Bir rehberin anılarından

Güncelleme Tarihi:

Bir rehberin anılarından
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 2000 00:00

Haberin Devamı

BAŞLARKEN

ÇOK gezen mi bilir, yoksa çok okuyan mı? Okumadan gezmenin pek anlamı olmasa gerek. Ancak sadece okuyarak, görüp yaşamadan öğrenilen de çok kalıcı olmaz herhalde.

ARKEOLOJİYİ, tarihi ve de gezmeyi seviyorsanız Türkiye bulunmaz nimet. Ege Bölgesi bu açıdan daha da şanslı. Bu tür gezilerden zevk almak istiyorsanız, gideceğiniz yer hakkında önceden bilgi sahibi olmakta yarar var. Eğer böyle bir olanağınız yoksa, bilen birisinin rehberliğinde gezmelisiniz. Yerel bir rehber eşliğinde gezmek de ilginç, ancak profesyonelle geziyorsanız farkı hemen anlayacaksınız. Yıllar sonra bile, Hong Kong denilince aklıma önce bize mihmandarlık eden Paul'ün güleryüzü ve zarif esprileri geliyor.

TURİST rehberleri, o ülkeye gelen yabancıların ilk ve son gördüğü kişiler. O ülke hakkında ilk yargıları rehberin tutumu belirliyor. İyi yetişmiş, başarılı, insan ilişkileri gelişmiş rehberler turizmin temel taşlarından.

BU diziyi, Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce okutmanlığından emekli, 20 yıllık sertifikalı turist rehberi Turgut Tür'ün anılarından derledim. Dizide ilginç anıların yanısıra, Türkiye'nin turizm serüvenini sayın Tür'ün gözünden izleyeceksiniz.

S.E.

Seyyahat Ya Resulallah

Turgut Tür, 1960’lı yıllarda amatörce başladığı turizm gönüllülüğünü son 20 yıldır profesyonel turist rehberi kimliğiyle ancak amatör ruhla sürdürüyor.

‘SEYYAHATNAME’’siyle ünlü Evliya Çelebi, gençliğinde bir gün tanrıya yakarırken, ‘‘Şefaat Ya Resulallah’’ diyeceğine dili sürçüp, ‘‘Seyyahat Ya Resulallah’’ demiş. Ondan sonra da ömrü yollarda geçmiş. Aynı şey 20 yıldır profesyonel turist rehberliği yapan Turgut Tür için de geçerli olmalı ki, kendisini bildi bileli geziyor. Lise yıllarında görme fırsatı bulduğu Selçuk, Efes ve Meryemana'ya duyduğu hayranlık, Tür'ün yaşamını etkilemiş. İzlenimleri, ‘‘Efes'te Bir Balıkesirli’’ başlığıyla Balıkesir Ekspres Gazetesi'nde yayınlanınca, heyecanlanmış, ‘‘Duygularımı paylaşmaktan ve aldığım tepkilerden çok mutlu oldum’’ diyor.

1960'lı yıllarda Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü'nde okurken çıkan fırsatı değerlendirmiş Tür, Türkiye Milli Talebe Federasyonu'nun açtığı, ‘‘Amatör Turist Rehberliği’’ kurslarına katılmış. Kursa devam ederken, gerçekleşen Konya gezisi, Tür'ün turizm aşkını daha da alevlendirmiş. ‘‘Mevlana Türbesi'ni gezerken, ‘Allahım bu güzel yeri bana eşimle ve çocuklarımla gezmeyi nasip et’ diye dua etmiştim. Mezuniyetimden sonra tayin kura torbasından, Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü Karma Ortaokulu'nu çekince duamın kabul olduğunu gördüm. Konya'da tarih ve arkeoloji hazinesinde buldum kendimi. Göreve başladığım hafta izleme fırsatı bulduğum Şeb-i Aruz Törenleri çok etkiledi beni. Sonraki yıllarda bu törenler için her yıl Konya'ya gelen turistlere mihmandarlık da yaptım. Bu sayede tanıştığım, senatörlük ve milletvekilliği yapmış Fevzi Halıcı'dan çok feyz aldığımı belirtmeliyim.

Sonraki yıllarda Kapadokya ve Akdeniz ilgi alanıma girdi. Üç yıl Erzincan'da kaldım ve Doğu Anadolu'yu kısmen tanıma fırsatı buldum. Yedeksubaylığımı bitirip İzmir'e geldiğimde Turizm Bakanlığı'nın açtığı Profesyonel Turizm Rehberliği Kursu'nu bitirdiğim 1980'e kadar yaşantımı bir turizm amatörü olarak sürdürdüm. ’’

Yarın: Her gezi bir sınav

İlk izlenimler

TURİZM Rehberliği Kursu'nun sonunda bir aylık bir Anadolu turu var. Turun otobüs ücretini bakanlık karşıladı. Biz yeme ve yatma giderlerini ödeyeceğiz. Matematik öğretmeniyken Turizm Bakanlığı'nda çalışmaya başlayan bir meslektaşım otel ve yemek işlerini organize ediyordu. Ancak yarım pansiyon için bizden istenen ücret öyle çok ki, benim gibi düşünen ber kaç arkadaşımla, katılmayacağımızı, ancak programı da aksatmayacağımızı söyledik, sert tepki aldık. Otobüs şoförleriyle doğru dürüst anlaşma yapılmadığı için grup Van'ın Akdamar Adası'nı gezemedi. Bu gezi bana, turizmde organizasyonun ve iş yapan kişilerin önemini gösterdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!