Bir ibret mektubu

Güncelleme Tarihi:

Bir ibret mektubu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 2000 00:00

Haberin Devamı

BU sayfayı açtığımızdan beri çok sayıda mektup alıyorum. Hepsi içten, biraz çekingen, ama mutlaka iyilik dolu sözlerle başlayıp biten mektuplar. Hepsini dikkatle okuyorum. Özellikle gençlerden aldığım mektuplar beni çok heyecanlandırıyor ve duygulandırıyor. Gençlerin, şiire, genelde sanata olan tutkuları beni mutlu ediyor. Sami Oral Çağlar, Çağrı Körlü, Sibel Evşen, Bahar Özmaldar (nedense uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyor), Mehtap Derya Gülcü, Gülderen Küçük (kendini geleceğin büyük şairi olarak görüyor. Böylesine idealleri olmak ne güzel) bunlardan bir kaçı... Burada sözü edeceğim mektup gençlerden değil. Bir emekli eğitimciden. Sayın Bilge Basut'tan.

BİLGE Basut, bayan mı, bay mı bilemiyorum. Zaman zaman bize Akhisar'dan güzel şiirler gönderiyor. Son gönderdiklerine bir de mektup eklemiş. Okuyalım:

.......... Önce kısaca kendimi tanıtayım.

Akhisar'da doğdum, büyüdüm. 28 yıl öğretmenliği burada yaptım. Şimdi emekliyim.

18 Nisan 2000 tarihli gazetedeki ‘‘Kentlilik bilinci’’ yazınızı dikkatle okudum. Daha önce yazıp da yollamaya cesaret edemediğim, İZMİR'E DAİR şiirlerimi, size yollamaya karar verdim.

İzmirli değilim, İzmir áşığıyım. Annem Seferihisar'lıydı ve öğretmen okulunu Karşıyaka'da okumuştu. Çocukluğumda, her tatilde, her fırsatta İzmir'e gidilirdi.

Karşıyaka'nın yalılarını, Bostanlı'dan denize girdiğimizi ve gemilerle yarışan yunusları hatırlıyorum.

İzmir'in güzelliği ve aşkıyla büyüdük. Evlendim, eşimle yıllardır her hafta sonu yine İzmir'deyiz.

İzmir'de doğmadım, İzmir'de oturmuyorum. İzmir'e İzmir'i sevmekten başka hiç bir katkıda bulunmadım. İzmir sevgimi, İzmir'in güzelliklerini ve İzmir için duyduğum kaygıları yazarak anlatmaya çalıştım.

Kabul ederseniz, benim de İzmirimize katkım böyle olsun.

Ne olur sıkılmadan okuyun. Yazdıklarıma, pek şiir denmez belki, çok uzun. Ama İzmir sevgisi daha kısa anlatılmıyor ki...

Ne olurdu sayın Basut'un İzmir için duyduklarının yüzde birini bu kenti, bizi yönetenler duysaydı. O zaman adının başında son yıllara kadar ‘‘güzel’’ sıfatı olan kentimiz, böyle mi olur muydu! İnanın bir zamanlar gezmekten büyük bir zevk aldığım İzmir'de, şimdi, bir işim çıkar da dolaşmak zorunda kalırım diye korkuyorum. Bu yalnız benim değil, sanırım çoğumuzun korkusu.

SAYIN Basut ‘‘İzmir'e, İzmir'i sevmekten başka katkım olmadı’’ diyor. Keşke herkesin katkısı sizinki kadar olsa. İşte, İzmir'i sevdiğini söyleyenlerin katkısını! hep birlikte görüyoruz, yaşıyoruz. Keşke kent yöneticilerimiz, bu mektuptan ibret alsalar. Bir kentin sevgisi insanın iliklerine kadar nasıl işler, görseler.

BİR de, ’’Yazdıklarıma pek şiir denemez, çok uzun’’ diye ekliyor, Basut. Şiirin yüzlerce tanımı yapılmış bugüne kadar. Kesin bir tanımı yok gibi, ama işlevi kesin:Duyguları, en çok da sevgiyi anlatmanın en etkili ve kısa aracı. Eh sayın Basut da, bir uslanmaz sevgiyi anlattığına göre, yazdıkları bana göre şiir. Ayrıca şiirin uzunu kısası olmaz, iyisi kötüsü olur. Onu da okuyalım:

BU ŞEHİR

Bir başka olur akşamları

Bu şehir.

İmbat eser,

Kokulu körfez üzerinden

Ilık ılık.

Işıklar ve karanlık

Bulutları aralamış ay

Gülümser balıklara

Işık ışık.

Bir başka olur akşamları

Bu şehir...

Hasret dolu gemiler

Umut boşaltır limana

Sık sık.

Şişman kaptanın suratı asık

Bir başka olur akşamları

Bu şehir.

Kordonboyu meyhaneler,

Şarap, bira, rakı ve balık.

Kalabalık...Kalabalık.

Karşı sahilde, kırık sazdan

Bir nağme dökülür, hüzzamdan

Ve, yalnız bir adamın

Sesi duyulur, yanık yanık:

‘‘Ayrılık ümitlerin ötesinde bir şehir

Ne bir kuş, ne bir haber, ne bir selam gelir’’

Bir başka olur akşamları

bu şehir.

Bazen bir yağmur böler

Karanlık geceyi;

Yıkar bütün çirkinlikleri damlalar,

Damlardan aşağı, tık tık.

Ve birden bütün şehir

Apaydınlık.

Bir başka olur akşamları

Bu şehir.

Süslü baylar, bayanlar geçer

Kaldırımlardan

Şık şık.

Kıyıda yürür aşıklar kol kola

Sevgi dolu gönülleri

Herkesle barışık.

Bir başka olur akşamları

Bu şehir.

Asırlardır sevdalı

Karşılıklı iki yaka;

Kıskanç gözlere inat

Birbirine bakışır durur,

Hep dudak dudağa ve göz göze

Her gece el ayak çekilince

Vuslatı yaşarlar

Açık açık, ve gizlice.

Ve gece

Bir anda herşey susar;

Sesler, şarkılar,

Gemiler, ışıklar, sular

Kalabalık ve karanlık.

Bir adam yürür yalnızlığa

Kırık kırık.

Bir başka olur akşamları

Bu şehir.

Ben gibi, hasretlere alışık.

Her gece sessizce,

Alır başını gider karmakarışık.

Bir başka olur akşamları

Bu şehir.

BASUT'un mektubu ve şiiri beni uzak yıllardaki İzmir'e, o güzelim kentin güzel günlerine götürdü. Bir öğleden sonra Kemeraltı'ndan Konak'a çıkarken keskin deniz kokulu havanın ciğerlerimize dolduğu yıllara. Ne diyelim! Pek umudumuz olmasa da şairin söylediği gibi, inşallah bir gün yeniden:

‘‘İzmir'in kızı deniz

Denizi kız kokar

Sokakları hem kız

Hem deniz kokar’’

T.K.

SEVGİLİYE

Bu gece yine zifir karası bir gece, yalnızım yine sahilde

Sensizliğin yüreğimde açtığı yara derin mi derin

Karanlık denizin karanlık dalgaları

Oturduğum kıyıları hırçın hırçın döverken

Sensizliğime ağladım, hıçkırıklarım yankılandı karşı dağlarda

Kayalara, karanlıklara sordum seni

Karanlığa boğdular beni, yanıt vermediler

Denize sordum, neden gelmedi diye

Hırçın dalgalarını saldı üstüme

Su serpintileriyle ıslandım iliklerime kadar

Sensizliğim ateşini söndüremediler

Tuzlu sulara karıştı gözyaşlarım

Hıçkırıklar boğazımda düğüm düğüm

Gel artık sevgilim gel, boğuluyorum, boğuluyorum

Ta uzaklarda kayaların en sarp olduğu yerde

Kendimi görüyorum boşlukta

Denize uçuyorum çığlık çığlığa

Tüm acılarımı içime gömüyorum

Sensizliğe belki alışırım, belki unuturum diye

İşte böyle sevgilim, her gece bu sahilde

Ölüp ölüp diriliyorum sensizliğimle

Özcan NEVRES

SENİ YAŞAMAK

Rüyalarıma çağırıyorum her gece seni;

Her gece senin için uyuyorum...

Öyle güzelsin ki geceleri,

Kalbimin her gecesinde seni duyuyorum.

O güzel, yeşil gözlerinle bakınca

Unutuyorum dertlerimi;

Sensizliği içimde yakınca.

Ölümüne seviyorum seni o gecelerde,

Hiç bitmese de, aşk sürse hecelerde...

Ama o rüyalar nedense çabuk bitiyor

Nedense senin yanıda

Senin yanında o sözler söylenmiyor...

Senli günler artık bana heyecan vermiyor.

Sevmiyorsun işte, sevmiyorsun beni:

Ama en güzeli rüyalarda yaşamak seni

Çağrı KÖRLÜ

YALAN

Bir şiirsin sayfamda yer alan

Geride yalan var senden kalan

Ne garip her okuyan kıskandı seni

(Oysa) Sözlerindi yalnız içime dolan

Fatma KOŞTAN

HAFTANIN ŞİİRİ

YÜZLEŞME

Hiç çiçek toplamaz

Oğullarımız.

Şiirlere gül

gelir nereden?

İntiharı süt kokmaz

annelerin

Kaç yüz ağu

hangi memeden?

Hayat ödeşmez

kendisiyle

Kim alacaklı

kim alacaklı

geçmişinden...

Miray ULUAYDIN

(Atadost Şiir Yarışması birincisi)

GEL

Bir anı kalsın diye bu güzelim yazdan

Yıldızları seyredelim gel de çamlıktan

İçimizdeki vuslat ürperirken hazdan

Yıldızları seyredelim gel de çamlıktan

Gönlümüzdeki ateş küllenmeden evvel

Birbirimizi ayırmadan ecel

Bülbül ile gül mecliste hazır çabuk gel

Yıldızları seyredelim gel de çamlıktan

Yeşil çamlık sırtlarının gecesi solgun

Kırlaşmış her ikimizin başları yorgun

Gel akşamımız aşk şiirleriyle dolsun

Yıldızları seyredelim gel de çamlıktan

Metin DİKİŞ

SEN YOKSUN DİYE

Güller dalında solgun

Bülbüller kederli suskun.

Yağmur bir başka yağmakta

Rüzgarın ne yöne estiği

Belirsiz şimdilerde

Sen yoksun diye.

Dalgalar yorgun, martılar tembel

Uçmakla süzülme arası

Gökyüzünde...

Sen gittin ya güzel İzmirimden

Güneşin batışı bir başka soğuk

Denizle kucaklaşmaktan kaçarcasına

Sen yoksun diye.

Bulutlar sarmış masmavi gökyüzünü

Gün boyu ağlamaklı, üzgün

Gecenin bir vakti yükselen yakarışlar

ve gözyaşları

Beni hiç sorma sakın

Günün ilk aydınlığından gecenin

en koyu karanlığı arasında

Seni, hep seni düşünüp

hep seni ağlıyorum

Sen yoksun diye.

Ünal İNANÇ

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!