelim

uykusunda, sokağa.

Güne gülerek başlardım.

Ben iki yüzyıldır bu dünyada yaşıyorum.

Gülerek, ağlayarak, susarak, haykırarak.

Bir tomurcuğa yüzümü sürüyorum

Bir umuda gülümsüyorum.

Aslında bu dünyada ben yüzyıllardır yaşıyorum

Sevgiyi kalbime gömerek,

Çiğ tanelerine fısıldayarak..

NURGÜL

GİTTİN

Sen içimde kanayan bir yerin

olduğunu bildin.

Ben acılarımı yalnız yaşıyorum.

Cebine kendi sevgini koyup gittin.

Yasak birşeyler saklar gibi...

Bense, elinde bir dönüş bileti,

Kalbimde sevgin, üstümde kokun,

Dudağımda ılık öpüşünle döndüm.

Aşkımız bitti...

Ben o gün öldüm.

Uzaklara el sıkıştık.

Göz yaşımla bir resimdüştü elimden,

İstanbul yaşandı düşen resim gibi...

Korkunç yalnızlığım başladı.

Gülüşün, öpüşün sanki hiç yaşanmadı.

Duygum ERGÜN

Z

A

M

A

N

Bendim

Zaman içinde

Zamanı dolduran

Ve sen oldun

Kalbime girince

Zamanı durduran

Canip ÖNCÜ

BİR USTADAN

EL OLUŞU

Bu kaçıncı bal tatlısı gözlerinin sevişi

Alevden sıcak kuyu suyundan

acı el oluşu

Bir çıkmazı andırıyor boşalmış

duyguların

Mürekkeple düğümlenip

çözülen yazılışı

Fatma KOŞTAN

GÖRMEZSEM

KAHROLURUM

Şeni şu karşımda göremezsem bir an

Yokluğun kor bana yıkılır dünyam

Sensizlik mi, Tanrım hiç tattırmasın

Yanar kahrolurum, ölürüm inan

Seni şu başıma ben taç yapmışım

Seninle ömrüme ömür katmışım

Sen benim kaderim alın yazımsın

Önce Allah, sonra sana tapmışım

Mehmet AKÇAY

SEN VE BEN

Dudaklarımdan dökülen

Her kelimede

Parmaklarımın yazdığı

Her satırda

Sen varsın

Kitaplardasın mısra mısra

Şiirlerdesin tane tane

Dökülürcesine

Sen olmasan da

Benim olan senle hayallerdesin

Şimdi bir şarkısın dudaklarda

Biraz sonra martı olup gideceksin

Birlikte kurduğumuz

hayaller ülkesine

Sen hayallerde

Ben hayallerde

Avutacağız gönlümüzde

kendimizce...

Özlem ÜNVEREN

GÜLE GÜLE

Kızgın değilim desem

yalan olur.

Hele haklı kırgınlığımı

gözlerinden saklarsam.

Hatasız değilim desem

abartırım.

Hele geçici yalnızlığımı

yalnızlığınla kıyaslarsam.

Üzülmediğim söylesem

anılar yok olur.

Hele gereksiz hasretliğini,

yanlış dostluğunla uğurlarsam,

Herşey tamam olur.

Hüseyin ÖZER

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!