Güncelleme Tarihi:
İzmir'i tanıttığı kadar New York'u tanıyan Ticaret Odası heyeti, bir bölgenin pazarlanmasının etkin yollarını da izledi.
İZMİR Ticaret Odası'nın bölgenin gelişmesi, daha fazla yabancı yatırım çekilmesi amacıyla başlattığı tanıtım kampanyasının ateşi dünyanın süper gücü Amerika Birleşik Devletleri'nde yakıldı. İTO, İzmir'in yatırım cenneti haline gelebilmesi için tüm kartları oynamaya kararlı. Bugün ABD idi, yarın Avrupa'daki yatırım gücü olan ülkeler. Sırayla hepsine gidilecek, hazırlanan broşürler dağıtılacak, bölge tanıtılacak, işadamları bire bir görüşmelerle ortaklık imkanlarını zorlayacak.
ABD gezisiyle ilgili görüşmelerin seyrini haftasonunda yayınladığımız haberlerle duyurduk. Bugün yazmak istediğim ise işin biraz daha kapalı kapılar ardında olanı. Kanımca bu gezi çok yararlı oldu ve açıkçası biraz da ders aldık. İzmir heyeti çeşitli kurum ve kuruluş temsilcileri tarafından çok sıcak karşılanması yanında, gezinin ve görüşmelerin verimli olması nedeniyle mutlu döndü. Ama en önemlisi bir ülkeyi, bir bölgeyi pazarlamanın nasıl yapıldığını farklı bir pencereden gördük.
Yeni bir pazar
BİZİM kendimizi tanıtmak amacıyla yaptığımız konuşmalar can kulağı ile dinleniyor, dağıttığımız dökümanlar titizlikle inceleniyor. İTO Başkanı Ekrem Demirtaş sık sık ‘‘Gelin 300 milyonluk pazar için birlikte neler üretebiliriz, onu konuşalım’’ ın altını çiziyor. Orta Asya, Bağımsız Devletler, Balkanlar ve Türkiye'den oluşan 300 milyonluk pazar. İlgilerini çekiyor ama ardından top atışı gibi kendi bölgelerinin, kendi ürünlerinin tanıtımı geliyor. Hemen her görüşme, her toplantı aynı manzara.
İLK randevu New York'ta faaliyet gösteren Ekonomi Geliştirme Kuruluşu. Bu kuruluşun üst düzey temsilcisi Ann Kayman ile görüşmeye gidiyoruz. Salon tıklım tıklım. Kimler yok ki; Manhattan Ticaret Odası'ndan resmi turizm pazarlama organizasyonu Toplantı ve Ziyaretçiler Bürosu'na, Brooklyn Ticaret Odası'na kadar New York'un beş büyük bölgesinin beş büyük, sayısız küçük ticaret odalarının temsilcileri, Ticaret Bakanlığı temsilcisi, İhracatı Teşvik Bölümü yetkilileri, işadamları, turizmciler. Hepsi ağız birliği etmiş New York'u tanıtıyorlar, anlatıyorlar. Hedef, New York'u 21'inci yüzyılda dünyanın bir numaralı başkenti haline getirmek. Birinin bıraktığı yerden, diğeri alıyor. Öyle bir ambale oluyorsunuz ki, toplantının sonunda amacınızı unutup ‘‘Tamam Türkiye'deki yatırımımı buraya taşıyacağım’’ demeniz bile mümkün.
EBKA'ya rakip ajans
EVET, bir bölgeyi pazarlamanın nasıl yapıldığını çok net gördük. Sanırım unutmayacağımız bir ders de aldık. Teker teker çıkıp birşeyler yapmanın önemli olduğunu, ancak sesin bu yolla fazlaca gür çıkmadığını öğrendik. Ticaret Odası da özellikle bu nokta üzerinde duruyor. Tanıtım kampanyasına devam, ama strateji biraz değişecek gibi.
İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, ‘‘Bir başlangıç yaptık. Devam edecek, hedefe ulaşana kadar gideceğiz’’ derken, İzmir'e döner dönmez harekete geçti bile. İlk işlerinin İZMİR KALKINMA AJANSI kurulması olduğunu söylüyor. Burada duruyoruz. Ege Ekonomisini Geliştirme Vakfı'nın kurduğu Ege Kalkınma Ajansı var. Rakip misiniz? Uğur Yüce ile Ekrem Demirtaş arasında EGEV Genel Kurulu öncesi su yüzüne çıkan gerginlik tırmanıyor mu? Demirtaş buna ‘‘Ege EBKA'nın olsun, biz İKA'yı kuruyoruz. Hedefimiz bölge geneli değil, İzmir'i kalkındırmak için yola çıkıyoruz’’ cevabı veriyor.
EGEV valiler vakfı
İYİ de o zaman New York'ta hayran kaldığımız kurumlar arası bütünlük, ağız birliği etmişliği kendimize nasıl uyarlayacağız? Demirtaş, bu bütünlüğün sağlanacağı görüşünde. Önce plan program hazırlanacak, ardından Sanayi Odası, Borsa, gönüllü kuruluşlar, belediyeler biraraya gelecek. Ve bu iş elbirliği ile başarılacak. Neden İKA'yı kurmak yerine, EBKA bünyesinde biraraya gelip ortaya çıkılmadığı sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
‘‘EGEV çok iyi amaçlarla kuruldu, ama kendisinden beklenileni yerine getiremedi. Açıkçası Valiler Vakfı oldu. Ege Bölgesi Kalkınma Ajansı'nı ise bir yıl önce AB fonlarıyla kurdu. Başlangıçta çok umutlanmıştık, ama ajans somut projeler ve gelişmeler ortaya koyamadı. EGEV'in girişimleri nedeniyle bugüne kadar geride kaldık. Dış tanıtım programını İzmir'in bir bütün olarak yapması gerekiyor. Etkin olabilmek için bunu yapmak şart. Ama EGEV dış tanıtıma dönük birşey yapmayıp, DEİK programlarına katılmaktan öteye geçmiyor. Dahası, bunu dış tanıtım programı olarak lanse ediyor. Beklemenin sonu yok. Bugüne kadar gerekeni yapmadığına göre artık biz öne çıkmaya ve doğru bildiğimiz yolda ilerlemeye kararlıyız.‘‘
EVET, İzmir'i hayli hareketli günler bekliyor. Umarız atılan her adım kentin yararına olur, İzmir önümüzdeki dönemde hakettiği değeri bulur.
Turizmde önce karar
ABD'nin New York merkezli en büyük turizm kuruluşlarından biri NYTAB. Açık adıyla New York Travel Advisory Bureau. Temsilcisi Clive Burrow ise İzmir'i iyi tanıyor. Bu yıl tatilini Ege koylarında mavi turla geçireceğini söylerken, bölge turizmi için küçük tavsiyelerde bulunmadan edemiyor. O'na göre İzmir'in önce ne olmak istediğine karar vermesi gerekli. Bir plaj kenti mi olmak istiyor. Yoksa arkeolojik zenginliklerini ortaya çıkaran, üst düzey turiste hitabeden bir ülke olmak mı. Yani parası olmayan 20 - 30 milyon turist mi istiyoruz, az sayıda bol döviz borakacak olanları mı. Burrow'a göre sadece İzmir değil, Türkiye genel olarak ikincisini tercih etmeli. Çünkü öncelikle altyapı milyonlarca turiste uygun değil. İkincisi Türkiye'de metrekare başına düşen arkeolojik zenginlik Yunanistan ve Mısır'ın toplamından daha fazla. Ama bilinmiyor. Zaten, sorun da buradan kaynaklanıyor.
Ataşe’den tavsiye
NEW YORK Ticaret Ataşemiz Şükran Yazıcı, İzmirli işadamlarına ciddi uyarılarda bulunurken, temasların arkasının kesilmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise, ABD'nin bir bütün değil, 50 ayrı ülke gibi planlanıp, öyle açılınması. Yazıcı'ya göre çok büyük avantajlarımız da var. En önemlisi de ABD pazarında Türk malına karşı hiçbir tepki yok. Yeter ki uygun fiyat ve kalite olsun. ‘‘Ön yargılı olmamaları bile bizim için çok büyük kazanç’’ diyor. Ama üretimimize çeki düzen vermek zorundayız. ‘‘ABD ne kadar bornoz alacaksa hepsini biz satalım’’ demek yerine, ürünü çeşitlendirmek gerekiyor.