Güncelleme Tarihi:
Aydın’ın Kuşadası İlçesi, Güzelçamlı Beldesi’nde yaşayan İngilizce öğretmeni Arzu Kayhaner (45) 11 yıl önce master için ABD’ye gitti.
Burada ABD, Avustralya ve İrlanda vatandaşı, bilgisayar programcısı Sean F. Carroll (45) ile tanıştı. Bir yıllık arkadaşlığın ardından çift, nikah masasına oturdu. Evliliğin ardında Avustralya’ya yerleşen çiftin, 4 yl sonra şu an 6 yaşında olan kızları R. dünyaya geldi. Çocuklarını olmasıyla birlikte çiftin arasında, ailevi sorunlar başladı. Çift sorunlu şekilde yürüttükleri evliliklerini kurtarabilmek için iki yıl önce İsviçre’nin Cenevre şehrine taşındı. Ancak, aralarındaki geçimsizliğin artması üzerine 6 ay sonra Kayhaner, kızıyla birlikte Cenevre’deki bir kadın sığınma evinde kalmaya başladı. Boşanmak için avukatlara danışan Kayhaner, yaşadıklarını söyle anlattı:
“Avukatlar, boşanma sürecinin iki yıl süreceğini, ne benim ne de eşimin ne de çocuğumun İsviçreli olmaması nedeniyle burada yaşamımızı sürdürmekte zorlanacağımı anlattılar. İsviçre mahkemelerinin vatandaşı olmayan birileri için zaman ve para harcamayı anlamsız bulacaklarını söylediler. Tüm beklentilerim alt üst oldu. Bunun üzerine başkonsolosluğumuza gittim. Benzer yanıtları alınca, çocuğumla geçen yıl şubat ayında Türkiye’ye dönmek zorunda kaldım. Kuşadası Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açtım, Yoksa Türkiye’ye dönmek gibi bir niyetim yoktu” dedi.
ÇOCUĞUN İSVİÇRE’YE İADESİNE KARAR VERİLDİ
Türkiye’ye döner dönmez İsviçre polisi aracılığıyla eşine iletişim bilgilerini verdiğini anlatan Kayhaner, “Bir kaç kez Kuşadası’na gelip, çocuğunu gördü. Boşanma davası sürecinde kızımın babası ile bağı hiç kopmadı. Boşanma davasının sonuçlanmasının ardından mahkeme kızımın velayetini geçici olarak bana verdi. Bu aşamadan sonra her şey hızla gelişti. Pedagoglar gelip, evde ve kızımın okulunda inceleme yapıp, yaşantımızı inceleyip, rapor hazırladı. Bu süreçte boşandığım eşim, 6 ay sonra, Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, Lahey Sözleşmesi’ne göre çocuğu iade etmem için dava açtı. Eşim vatandaşı olduğu üç ülkeden konsolosluk yetkilileri ve avukatlarla duruşmalara katıldı. Benim ve kızımın mahkemedeki ifadeleri işe yaramadı. Hakim, Lahey Sözleşmesi’ni dikkate alıp, çocuğumun İsviçre’ye iadesine karar verdi. Temyize başvurdum. Ancak, Yargıtay, yerel mahkemenin kararını onadı. Gerekçeli kararın tarafıma tebliği edilmesinden sonra 10 gün içinde polis, kızımı elimden alıp, İsvire’ye gönderecek” diye konuştu.
“MAHKEME ÇOCUĞU DÜŞÜNMELİYDİ”
Konsolosluk görevlileri ile avukatlarının mahkemeyi etkilediğini ileri süren gözü yaşlı anne Kayhaner, “Lahey Sözleşmesi’ne göre kızım İsviçre’ye gönderilebilecekse bile, gittiği ülkede yaşam şartları nedir, nasıl bir ortama götürülüyor? Baba hakkında her hangi bir araştırma neden yapılmadı? Baba İsviçre’de işsiz, maaşı yoksa nasıl bakacak? Ne baba ve çocuk sosyal yardım ve destek almadan nasıl yaşayacak? Bizim evimize gelip raporlar hazırlayanlar neden aynı şekilde baba için devreye girmedi?” diyerek kaygılarını dile getirdi.
BAŞBAKANDAN YARDIM İSTEDİ
Lahey Sözleşmesi nedeniyle mağdur olan çok ayıda anne olduğunu belirten Kayhaner, çocuğunun velayetini alıncaya kadar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a kendisine destek olması çağrısında bulundu. Hukuğa saygılı olduğunu belirten Kayhaner, şunları söyledi:
“O zaman ben de Cenevre’ye gidip, çocuğumu yetiştireyim. O ülkenin vatandaşı değilim, dili olan Fransızca’yı da bilmem. Orada kimsem de yok. En azından orada bir iş bulup, çocuğumun İsviçre’deki davada velayetini alıncaya kadar yardım bekliyorum. Başbakanımız, ‘üç çocuk’ diyor. Benim tek çocuğum var ama o da elimden gitmek üzere. Para, pul istemiyorum. İş bulmama yardım edilsin yeter. Kızımı oralarda yalnız sırakırsam, kızımı da davayı da kaybetmiş olurum.”
Torunlarına sımsıkı sarılan anneanne Yüksel ile dede İbrahim Kayhaner, hükümetin kendilerine bu soruna çözüm bulmaları için yardımcı olmalarını istedi.