Bir Rehberin anıları: Turistleri iyi tanımak

Güncelleme Tarihi:

Bir Rehberin anıları: Turistleri iyi tanımak
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2000 00:00

Haberin Devamı

Rehber, grubundaki konukları mutlu etmek zorunda. Herkesin istekleri, beğenileri farklı olunca grubun tümünü mutlu etmek de çok zor

ARKADAŞINI tanımak istiyorsan birlikte yolculuk et’’ derler. Kişi uyumlu, hoşgörülü, düşünceli, başkalarının isteklerine saygılı, anlayışlıysa yolculuk keyifli olur. Ya değilse?

BİR turist rehberi düşünün ki, 10-15 gün hiç tanımadığı kişilerle yolculuk ediyor. Çoğu zaman tura katılanlar birbiriyle geçinemezken o hepsiyle geçinmek, hepsini hoşnut etmek zorunda. Ama ne mümkün.

TURGUT Tür, anlatıyor:

‘‘BAZI misafirlerimiz meslektaşlarıyla olmaktan hoşlanıyor. Onlara bu olanağı sağlamaya çalışıyorum. Bazıları tarih, arkeoloji, coğrafyayla hiç ilgilenmiyor. Onlara soğuk bir bira, serin bir havuz başı ve güneş yetiyor. Örf ve adetlerimizle yakından ilgilenenler de var. Yol boyunca rastladığımız düğün, sünnet, cenaze, mevlit gibi hareketlilikler görünce durup izliyoruz. Alışverişten hoşlananlar olduğu için bu tür yerlere girip çıktığımızda kızıp, acımasızca eleştirenler de oluyor.

GENELLİKLE yemekte içilen su, meşrubat ve alkollü içkiler ekstra ödenir. Buna rağmen ekstralar zaman zaman tartışmalara neden olur. Nezaketle meramımızı anlatmaya çalışırız. Bir misafirimiz otobüsteki konuşmalarımı, komünist stili propaganda olarak niteleyip günlük tur raporuna yazmıştı. Kendisini ateist olarak nitelendiren bir konuğumuz da Anadolu'nun hıristiyanlık açısından önemini vurguladığım sözlerimden duyduğu rahatsızlığı, (rahip gibi konuşuyor) diyerek ifade etmişti.

‘‘En nazik insanların ülkesi Türkiye'yi çok özledim. İngilizler Türk usulü yaşantıdan pek çok şey öğrenebilir. Türklerin kalbi zengin. Sevgi ve iyilikle dolular. Böylesine misafirperverlik görmek tanrı lütfu’’ diyen Mr. Paul Martin gibi konuklarımız da oldu. Martin, mektubunun ikinci sayfasında pek çok iltifatla beni ödüllendirdikten sonra bir cenaze merasimine katıldığını ve ülkemizde ‘kendini bulduğunu’ yazıyordu.

İşsizlik parasıyla tatil

GÜZEL ülkemin adının ‘‘ucuz ülke’’ olarak anılması beni üzüyor. Kendi ülkesinden işsizlik sigortasından para alan ve Türkiye'ye ucuz denildiği için gelenlerin halıcı, derici, kuyumcu dükkanlarında onyx atölyelerinde nadide eşyalardan almasını beklemek biraz safdillik olmuyor mu? Bu düşünceyle gelenler, turu aldıklarında bütün ülkeyi satın aldıklarını düşünüyor. Bir poundun 17 bin lira olduğu günlerde peynir, ekmek, zeytin, tereyağ, yumurta, bal ve reçel, çay veya kahveden oluşan kahvaltı için 2 pound istenince itiraz edenlere, kendi ülkelerinde tek bir hamburger için bu parayı ödediklerini hatırlatıyorum.

Türk yemekleri harika

ÜLKEYE gelen turist sayısı artabilir ama bence sektördeki gelişmenin göstergesi turistin bıraktığı döviz miktarının artması. Zengin bir Alman sanayici, otelinde hizmetçisinin de kaldığını görünce Türkiye'yi terketmiş. ‘Gelsin de kim gelirse gelsin’ zihniyeti pek doğru değil diye düşünüyorum.

GASTRONOMİ, turizm faaliyetinin bir bölümü. Gelenlerin pek azı kendi ülkelerindeki yemekleri arıyor. Geleneksel yemeklerimizi çok beğeniyorlar. Yemeklerimizi tadanların birer yemek kitabı almalarını memnuniyetlerinin belirtisi kabul ediyorum. Türkiye'ye sadece bu amaç için gelen de var.

KRAKOV Üniversitesi öğrencisi Kinga Karasiewich, Türk mutfağı ile yakından ilgilenmişti. Gittiğimiz restoranların aşçılarıyla sohbet etti. Mutfağımız için ne yazdığını merak ediyorum.

TRABZON'da soylu İngilizlerden oluşan bir grubu gezdiriyorum. Sümela Manastırı'ndan döndük. Grup lideri bayan Polunin'e öğle yemeği yiyebileceğimiz yerleri saydım. Sonunda kaldığımız otele yakın, mütavazı restoranda hamsi tava yemeğe karar verildi. Leydi cenapları çatal bıçak mı kullansın, yoksa diğer masalardaki müşteriler gibi elleriyle mi yesin? Biraz durakladı, ardından belki de yaşamında ilk defa elleriyle balık yedi.’’

YARIN: Türk konukseverliği

BEN ARACIYIM

BENDEN talep edildiğinde ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemediğim olaylar da yaşadım. Bu tekliflerden biri bu ülkenin insanından, biri de İngiliz uyruklu bir Hintliden geldi. Hadi elin yabancısı bilmiyor diyelim, ama bir zamanlar Celal Şahin fantazilerinde adı anılan ‘‘Lüks Nermin’’in faaliyet alanına giren bir işin benden istenmesine anlam veremedim. İngiliz uyruklu Hintli ise transferlerde görevli Kıbrıslı sarışın güzele duyduğu aşkı, medeni cesareti olmadığı için açamayınca mektubunu iletmemi rica etti. (Elçiye zeval olmaz) diyerek götürdüm.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!