Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 2008 20:56
BALKANLAR’daki Türk varlığı, genel kanının aksine, Osmanlı dönemi öncesine dayanır. Hun Türkleri’nin 376 yılında Volga nehrini geçerek Balkanlar’da yerleşmesini diğer Türk boyları izlemiştir. Hun İmparatoru Attila ile Fransa ve İtalya’ya kadar ulaşan Türkler, zamanla doğu Avrupa’ya, Balkanlara doğru gerilemiş, Volga boylarında yaşayan ve Türkçe konuşan Bulgar Türkleri gibi Slavların veya diğer yerli halkların içinde asimile olmuşlardır. Selçuklu İmparatoru II. Keykubat zamanında Dobruca bölgesine yerleştirilen Sarı Saltuklu Türkleri, Balkanlar’da İslamiyet’in yayılmasında önemli rol oynamışlardır. 1321 yılında Mudanya’yı alarak Rumeli’ne ayak basan Osmanlılar, 1345 yılında Karesi Beyliği’nin fethinden sonra Türkmenleri, Balkan topraklarına yerleştirmeye başladılar. 1352’de, Bizans İmparatoru Kantakuzenos’un Orhan Gazi’ye hediye ettiği Çimpe kalesi ve çevresi Süleyman Paşa’nın önderliğinde Balkanlar’a yayılan Türk boylarının en önemli üssü oldu. 1361’deyılında Edirne’nin fethi, 1363’te Filibe ele geçirilmesi ve 1371’de kazanılan savaş Batı Trakya ve Makedonya yolunu açtı. Ardından sırasıyla Sofya, Manastır, Pirlepe, Ohri, Niş, Sırbistan, Üsküp Osmanlı topraklarına katıldı.
TÜRK AKINCILARI1430 yılında Selanik’in fethi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun da fark edilmeyen bir kilometre taşıydı. 1448 yılında kazanılan II. Kosova Savaşı, 1453’te istanbul’un fethi ile başlayan süreç Fatih Sultan Mehmet’in yunanistan, Sırbistan, Arnavutluk ve Bosna dahil olmak üzere neredeyse tüm Balkanlar’ı Türkleştirmişti. 1521’de Belgrad’ı alan Sultan Süleyman Macaristan yolunu açtı. Bilinen resmi sınırların çok ötelerinde Türk akıncıları onlarca hatıra bıraktı, bunlardan biri de, Osmanlı’nın Viyana’yı alamamasının hatırasına croissant (Kurvazan) olarak adlandırılan Osmanlı Bayrağındaki Hilalden esinlenerek yaratılan ay çörekleridir. 19. yüzyıl ile başlayan karmaşa, 2. dünya savaşı, sayılamayacak kadar çok bölgesel savaş ve çatışmaya ev sahipliği yapmış, aileler parçalanmış, halklar bir birine düşman olmuştur. Fransız İhtilali’yle körüklenen milliyetçilik akımları Osmanlı’ya karşı Balkanlarda isyanları körüklemiş kan, kin, göz yaşı ve duman üzerine ulus devletler şekillenmeye başlamıştır. Gözü yaşlı, yürekleri acı ile dağlanmış, ölümün, tecavüzün iğrenç nefesini enselerinde hisseden atalarımızın anavatana tersine göçü yürek parçalayan bir tarihi yaratmıştır.
ANADOLU’YA DAMGAEvlerini, mezarlarını, akrabalarını ardında bırakarak kendilerine düşman kesilen komşularından canlarını kurtaranlar yalın ayak, aç, peş parasız, ama başı dik olarak Anadolu yollarına düşmüştür. Cumhuriyet’in ilanı ile Ege’nin iki yakasında akan göz yaşı, Anadolu’da Yorgo’ların, Balkanlarda’ki Mehmet’ler ile "mübadelesi" sonrasında azalmıştır. Günlerce karantinalarda bekletilenler, karşılıklarını alamadıkları mülklerine hayıflanmadan, hastalıklardan, açlıktan yolda telef olanlara, yakalandığı hastalıklardan iş görmez hale gelenlere bakmadan genlerine işleyen çalışkanlıkları, inatçılıkları ve kültürleriyle Edirne, Bursa ve izmir başta olmak üzere Anadolu’nun ulaşabildikleri her köşesinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Şiveleri ve kıyafetleri ile alay konusu olan bu koca yürekli insanlar kalplerindeki sonsuz hoşgörü ve vatan sevgisiyle yöre insanları ile kaynaşıp, yaşam şekilleri, müzikleri ve lezzetli mutfakları ile Anadolu’ya damgalarını vurmuşlardır. Ticaret ile zenginleşen aileler, cinsiyet ayrımı yapmadan çocuklarını okutmuşlardır. Benim babam annesi ve ağabeyi ile 1923 yılında 2,5 yaşındayken mübadele ile Selanik’ten bu topraklar gelenlerdendir. Dedem mübadele öncesinde öldüğü için Selanik’te gömülmüştür, ne yazık ki Müslüman-Türk mezarları yok edildiğinden hiç birimiz atalarımızın mezarlarını ziyaret edemiyoruz. 1976’da babamların Selanik’teki evinde oturan 76 yaşındaki Rum dadısının, 136 kiloluk babamı "mikroyni" küçüğüm diye göz yaşları içinde karşılayışını hiç unutamam. Kahve, döner, tavla, Hacivat-Karagöz, baklava, dolma, müzik tınılarında bulduğumuz ortaklıkları dostluğa yansıtamıyorsak yazıklara olsun Ege’nin iki yakasına.
Prof. Dr.Yüksel GÜRÜZEge Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi